Donmuş Servetler, Sıcak Siyaset: Avrupa’nın Ukrayna Sınavı ve Belçika’nın Zor Kararı
Avrupa’nın kasasında sessizce bekleyen milyarlarca dolar, bugün kıtanın en hararetli tartışmalarından birinin merkezinde duruyor. Rusya’ya ait dondurulmuş varlıkların büyük bölümünü elinde bulunduran Belçika, bu fonların Ukrayna’nın savunması ve yeniden inşası için kullanılması yönünde artan bir baskıyla karşı karşıya. Zaman daralıyor; Brüksel’in önünde yalnızca günler var. Verilecek karar, yalnızca bir mali düzenleme değil, Avrupa’nın savaş, barış ve hukuk anlayışına dair tarihi bir eşik niteliği taşıyor.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından Batı tarafından dondurulan varlıklar, özellikle Belçika merkezli finansal altyapı nedeniyle bu ülkede yoğunlaşıyor. Şimdi ise bu “donmuş” servetin çözülerek Kiev’e aktarılması gündemde. Destekleyenler için bu adım, Ukrayna’nın sahada ve müzakere masasında elini güçlendirecek hayati bir hamle. Karşı çıkanlar içinse Pandora’nın kutusunu aralayabilecek tehlikeli bir emsal.
Avrupa Birliği içinde fikir birliği kırılgan. Macaristan ve Slovakya gibi ülkeler, planın hukuki riskler taşıdığını savunuyor. Devlet varlıklarına el konulmasının uluslararası hukukta ciddi sonuçlar doğurabileceği, gelecekte Avrupa sermayesinin güvenliğini zedeleyebileceği dile getiriliyor. Ayrıca bu fonların kullanılması, bazı başkentlerde savaşı uzatabilecek bir adım olarak görülüyor. Onlara göre barış, daha fazla silah ve para ile değil, diplomasiyle mümkün.
Ancak karşı argüman da bir o kadar güçlü. Ukrayna’nın savunma kapasitesinin zayıflaması, yalnızca Kiev için değil, Avrupa’nın güvenlik mimarisi için de bir risk olarak değerlendiriliyor. Bu fonlar, Ukrayna’ya yalnızca askeri destek sağlamayacak; aynı zamanda olası barış görüşmelerinde ülkenin pazarlık gücünü artıracak bir koz olarak görülüyor. Başka bir deyişle, para burada yalnızca bir kaynak değil, stratejik bir kaldıraç.
Belçika’nın durumu ise özellikle hassas. Ülke, hukuki sorumluluk ile siyasi beklenti arasında sıkışmış durumda. Bir yanda müttefiklerin “tarihi sorumluluk” çağrıları, diğer yanda uluslararası finans sisteminin güvenilirliğini koruma zorunluluğu. Brüksel’in atacağı adım, gelecekte benzer krizlerde hangi sınırların aşılabileceğini de belirleyecek.
Bu tartışma, Avrupa’nın daha derin bir sorusunu açığa çıkarıyor: Hukuk ile adalet her zaman aynı yönde mi ilerler? Rus varlıklarının Ukrayna için kullanılması, birçok kişi için ahlaki olarak meşru görülse de, hukuki zeminin ne kadar sağlam olduğu hâlâ tartışmalı. İşte bu gri alan, Avrupa siyasetinin en kırılgan noktası.
Londra’dan Victoria Innes’in aktardığı üzere, zaman baskısı karar alıcıları köşeye sıkıştırıyor. Günler içinde uzlaşma sağlanamazsa, Ukrayna’nın beklediği destek gecikebilir ve bu da sahadaki dengeleri etkileyebilir. Avrupa, alışık olduğu yavaş ve temkinli karar alma refleksi ile tarihin hızlanan ritmi arasında kalmış durumda.
Sonuçta mesele yalnızca dondurulmuş Rus varlıkları değil. Mesele, Avrupa’nın kriz anlarında ne kadar cesur, ne kadar tutarlı ve ne kadar birlik içinde hareket edebileceği. Belçika’nın vereceği karar, Ukrayna’nın geleceğini etkileyecek; ama aynı zamanda Avrupa’nın kendi vicdanına da tutulmuş bir ayna olacak. Çünkü bazen en ağır yük, kasadaki para değil, o parayla ne yapılacağına karar verme sorumluluğudur. TRT WORLD
