Algoritrokrasi Çağı: Demokrasi Kodlara mı Yeniliyor?
Bir zamanlar halkın iradesiyle şekillenen yönetim biçimlerinin en değerlisi sayılan demokrasi, şimdi gölgede kalan bir anı gibi uzaklaşıyor. Yerini, adı pek dillendirilmeyen ama etkisi her an hissedilen yeni bir iktidar biçimi aldı: algoritrokrasi.
Artık bir oy pusulasından çok daha güçlü olan şey, her gün milyonlarca kez karşımıza çıkan bir "öneri algoritması" olabilir. Sabah hangi haberi okuyacağımızdan, gün içinde kime âşık olabileceğimize; ne giyeceğimizden, ne düşüneceğimize kadar uzanan bir kararlar zinciri—biz fark etmeden, kod dizilerinin gölgesinde örülüyor.
Algoritmaların Görünmeyen Hükümeti
Yapay zekâ çağında, görünmez bir hükümet iş başında. Sandıklar tozlu raflarda beklerken, platformların sunucularında çalışan algoritmalar, dijital bir seçim yapıyor her an: Hangi bilgi öne çıkarılacak? Hangi ses bastırılacak? Hangi kullanıcı öne geçecek? Bunlar sadece teknik tercihler değil; bunlar ideolojik, kültürel, hatta etik kararlar.
Ancak esas sorun burada başlıyor: Bu algoritmaları kim yönetiyor?
Şeffaflık yok. Denetim mekanizmaları yetersiz. Büyük teknoloji şirketleri, "ticari sır" kisvesi altında bu kodları koruyor. Güncellemeler sessizce yapılıyor; ne zaman, neden, kimin talimatıyla olduğu ise karanlıkta kalıyor.
Demokratik Denetimin Yokluğu
Demokrasinin temel taşları olan katılım, hesap verebilirlik ve temsil, algoritmik sistemlerde neredeyse tamamen yok. Biz kullanıcılar, gönüllü denekler gibiyiz; davranışlarımız izleniyor, verilerimiz işleniyor, ama karar süreçlerine hiçbir katkımız yok.
Bir algoritmanın nasıl çalıştığına dair bilgi talep etmek, bir parlamentoyu denetlemekten daha zor hâle geldi.
Algoritmik Güncellemeler: Görünmeyen Darbeler
Her algoritma güncellemesi, küçük bir dijital devrim olabilir. Bir sosyal medya platformu, içeriği neye göre sıraladığını değiştirdiğinde, milyonlarca insanın bilgiye erişim biçimi değişir. Bu bir tür sansür olabilir, bir yönlendirme olabilir, hatta kitlesel manipülasyon aracı bile olabilir. Ama bunu sorgulamak neredeyse imkânsızdır; çünkü algoritmaların doğası gereği, yaptıkları seçimlerin gerekçesi çoğu zaman açıklanamaz.
Çıkış Nerede?
Bu yeni düzende özgürlük, ancak kodlarla yüzleştiğimizde mümkün olabilir. Şeffaflık zorunlu kılınmalı. Yapay zekâ sistemlerinin nasıl çalıştığına dair kamuoyuna açık mekanizmalar kurulmalı. "Algoritmik denetim kurulları", tıpkı anayasa mahkemeleri gibi algoritmaların etik sınırlar içinde kalmasını sağlamalı.
Aksi takdirde, karar veren halk yerini, karar veren makinelere bırakır. Üstelik bu makinelerin hizmet ettiği irade halkın değil, şirketlerin olabilir.
Sonuç: Kodlar Yazılırken Biz Neredeyiz?
Algoritrokrasi çağında asıl mesele, teknoloji değil; iktidarın kimde olduğudur. Demokrasi, halkın kendi kaderini belirlemesiydi. Şimdi sorulması gereken şudur:
“Biz, kendi dijital kaderimizi belirleyebiliyor muyuz, yoksa algoritmaların yazgısına mı boyun eğiyoruz?”
Eğer bu soruya dürüstçe "hayır" cevabını veriyorsak, demokrasiyi yeniden yazmanın zamanı gelmiş demektir. Ama bu kez sadece sözlerle değil, kodlarla da...
Yorum Gönder