İran’ın büyük şehirleri, her kış yeniden tanıdık bir gökyüzüne uyanıyor: Gri, ağır ve nefes almayı zorlaştıran bir sis. Bu sis ne romantik ne de geçicidir; o, artık kentsel hayatın kalıcı bir parçası haline gelmiş tehlikeli hava kirliliğinin görünür yüzüdür. Tahran’dan Meşhed’e, İsfahan’dan Tebriz’e uzanan bu kriz, yalnızca çevresel değil; toplumsal ve yapısal bir alarm niteliği taşıyor.
Nefes Almanın Lüks Olduğu Şehirler
Tahran’da hava kirliliği artık istisna değil, rutin. PM2.5 ve PM10 gibi ince partikül maddeler, Dünya Sağlık Örgütü sınırlarının çok üzerinde seyrediyor. Bu görünmez zehir, akciğerlere sessizce sızarken; hastanelerin acil servisleri dolup taşıyor. Astım krizleri, kalp-damar rahatsızlıkları ve solunum yolu enfeksiyonları özellikle çocukları ve yaşlıları hedef alıyor.
Şehir yaşamı bu koşullara uyum sağlamaya zorlanıyor. Okullar zaman zaman tatil ediliyor, açık hava aktiviteleri kısıtlanıyor, maskeler pandemi günlerinden kalma bir refleksle yeniden yüzlere dönüyor. Ancak bu, geçici bir korunma; sorunun kendisi hâlâ havada asılı duruyor.
Krizin Kaynağı: Birden Fazla Fay Hattı
İran’daki hava kirliliği tek bir nedene indirgenemeyecek kadar karmaşık.
- Eski ve verimsiz araç filoları, düşük kaliteli yakıtla birleştiğinde şehir merkezlerini zehirliyor.
- Sanayi tesisleri ve termik santraller, özellikle kış aylarında yoğun emisyon salıyor.
- Coğrafi yapı ve meteorolojik inversiyon, kirli havayı şehirlerin üzerinde bir kapak gibi hapsediyor.
- Enerji krizi, doğal gaz yetersizliğinde daha kirletici yakıtların kullanılmasına yol açıyor.
Bu çok katmanlı yapı, krizi yalnızca çevre bakanlıklarının değil, tüm devlet mekanizmasının meselesi haline getiriyor.
Sağlık Sistemi Üzerindeki Görünmez Yük
Hava kirliliği, sessiz ama pahalı bir düşmandır. İran’da sağlık sistemi, her kirlilik dalgasında artan hasta sayısıyla zorlanıyor. Uzun vadede ise bu durum, kronik hastalıkların yaygınlaşması ve yaşam süresinin kısalması gibi daha derin sonuçlar doğuruyor.
Doktorlar, kirliliğin etkilerinin yıllar sonra dahi ortaya çıkabileceği konusunda uyarıyor. Bugün solunan kirli hava, yarının sağlık faturası olarak geri dönüyor.
Toplumsal Sabır ve Siyasi Sorumluluk
Kamuoyunda artan rahatsızlık, sorunun artık yalnızca teknik değil, siyasal bir sorumluluk alanına girdiğini gösteriyor. Vatandaşlar, geçici önlemlerden ziyade kalıcı çözümler talep ediyor: temiz enerji yatırımları, ulaşım reformu, sanayi denetimleri ve şeffaf çevre politikaları.
Hava kirliliği, ideolojik sınır tanımaz. Solunan hava herkese eşittir; zehir de öyle.
Sonuç: Gökyüzü Bir Uyarı Levhası Gibi
İran şehirlerinin üzerindeki gri tabaka, yalnızca atmosferik bir olay değil; geleceğe dair bir uyarıdır. Eğer bugünün havası bu kadar ağırsa, yarının yükü daha da fazla olacaktır.
Bu kriz, ertelenebilecek bir çevre meselesi değil. Çünkü hava beklemez, akciğerler alışmaz ve zaman, kirliliğin lehine işlemeye devam eder. İran için asıl soru şudur: Gökyüzü daha ne kadar kararmalı ki, temiz bir başlangıç mümkün olsun?
