İran Halkına Özgürlük Çağrısı mı, Yoksa Yeni Bir Kukla Tiyatrosu mu?

 



İran Halkına Özgürlük Çağrısı mı, Yoksa Yeni Bir Kukla Tiyatrosu mu?

Netanyahu’nun Çağrısı ve Gerçek Niyetin Maskesi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun geçtiğimiz günlerde İran halkına seslenerek, “Özgürlük için ayağa kalkın” çağrısında bulunması, uluslararası politikada sadece bir retorik değil; aynı zamanda derin bir niyetin, uzun vadeli bir planın habercisidir. Lakin bu çağrı, ilk bakışta insaniyet maskesi takmış gibi görünse de; dikkatle incelendiğinde, özgürlük değil, yeni bir tahakküm düzeninin habercisi olduğu anlaşılmaktadır.

Tarihin tozlu sayfalarına baktığımızda, Batı’nın ve müttefiklerinin “özgürlük” adına başlattığı her operasyonun, halkların iradesini ezdiğini, doğal kaynakları yağmaladığını, kültürel hafızaları silikleştirdiğini görürüz. Şimdi ise benzer bir oyun, İran özelinde sahneye koyuluyor.

Şah’ın Oğlu: Geçmişin Hayaletleriyle Geleceği Biçimlendirme Çabası

İsrail’in ve ABD’nin “özgürlük” retoriğini dillendirdiği anda, ABD topraklarından bir başka ses yükseliyor: İran’ın devrik Şah’ının oğlu Rıza Pehlevi. Demokrasi havarisi gibi sunulan bu figür, aslında halk iradesine değil, Batı’ya sadakatle bağlı bir gölge karakterden ibarettir. İran halkı Pehlevi rejimini yalnızca zulümle değil, aynı zamanda bir dış müdahale aracı olarak hatırlamaktadır.

Rıza Pehlevi’nin konuşlandırılması, İsrail’in çağrısıyla senkronize bir şekilde ilerlemektedir. Bu, sadece tesadüflerle açıklanamaz. Bu strateji, bölgeyi yeniden şekillendirmek isteyen güçlerin, içeriden bir figürle meşruiyet kazanma girişimidir. Ancak dünya değişti. Artık halklar, eski tiyatrolara seyirci değil, sorgulayıcı bir aklın temsilcisi.

İran: Bin Yıllık Hafızanın Direnişi

İran halkı, binlerce yıllık bir medeniyetin mirasçısıdır. Ne Batı'nın parıltılı özgürlük vaadine, ne de İsrail’in “medeniyet” maskesi altındaki müdahale planlarına kandı. İran’da her sokağın, her taşın, her nehrin hafızası vardır. Bu hafıza, geçmişte yaşanan ihaneti unutmaz.

Netanyahu'nun çağrısı, her ne kadar “özgürlük” kelimesiyle süslenmiş olsa da, aslen bir tür sömürge çağrısıdır. İran halkına denilen şey şudur: “Kendi iradenizle değil, bizim seçtiğimiz liderle ayağa kalkın. Kendi gelecek tasarımınızla değil, bizim çıkarlarımıza göre biçimlendirilmiş bir rejimle var olun.”

Uyanan Dünya, Direnen Halklar

Bugün dünya farklı bir noktadadır. Bilgi artık tekelde değildir, medya tek yönlü bir araç olmaktan çıkmıştır. Halklar uyandı. Algı operasyonlarına, iç müdahalelere ve kukla figürlere artık eskisi kadar kolay kanmıyorlar. İran halkı da bu uyanışın içindedir. Ne ABD destekli bir Pehlevi’nin ne de İsrail merkezli bir kurgunun parçası olmayı kabul edecektir.

Bu çağrıya karşı en net yanıt, özgürlük mücadelesinin yalnızca halkın kendi eliyle verilmesi gerektiğidir. Dışarıdan gelen her müdahale, özgürlük maskesi altında yeni bir kölelik düzeni yaratır.

Sonuç: Hakikatin Gölgesinde Gerçek Özgürlük

Netanyahu’nun sözleri, bir özgürlük çağrısı değil, bir stratejik manipülasyondur. Gerçek özgürlük, halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkıyla başlar. Kuklalarla değil, öz iradeyle kurulan düzenler yaşar. İran halkı bunu bilir. Ve dünya artık bu senaryoları yutacak bir seyirci değil, hakikatin tarafında duran bir bilince sahiptir.



Post a Comment

Daha yeni Daha eski