Johannesburg’un küresel vitrine hazırlandığı bir dönemde, Güney Afrika’nın derin bir yara gibi kanayan toplumsal acısı yeniden alevlendi: kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, hükümetin resmî olarak “ulusal bir felaket” ilan etmek zorunda kaldığı kadar derin, yaygın ve sarsıcı bir gerçeklik. Bu karar, yalnızca devletin gecikmiş bir kabulü değil; aynı zamanda ülke çapında yükselen kadın seslerinin, tükenmeyen adalet arayışının ve giderek büyüyen toplumsal öfkenin de bir yansımasıdır.
G20 Zirvesi yaklaşırken, sokakların ruhu da aynı ölçüde gerildi. Dünyanın liderleri Johannesburg’a küresel ekonomiyi konuşmak için gelirken, Güney Afrikalı kadınlar ve müttefikleri ülkede yaşanan görünmez savaşı haykırmak üzere sokaklara aktı. Bir milletin geleceğini karartan bu krizin artık ertelenemez bir ödev olduğu güçlü bir şekilde dile getirildi.
Kadınların Sessiz Çığlığını Büyüten Bir Hareket: Women for Change
Toplumsal dönüşüm çoğu zaman tabandan başlar. Güney Afrika’da son yılların en etkili sivil hareketlerinden biri olan Women for Change, ülkenin dört bir yanında kadınların öfkesini, yasını ve dayanma gücünü kolektif bir sese dönüştürdü. G20 Women's Shutdown kampanyası kapsamında milyonları harekete geçiren bu örgüt, bir ayaklanma değil; bir uyanma çağrısı yaptı.
Ülkenin ortak vicdanında karşılık bulan bu çağrı, 1 milyonun üzerinde imzayı bir araya getiren devasa bir dilekçeye dönüştü. Bu yalnızca bir sayı değildi—her bir imza, kaybedilen bir kız kardeşin, yok edilen bir hayatın, yarım kalan bir geleceğin sembolüydü.
Ve sonra bir anda, sosyal medya mor renge büründü.
Kullanıcılar profil fotoğraflarını mor bir çerçeveyle değiştirerek, sessiz ama devasa bir dayanışma duvarı ördüler. Bu dijital sel, ülkenin sokaklarında akan öfkeyi, hüzünü ve kararlılığı görünür kıldı. Mor, artık bir renk değil; kadınların yaşama hakkı için verilen mücadelenin bayrağıydı.
Cape Town’un Sokaklarında Bir Feryat: Vicky Stark’ın Tanıklığı
Cape Town, protesto gününde bir ritme sahipti: Haykırışlarla titreşen, pankartlarla çizilen, ayak sesleriyle yankılanan bir ritim. TRT muhabiri Vicky Stark, bu ritmin tam merkezindeydi.
Sokağı dolduran kalabalık; gençler, anneler, öğrenciler, aktivistler… Hepsi aynı soruyu soruyordu:
“Daha kaç kız kardeşimiz toprağa düşecek?”
Eylemler yalnızca öfke değil, aynı zamanda bir yas şöleni gibiydi. Bazı kadınlar kaybettikleri yakınlarının fotoğraflarıyla yürüyordu. Bazıları ise üzerlerine yazdıkları cümlelerle bağırıyordu:
“Ben susmayacağım.”
“Sıradaki ben olmayacağım.”
“Bir kişi daha eksilmeyeceğiz.”
Bu sahne, yalnızca Cape Town’a ait değildi; Johannesburg’da, Pretoria’da, Durban’da aynı öfke aynı kararlılıkla yankılandı.
Ulusal Felaket İlanı: Bir Son mu, Yoksa Bir Başlangıç mı?
Hükümetin GBVF’yi ulusal felaket ilan etmesi, elbette ki sembolik bir hamleden daha fazlasını vaat ediyor. Bu karar, devletin:
- acil durum fonlarını harekete geçirmesine,
- hukuki süreçleri hızlandırmasına,
- kolluk kuvvetlerine ek yetki ve kaynak aktarmasına,
- risk altındaki kadınlar için koruma mekanizmalarını genişletmesine
kapı aralayacak.
Fakat Güney Afrikalılar artık biliyor ki ilanlar tek başına yaşam kurtarmıyor. Sokaklarda yankılanan asıl talep, uygulama, şeffaflık, hesap verebilirlik. Kadınların yıllardır beklediği şey, yalnızca yasaların katılaşması değil, adaletin gerçekten yerini bulması, devletin bu mücadelede siper olmasıdır.
Güney Afrika’nın Çatısı Altında Yaşanan Sessiz Savaş
Ülke, dünyanın en yüksek kadın cinayeti oranlarından biriyle anılıyor. Bu yalnızca bir istatistik değil; her gün kaybolan yüzler, yarım kalan hikâyeler, kapanmayan boşluklar anlamına geliyor. Ekonomik eşitsizlik, patriyarkal normlar, yetersiz kolluk kuvveti, sistemsel çöküş… Bu şiddet dalgasının tek bir nedeni yok; bu yüzden çözüm de çok katmanlı olmalı.
Sokaktaki kadınlar bunu biliyor.
Sistem değişmeden, toplum değişmeden, erkek şiddetiyle yüzleşilmeden, bu kör düğüm çözülmeyecek.
Morun Çağrısı: Birliği Hatırlamak
Mor profil resimleri, bugün artık Güney Afrika’nın bir dijital hafızası. Bu hafıza, ülkenin dört bir yanında aynı hüzünle çarpan kalplerin birbirine dokunduğu bir alan açtı. Toplum, uzun süredir ilk kez böylesine birleşik bir ses çıkardı.
G20 Zirvesi’nin eşiğinde bu birlik, dünyanın dikkatini bu trajediye çevirmek için güçlü bir fırsat sunuyor. Ekonomik kalkınma, siyasi istikrar ya da küresel liderlik; hiçbiri toplumun yarısını oluşturan kadınların hayatta kalma mücadelesinden bağımsız düşünülemez.
Sonuç: Felaketten Dirilişe Doğru
Güney Afrika bugün bir dönüm noktasında. “Ulusal felaket” ilanı, karanlığın içinden gelen bir itiraf gibi… Ama aynı zamanda yeni bir başlangıcın kapısını da aralıyor. Sivil toplumun gücü, kadınların kararlılığı ve uluslararası dikkatin birleşimi, ülkeyi dönüşümün eşiğine taşıyor.
Ülkenin sokaklarından yükselen o mor renkli dalga, aslında şu mesajı taşıyor:
“Biz buradayız, susmayacağız, güçleniyoruz.”
Ve belki de bu sefer, tarihin akışı kadınların lehine dönecek—çünkü artık milyonlarca ses aynı anda konuşuyor, aynı anda direniyor ve aynı anda umuda tutunuyor. TRT WORLD
