Yüreğiyle Konuşanları Dinlemek, Dili Ayrı Yüreği Ayrı Olanlara Sağır Kalmak
Hayatın en derin anlarında, insanın kulağından çok yüreğiyle duyduğu sözler vardır. Çünkü kelimeler, gerçek bir kalpten doğduğunda, yankısı da kalpte hissedilir. İşte bu yüzden; yüreğiyle konuşan herkesi yüreğimizle dinleyebilmek, insan olmanın en onurlu, en asil meziyetlerinden biridir.
Ne var ki, her söz samimi değildir. Dil başka söylerken, yürek başka atıyorsa; o sözler, ne kadar süslü, ne kadar ikna edici görünse de, gerçeğe dokunamaz. Çünkü insan ruhu; samimiyeti hissedecek kadar keskin, ikiyüzlülüğü ayırt edecek kadar bilgedir.
Samimiyetin Gücü
Yüreğiyle konuşan bir insanın sözü, içtenliğin ateşiyle yanar. O ateş ısıtır, aydınlatır ve çoğu zaman bir yarayı da iyileştirir. Samimi bir söz, uzun bir suskunluğun ardından gelen ferahlatıcı bir nefes gibidir; abartıdan uzak, yapmacıktan azadedir. Bu yüzden de bir defa değil, defalarca dinlenir.
Çünkü o söz; akıldan değil, kalpten gelmiştir. Ve kalpten çıkan, kalbe ulaşır.
İkiyüzlülüğe Sağır Kalmak
Fakat dili ayrı, yüreği ayrı olanlar da vardır. Güzel konuşurlar; sözleri pürüzsüz, cümleleri akıcıdır. Ancak ruhları suskundur, kalpleri boştur. Onların kelimeleri yalnızca bir örtüdür; niyetlerini gizlemek için kullandıkları bir perde…
Böylesine sözlere sağır kalmak; ne kibir, ne öfke, ne de inat meselesidir. Bilakis; bu bir kendini koruma, ruhunu kirletmeme meselesidir. Sahte sözleri duymamak; kendi iç dünyamıza saygımızın, samimiyete duyduğumuz sadakatin bir tezahürüdür.
Ağır Olmak, Sağır Kalmak
“Ağır olmak” çoğu zaman yanlış anlaşılır. Oysa ağırlık; kişinin kendini bilmesinden, öz saygısından doğar. Yüreğiyle konuşan herkesi yüreğimizle dinleyebilecek kadar ağır olmak; insanı insana yaklaştıran bir köprüdür.
Ama bu köprüyü, yalanla kirletmeye çalışanlara sağır kalmak da bir o kadar değerlidir. Çünkü insan; neyi dinlediği kadar, neyi dinlemediğiyle de şekillenir.
Son Söz
Hayat; yüreğimizle konuşanları duyacak kadar açık, samimiyetin ne olduğunu ayırt edecek kadar uyanık olmamızı ister. Ve bazen de; yüreği ayrı, dili ayrı olanların tatlı sözlerine sağır kalacak kadar güçlü olmamızı…
Çünkü hakikati duymak; kalpten kalbe kurulmuş sessiz ve kutsal bir köprüdür. Ve bu köprüyü ancak yüreğiyle konuşanlar geçebilir.
Yüreğiyle Konuşan ve Ağır Adam
Vaktiyle, uzak bir kasabada, halkın “Ağır Adam” diye andığı bir adam yaşardı. Kimine göre onun sessizliği bilgelikten, kimine göre ise kibirden gelirdi. Oysa kimse bilmezdi ki bu adam, yüreğiyle konuşan herkesi yüreğiyle dinleyecek kadar ağır; ama dili ayrı, yüreği ayrı olanları da hiç duymayacak kadar sağırdı.
Kalpten Kalbe
Bir gün, kasabaya genç bir adam geldi. Çoğu kimseyi sözleriyle etkilemiş, tatlı diliyle gönüllere sızmıştı. Güzel konuşuyordu; şiir gibi anlatıyor, insanları güldürüyordu. Herkes ona hayran oldu; bir tek Ağır Adam sessizliğini bozmadı.
Genç adam, bunun gururuna dokunduğunu sandı. Bir gün sabrını yitirdi, Ağır Adam’ın yanına vardı ve dedi ki:
“Herkes beni dinlerken, sen neden sağır gibi susuyorsun? Yoksa sözlerim hoşuna gitmiyor mu?”
Ağır Adam, başını kaldırdı. Gözleri yumuşak, sesi dingin ve derindi:
“Ben yüreğiyle konuşan herkesi yüreğimle dinleyecek kadar ağır bir adamım; ama dili ayrı, yüreği ayrı olanları da hiç duymayacak kadar sağırım.”
Genç adam şaşırdı. İlk kez biri, ona tatlı sözlerinin içini sormuştu. Düşündü, suskunlaştı. Çünkü kendisi de biliyordu ki, söylediği her şey kalpten değil, akıldan ve arzudan doğmuştu.
Samimiyetin Yankısı
Zaman geçti. Kasabada bir kadının başına büyük bir felaket geldi; evini kaybetti. İnsanlar üzüntülerini bildirdiler; çoğu yalnızca “Geçmiş olsun” dedi ve yollarına devam etti. Genç adam da geldi, güzel cümleler kurdu, teselli dolu sözler söyledi. Kadın ona baktı, ama gözlerinde bir kıpırtı olmadı.
O sırada Ağır Adam, kadının yanına sessizce oturdu. Hiçbir şey söylemedi. Sadece varlığıyla, sessizliğiyle orada durdu. Ve kadın, gözyaşları arasında başını eğip “Senin suskunluğun bile teselli veriyor” dedi.
Çünkü bazen kelimeler değil, kalpten yükselen bir sessizlik insanı tutar.
Sonuç
Genç adam anladı ki; gerçek söz, dilden değil, yürekten çıkar. Ve kalpten çıkan, kalbe ulaşır. O günden sonra konuştuğu kadar susmayı, dinlediği kadar anlamayı öğrendi.
Ağır Adam ise hep bildiği gibi yaşamaya devam etti:
Yüreğiyle konuşan herkesi yüreğiyle dinleyecek kadar ağır;
Ama dili ayrı, yüreği ayrı olanları da hiç duymayacak kadar sağır…
Ağır ve Sağır
Yüreğiyle konuşanı,
Yüreğimle dinlerim ben;
Ses olur içimde, yankı bulur,
Bir damla hakikat gibi düşer,
Gönlümde göl olur, deniz olur.
Diliyle başka, kalbiyle başka
Söyleyenlere ise…
Sağırım, kapalıdır kapım;
Ne gözüm görür ne ruhum bilir,
O söz, yol bulamaz içime.
Ağırım çünkü;
Ağırlığım yalandan değil,
Samimiyetin ateşinden dövüldü,
Kalbime düşen her doğru söz,
Beni biraz daha ağır eyledi.
Ve sağırım çünkü;
Kulağımı değil, kalbimi korurum,
Riyaya, fesada, sahte tatlı dillere
Gözüm kör, gönlüm taş;
Onları duymam, bilmem bile.
Varsın yüreğiyle konuşan az olsun,
Ben o azı, bin kere dinlerim;
Bir kelimesiyle dirilir içim,
Bir susuşuyla bile dost olurum.
Ama dili ayrı, yüreği ayrı olanı,
Bırakın duymayı,
Hiç olmamış sayarım;
Çünkü en ağır kelam,
Kalpten gelmeyen kelamdır.
Yorum Gönder