Sonra anladım: İnsanın içinde bir mescid vardır,

Sonra anladım: İnsanın içinde bir mescid vardır,


Gönlümce Dua

Bir sabah uyandım, yüreğimde sessiz bir çağrı,
Rüzgârda bir esinti, kuşlarda bir zikri duydum.
“Ey Er-Rahmân, merhametinle sar beni,” dedim,
Çünkü dünya, insanın kalbinde başlıyordu o an.

Toprak, kokusuyla secdeye çağırdı beni,
Ellerim titrerken bir damla yaş düştü alnıma.
“Ey El-Latîf, gizli lütfunla dokun içime,” dedim,
Görünmeyen bir huzur örttü kalbimin kırık yanlarını.

Bir çiçeğin açışında sen vardın, El-Vedûd,
Sevmenin adı sensin, sevilmenin sebebi de.
Kalbim senin için attıkça anladım;
Her nefes bir duaymış, her sessizlik bir yakarış.

Yol uzun, gönlüm sabırla dolsun diye diledim,
“Ey Es-Sabûr, öğret bana bekleyişin hikmetini.”
Çünkü sabır, kalbin sessiz secdesidir,
Ve beklemek, seni tanımanın en güzel hâlidir.

Sonra baktım göğe, bulutların arasından
Bir ışık süzüldü kalbime, saf, berrak, umut dolu…
“Ey En-Nûr, karanlığıma ışık ol,” dedim,
Ve birden anladım:
Dua, kelimeler değilmiş yalnızca —
Dua, insanın Allah’a dönüş yolundaki nefesidir.

Ve ben, gönlümce dua ettim o sabah,
Ne istedim zenginlik, ne diledim ün,
Yalnızca şunu fısıldadım rüzgâra:

“Rabbim… kalbim seninle dolu kalsın,
Ve her şey, gönlümce olsun, senin rızanca.”


Gönlümde Sessiz Bir Âmin

Gece indi, yıldızlar birer secde gibi sustu,
Kalbim, karanlığın ortasında ışığını aradı.
“Ey El-Müheymin, beni koru,” dedim,
Çünkü korkuların da bir sahibi olmalıydı.

Rüzgâr, penceremin ucundan dua taşıdı,
Yalnızlığımın sesini göğe bıraktım.
“Ey Er-Rahîm, merhametinle sar beni,” dedim,
Çünkü dünya sertti, ben ise yumuşak bir kalptim.

Bir serçe kondu avuçlarıma — ürkek ama emin,
Sanki âlemin hikmetini fısıldar gibiydi.
“Ey El-Hakîm, öğret bana sabrın inceliğini,” dedim,
Çünkü her şeyin vakti vardı,
Ve ben erken yanıyordum bazen…

Sonra içimde bir sessizlik oldu,
Ne ağladım, ne güldüm; sadece sustum.
“Ey Es-Selâm, içime barış indir,” dedim,
Ve o an anladım:
Dualar bazen kelimelerden değil,
Teslimiyetin sessizliğinden doğardı.

Gecenin ortasında bir “âmin” yükseldi,
Ne bir ağızdan, ne bir dilden —
Kalbimden…
Ve ben o an bildim ki:
Allah’a dönen her gönül,
En sonunda, gönlümce olur.


Kalbimin Kapısında

Bir kapı var içimde,
Ne tahta, ne taş — nurdan bir kapı.
Her çaldığımda sessizce açılır,
Ve ben orada bulurum kendimi.

Ey kalbimin sahibi,
Ben nice yollar yürüdüm sana varmadan,
Nice kelimeler söyledim,
Ama hiçbirinde bu kadar “ben” değildim.

Bir sabah, güneş doğarken adını andım:
Ya Nur, içimi aydınlat.”
Ve ışığın gölgesi düştü ruhuma,
Karanlık bile secde etti o vakit.

Ya Vedûd, beni sevdiğin gibi sevmeyi öğret,”
dedim,
Çünkü sevmek, yaratılışın dilidir.
Her çiçekte, her nefeste, her insanda
Senin izini görmeyi diledim.

Dünya dönerken ben sustum,
Ve sustukça duydum —
Kuşların tesbihini,
Rüzgârın “Allah” diye esişini,
Suyun taşlara dokunuşundaki zikri…

Sonra anladım:
İnsanın içinde bir mescid vardır,
Adı: Kalp.
Ve orada kılınan en güzel namaz,
Sessiz bir “Elhamdülillah”tır.


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski