ABD–Şara Görüşmesinin Ardından: Yeni Savaşın Eşiğinde Suriye, Gölgesinde İsrail ve YPG

ABD–Şara Görüşmesinin Ardından: Yeni Savaşın Eşiğinde Suriye, Gölgesinde İsrail ve YPG

Orta Doğu sahnesinde taşlar yeniden diziliyor. Her hamle, yalnızca bugünün siyasetini değil, geleceğin sınırlarını da belirliyor. ABD’nin Şam yönetimini kontrolü altındaki Heyet Tahrir Şam (HTŞ) lideri Ahmed Şara ile gerçekleştirdiği dikkat çekici temas, yalnızca diplomatik bir görüşme değil; yeni bir güç denemesinin, hatta olası bir savaşın kıvılcımı olabilir.
Bu temasın ardından sorulması gereken soru şudur: Eğer bir savaş çıkarsa, bu savaş kimin savaşı olur? Ve ABD ile İsrail’in masa üzerindeki “yakınlaşma planı” neden çatırdıyor?


1. ABD’nin Şara Hamlesi: Yeni Bir Kukla Arayışı mı?

ABD, uzun yıllar boyunca Suriye’deki savaşın yönünü vekiller aracılığıyla değiştirmeye çalıştı. Ancak Esad yönetiminin Rusya ve İran desteğiyle ayakta kalması, Washington’un bu planlarını zora soktu.
Bu yüzden ABD, klasik yöntemine geri döndü: Yerel bir figürü “geçici müttefik” olarak öne çıkarma stratejisi.

Ahmed Şara, bu planın merkezine yerleştirilmeye çalışılan isimdir. ABD’nin niyeti, onu tıpkı Ukrayna’da Zelenski modelinde olduğu gibi sahaya sürmekti:

  • “Halkın sesi” olarak parlatmak,
  • Türkiye’ye karşı bir pazarlık kartı olarak kullanmak,
  • Ve gerektiğinde Esad’ın yerine “ılımlı bir alternatif” olarak göstermek.

Ancak Ortadoğu, Kiev değildir. Burada liderler medya üzerinden değil, toprak üstünde sınanır.
Şara’nın bu rolü üstlenmesi, kendi tabanı içinde bile bir güven krizi yaratabilir. Bu nedenle, ABD’nin hesap ettiği “kontrollü dönüşüm” süreci, beklenmedik bir çatışmaya evrilebilir.


2. Savaş Çıkarsa: Cephe Nerede Kurulur?

Bir savaşın patlak vermesi durumunda YPG/SDG ile Suriye ordusu arasındaki çizgi ilk çatlama noktası olur.
Çünkü şu anda Suriye topraklarında üç farklı egemenlik hattı vardır:

  1. Kuzey ve doğu bölgelerinde YPG/SDG kontrolü (ABD koruması altında)
  2. Batı ve merkezde Şam yönetimi (Rusya ve İran desteğiyle)
  3. İdlib ve çevresinde HTŞ ağı (Türkiye’nin dikkatle izlediği bölge)

ABD’nin Şara hamlesi bu üç hattın da dengesini sarsar. Eğer Washington Şara’yı öne çıkarırsa, YPG ile Şam arasındaki sessiz denge bozulur.
Bu durumda:

  • YPG kendi özerklik alanını korumak için Şam güçleriyle çatışabilir.
  • Suriye ordusu, Şara’nın yükselişini bir darbe girişimi gibi görerek karşı saldırıya geçer.
  • ABD, “istikrar operasyonu” adı altında yeni bir askeri varlık kurar.

Yani olası savaş, sadece Suriye’nin kuzeyinde değil, ülkenin kalbinde –Halep ile Deyrizor arasında– yankılanır.


3. İsrail Faktörü: Masada Yakınlaşma Neden Olmadı?

ABD’nin bölgesel oyunlarında İsrail her zaman sessiz bir ortak olmuştur. Ancak son dönemde Washington–Tel Aviv hattında stratejik bir gerilim dikkat çekiyor.
İsrail, Gazze’deki çatışmaların ardından bölgede doğrudan askeri etkinlik yerine istihbarat temelli bir kontrol politikası izlemeye başladı.
ABD ise Suriye’de sahayı yeniden ısıtarak İran ve Türkiye’yi meşgul etmek istiyor.

Bu iki hedef arasında çatışma var:

  • İsrail sessizlik ve istikrar isterken,
  • ABD kaos ve yeniden dizayn planlıyor.

Bu yüzden Şara görüşmesi, İsrail için “istenen yakınlaşmanın bozulduğu” anlamına gelir.
Tel Aviv, Şara’nın sahaya sürülmesini riskli bulur; çünkü bu adım, YPG ile Şam arasında yeni çatışmalar doğurabilir ve İran’ı yeniden devreye sokabilir.
İsrail’in istediği, bölgenin “kontrollü parçalanmasıydı”; ABD’nin attığı adım ise kontrolsüz bir yangın potansiyeli taşıyor.


4. Şara, Zelenski Olabilir mi?

Zelenski’nin Ukrayna’daki rolü, Batı’nın medya ve finans gücüyle desteklenmiş bir “yeni lider” modeliydi.
Ancak Şara için durum çok farklıdır:

  • Suriye halkı savaş yorgunudur, dış destekli liderlere güven duymamaktadır.
  • ABD’nin desteği, sahadaki meşruiyeti sağlamaya yetmez.
  • Rusya ve İran’ın gölgesinde, her adım izlenir ve karşı hamle gecikmez.

Dolayısıyla, Şara’nın bir Zelenski gibi “uluslararası vitrine çıkarılması” girişimi büyük olasılıkla başarısızlığa uğrar.
Bu da Washington için bir dönemin sona erdiğini simgeler:
Artık Orta Doğu’da hiçbir lider, dış güçlerin senaryosuyla sahneye çıkıp uzun süre ayakta kalamaz.


5. Türkiye’nin Konumu: Sınırın Sessiz Bekçisi

Türkiye bu tabloyu dikkatle izliyor.
Şara’nın ABD ile yakınlaşması, Ankara açısından Suriye’deki istikrar planlarının tehlikeye girmesi anlamına gelir.
Çünkü Türkiye için esas mesele, YPG’nin sınırda güç kazanmamasıdır.
Eğer ABD, Şara’yı kullanarak YPG’ye alan açarsa, Ankara diplomatik değil, askeri refleks gösterecektir.

Bu durumda Türkiye’nin pozisyonu şu olacaktır:

  • Şam yönetimine “Türkiye ile dengeyi koru” mesajı,
  • Moskova ve Tahran’la koordineli güvenlik adımları,
  • Ve gerekirse sınır ötesi yeni operasyonlar.

6. Sonuç: Kuklaların Gölgesinde Gerçekler

ABD–Şara görüşmesi, büyük bir satranç hamlesinin ilk taşıdır.
Ancak bu taş, yanlış bir zeminde hareket ediyor.
Çünkü Suriye artık bir vekalet sahası değil, bir yorgun halkın hayatta kalma mücadelesidir.
Şara, eğer ABD’nin parlatmak istediği bir figür olarak yola çıkarsa, kendi halkı içinde meşruiyetini kaybeder.
YPG ile Suriye güçleri arasında yeni bir savaş patlak verirse, bu yalnızca ABD’nin değil, İsrail’in bölgesel hedeflerinin de erimesi anlamına gelir.

Belki de tarih tekerrür ediyor:
Batı bir kez daha “kahraman yaratma” oyununu deniyor,
ama Doğu, kendi sessiz direnişiyle bu oyunu bozmaya hazırlanıyor.

Devamı için tıklayın 👈 

Yorum Gönder