İnsanlığın Karanlık Tercihi: İş Birliği Yerine Sömürü ve Cinayet

  İnsanlığın Karanlık Tercihi: İş Birliği Yerine Sömürü ve Cinayet

Yeryüzü, gökyüzünün altındaki tek ortak evimiz. Sınırlarla bölünmüş, bayraklarla kutsanmış, ideolojilerle yoğrulmuş olsa da, toprağın altında uyuyan ölüler kadar eşitiz aslında. Ancak ne yazık ki insanlık, bu kadim yuvayı birlikte koruyup yüceltmek yerine; sömürmeyi, tüketmeyi ve öldürmeyi seçti. İş birliğinin kutsallığına sırt çevirip, kana bulanmış menfaat hesaplarında kayboldu.

Birbirinden uzak coğrafyalarda aynı acı yankılanıyor: Ormanlar yanarken petrol kuyuları açılıyor, çocuklar açlıktan ölürken silah fabrikaları büyüyor. Bilim insanları, iklimi kurtarmak için gece gündüz çalışırken, siyasi çıkarlar bu çabaları yalanlarla gömüyor. Kimi ülkeler kalkınma adı altında başka halkların emeğini çalıyor, kimi liderler iktidarını korumak için kardeş kanı döküyor.

Bu bir tercih. Hem de en karanlık olanı.

Sömürünün Maskesi: Medeniyet

Tarih, gücün şiddetle birleştiğinde nasıl bir canavara dönüştüğünü defalarca gösterdi. Sömürü, sadece kaynakları değil, insan onurunu da tüketiyor. Afrika'nın bağrında çalınan altın, Latin Amerika'nın damarlarından akan petrol, Asya'nın ucuz iş gücü… Bunların hepsi, “medeniyet” adı altında meşrulaştırılan çağdaş köleliğin utanç dolu parçaları.

Ancak medeniyet, insanı insan eden değerlerin birlikteliğidir. Bilimi, sanatı, merhameti ve hakkaniyeti aynı anda taşıyamayan hiçbir sistem “medeniyet” değildir; olsa olsa bir tahakküm rejimidir.

Cinayetin Ruhu: Sessizlik

Bugün dünya üzerinde bir insanın hayatı, bir doların değeri kadar etmeyebiliyor. Savaşlar, darbeler, etnik temizlikler… Bunların çoğu sadece bir silahın tetiğiyle değil, aynı zamanda küresel sessizlikle gerçekleşiyor. Cinayet, sadece öldürmek değil; ölümü görüp sessiz kalmaktır da. Vicdanlar, ekranlara hapsolmuş birer dekor haline geldiğinde; gerçek adalet, tarihin arka odasına kilitleniyor.

Oysa Mümkün Olan: Ortak Akıl ve Dayanışma

İnsanoğlu, gökdelenler inşa edecek kadar zeki, yıldızlara ulaşacak kadar cesur, fakat birlikte yaşamak için hâlâ yeterince bilge değil. Oysa çözüm, yanı başımızda: ortak çalışmalar, bilimsel iş birlikleri, sınır tanımayan insani yardımlar ve en önemlisi: ahlaki bir uygarlık anlayışı.

İnsanlık ancak birbirini yok ederek değil, birbirini anlayarak kurtulabilir. Paylaşmak bir zayıflık değil, en yüce kudrettir. Dayanışma, gerçek kalkınmanın temelidir. Birbirimizi sömürmeden, öldürmeden, aşağılamadan; eşitçe yaşamanın yollarını bulmak zorundayız.

Çünkü bu dünya, bizden sonra gelenler için bir miras değil, emanettir.


Birlikten Doğan Umut: Yeni Bir Medeniyet Mümkün mü?

İnsanlık tarihinde her karanlığın ardından bir uyanış doğmuştur. Feodal düzenin ardından gelen aydınlanma, köleliğin ardından gelen özgürlük hareketleri, sömürgeciliğin ardından yükselen bağımsızlık mücadeleleri... Her trajedi, kendi içinde bir diriliş tohumu taşır. Belki de bugün yaşadığımız bu küresel cinnet hali, insanlığın yeniden doğuşuna gebedir.

Ancak bu doğum sancısız olmayacaktır. Çünkü mevcut düzen, köklerini adaletsizlikten, çıkar savaşlarından ve korkudan alıyor. Bu düzeni yıkmak, sadece yapıları değil, zihinleri dönüştürmekle mümkündür. Yeni bir medeniyet inşa etmek için önce insanı yeniden tanımlamamız gerekir: Tüketen değil üreten, yıkan değil onaran, bölen değil birleştiren bir insan anlayışı...

Evrensel Değerlerin Dirilişi

Yüzyıllardır unutturulmaya çalışılan evrensel değerler, bugün her zamankinden daha güçlü bir biçimde kendini hatırlatıyor: Merhamet, adalet, eşitlik, özgürlük ve hakikat… Bu değerler ne Batı’ya ne Doğu’ya aittir. Ne bir dine ne de bir ideolojiye. Bunlar, insan olmanın özünde bulunan ortak pusulalardır.

Her çocuk doğarken gülümser. Her insan sevgiye aç doğar. Bu doğal eğilim, savaş ve sömürüyle değil; eğitim ve şefkatle yoğrulursa, dünya yeniden nefes alabilir.

Küresel Diriliş İçin Üç Temel Adım

  1. Adaletin Evrenselleşmesi: Hukuk sadece güçlüleri koruyan bir zırh olmaktan çıkarılmalı, mazlumun kalkanı haline gelmelidir. Uluslararası mahkemeler, gerçek anlamda bağımsız ve eşit uygulamalarla hareket etmelidir.

  2. Eğitimde İnsanlık Devrimi: Matematik, tarih ya da fen öğretilmeden önce çocuklara empati, doğa sevgisi ve düşünme becerileri öğretilmelidir. Okullar, yalnızca bilgi değil, bilgelik yeri olmalıdır.

  3. Ortak Çalışma Kültürü: Bilim insanları, sanatçılar, çiftçiler, mühendisler, doktorlar… Her meslek, küresel sorunlara çözüm için bir araya gelmelidir. Ulusal çıkarlar yerine gezegensel iyilik öncelenmelidir.

Sonuç: Gelecek, Bugünün Vicdanında Şekillenir

Toplumların büyüklüğü, sahip oldukları topraklarla değil, gösterdikleri merhametle ölçülür. Savaşlarla değil, barış anlaşmalarıyla hatırlanmak; güçle değil, adaletle övülmek… İşte gerçek medeniyet budur. Bugün bizler, ya bu karanlık mirasın suskun mirasçıları olacağız ya da ortak geleceğin onurlu mimarları.

Çünkü gelecek, bugünün vicdanında şekillenir. Yazının devamı 



Post a Comment

Daha yeni Daha eski