Şam Yönetimi Türkiye’nin Rotasından Çıkarsa: SDG, PKK, YPG ve İsrail Dengesi

Şam Yönetimi Türkiye’nin Rotasından Çıkarsa: SDG, PKK, YPG ve İsrail Dengesi

  

Orta Doğu’nun yüzyıllardır süregelen karmaşık yapısında, Türkiye’nin bölgesel politikası yalnızca kendi güvenliğini değil, aynı zamanda Suriye, Irak ve Doğu Akdeniz hattının geleceğini de şekillendiriyor. Bu nedenle, Şam yönetiminin Türkiye’nin çizdiği denge rotasından sapması yalnızca ikili ilişkileri değil, bölgesel güçlerin dizilişini, hatta küresel stratejileri de doğrudan etkiler.


1. Türkiye’nin Rotası: Güvenlik Merkezli Bir Bölgesel Mimari

Türkiye’nin Suriye politikası, Arap Baharı sonrasından bu yana üç ana eksen üzerinde ilerliyor:

  1. Terör koridorunu önleme: PKK/YPG’nin kuzey Suriye’de oluşturmak istediği fiili devleti engellemek,
  2. Sınır güvenliği ve göç yönetimi: 4 milyondan fazla Suriyelinin akışını denetim altında tutmak,
  3. Bölgesel istikrar: Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyarak İsrail ve Batı ekseninin genişlemesini dengelemek.

Bu çerçevede Türkiye’nin “rotası”, yalnızca askeri değil, diplomatik ve ekonomik bir kuşatma kırma stratejisidir. Ancak Şam yönetimi bu çizgiden uzaklaşırsa, bölgesel taşlar yerinden oynar.


2. Şam’ın Sapması: SDG ve YPG’nin Nefes Alanı

Şam yönetimi Türkiye’ye sırt çevirip kuzeye yönelirse, ilk kazançlı taraf SDG (Suriye Demokratik Güçleri) olacaktır.
Bu yapı, PKK’nın Suriye kolu YPG’nin omurgasını oluşturur. ABD’nin askeri ve lojistik desteğiyle ayakta duran SDG, Şam’ın zayıf olduğu her anda sahada alan kazanır.

Şam eğer Türkiye yerine Moskova-Tahran dengesinden uzaklaşıp Batı veya İsrail hattına kayarsa, SDG şu avantajları elde eder:

  • Meşruiyet alanı genişler: Şam’la doğrudan diyalog kurarak otonomi talebini yasallaştırabilir.
  • Petrol gelirleri güçlenir: Haseke ve Deyrizor’daki enerji sahaları üzerindeki denetimi artar.
  • Türkiye’nin güney güvenlik hattı delinir: Ankara’nın “terör koridorunu parçalama” planı sekteye uğrar.

Bu durumda YPG, yalnızca Suriye’de değil, Irak-Sincar hattında da birleşik bir Kürt kuşağı hedefini yeniden gündeme getirir.


3. PKK Faktörü: Türkiye İçin Yeni Cephe

Şam yönetiminin Ankara’dan uzaklaşması, PKK’nın siyasi ve askeri olarak yeniden güç toplamasına zemin hazırlar.
PKK uzun süredir, Suriye’nin kuzeyindeki alanı “güvenli lojistik hat” olarak kullanıyor. Türkiye ve Şam arasındaki işbirliği zayıflarsa:

  • Terör örgütü yeniden sınır ötesi geçişler yapabilir,
  • Kuzey Irak’taki üslerden Fırat’ın doğusuna güvenli ikmal hatları açılabilir,
  • “Demokratik Konfederalizm” ideolojisi bölgesel düzeyde propaganda gücü kazanır.

Böyle bir tablo, Türkiye’nin hem MİT operasyonlarını hem de sınır ötesi askeri varlığını daha sert biçimde sürdürmesini zorunlu kılar.


4. İsrail’in Sessiz Gölgesi

Bölgedeki her boşlukta İsrail, stratejik nüfuzunu artırma fırsatı bulur.
Şam yönetiminin Türkiye’den uzaklaşması, İsrail açısından üç kritik avantaj doğurur:

  1. İran etkisinin kırılması: Türkiye’nin dengeleyici rolü zayıfladıkça, İran’ın Suriye’deki askeri varlığı daha kolay hedef alınır.
  2. Kürt koridorunun desteklenmesi: İsrail, tarihsel olarak kuzeydeki Kürt yapılarla istihbarat işbirliği yapmıştır.
  3. Doğu Akdeniz enerji hattı güvenliği: Türkiye’nin bölgedeki etkinliği azaldıkça, İsrail-Güney Kıbrıs-Yunanistan ekseni rahatlar.

Bu da bölgenin enerji ve güvenlik haritasını İsrail lehine yeniden çizer.


5. Türkiye İçin Olası Sonuçlar

Eğer Şam yönetimi Türkiye’nin rotasından saparsa, Ankara açısından üç aşamalı bir güvenlik krizi gündeme gelir:

  • Kısa vadede: Sınır hattında yeni göç dalgaları ve terör sızmaları,
  • Orta vadede: SDG/YPG’nin diplomatik tanınma girişimleri,
  • Uzun vadede: İsrail destekli yeni bir “Kuzey Suriye Devleti” olasılığı.

Böyle bir senaryoda Türkiye, hem diplomatik baskı hem de güvenlik tehdidiyle karşı karşıya kalır.
Bu nedenle Ankara’nın stratejisi, Şam’ı rotada tutacak diyalog, baskı ve teşvik dengesini sürdürmektir.


6. Sonuç: Yeni Bir Soğuk Savaşın Eşiğinde

Suriye, Orta Doğu’nun kırık aynası gibidir — her çatlakta farklı bir güç yansıması görülür.
Eğer Şam yönetimi Türkiye’nin önerdiği istikrar hattından uzaklaşırsa, bölge yalnızca yeni çatışmaların değil, yeni haritaların da eşiğine gelir.
SDG, PKK ve YPG yeniden sahneye çıkar; İsrail, sessiz ama derin bir şekilde nüfuzunu genişletir.
Böylesi bir senaryoda Türkiye, kendi güvenlik kuşağını korumak için diplomasiden çok stratejik sabra ve akıl oyunlarına başvurmak zorunda kalır.

Yorum Gönder