İsrail’in Dokunulmazlığı: Aç Bırakılan Onur ve Sessiz Kıyamet
Gazze’de bir çocuk, elinde boş bir tencereyle annesine bakıyor. Sokaklar ekmek kuyruğuna dizilen kalabalıklarla dolu. Bu bir dram değil sadece; bu, bir halkın sistematik olarak aç bırakılması, onurunun ayaklar altına alınması ve dünyanın buna seyirci kalmasıdır.
Mısırlı bir aktivistin sözleri yankılandı yakın zamanda:
“Bir halkın bu şekilde aç bırakılması ve onurlarının ayaklar altına alınmasını izlemeye nasıl devam ediyoruz?”
Bu, insanlığın kalbine yöneltilmiş tokat gibi bir sorudur. Çünkü Gazze’de yaşanan, sadece bir abluka değil; uluslararası vicdanın iflasıdır.
Gıda Değil, Umut Kuşatması
Gazze’de insanlar artık gıdaya değil, yaşama tutunmaya çalışıyor. Her lokma, bir mücadele, her yudum su, bir meydan okuma. İsrail’in askeri gücüyle çevrilen bu dar coğrafyada, açlık bir silah olarak kullanılıyor. Tarım alanları bombalanıyor, yardım konvoyları engelleniyor, çocukların beslenme çantaları patlayan bombaların gölgesinde kalıyor.
Aç bırakılan sadece bedenler değil; hayaller, umutlar, gelecekler...
İsrail’in Dokunulmazlığı: Küresel Hukukun Felci
İsrail yıllardır uluslararası hukuk kararlarını hiçe sayarak hareket ediyor. BM kararları, insan hakları ihlalleri raporları, savaş suçu belgeleri... Tüm bunlar arşivlerde tozlanırken, Gazze’nin çocukları toprağa gömülüyor. Peki neden?
Çünkü İsrail'in görünmez bir kalkandan, bir "dokunulmazlık zırhı"ndan beslendiği artık inkâr edilemez bir gerçek. Bu zırh, sadece diplomatik ittifaklardan değil, küresel medyanın çifte standardından ve bazı Batılı ülkelerin koşulsuz desteğinden örülmüştür.
Sessizlik, Suç Ortaklığıdır
Tarihin her döneminde zalimlerin yanında susanlar da yargılanmıştır. Bugün Gazze’de yaşananlara sessiz kalan dünya, yarının vicdan mahkemesinde yargılanacaktır. Aktivistin sorduğu gibi:
“Bir halkın bu şekilde aç bırakılmasını izlemeye nasıl devam ediyoruz?”
Bu soru artık sadece bir çağrı değil, bir uyarıdır. Çünkü İsrail’in dokunulmazlığı, yalnızca Filistinliler için değil, uluslararası hukukun kendisi için de bir tehdittir. Eğer hukuk güçlü olanın lehine eğilip bükülüyorsa, artık kimse güvende değildir.
İnsanlığın Sınavı: Gazze
Gazze bugün sadece bir şehir değil; insanlığın sınav tahtasıdır. Orada yaşanan her trajedi, küresel düzenin çürümüşlüğünü gözler önüne seriyor. Eğer bu adaletsizlik devam ederse, yarın başka halklar da aynı karanlığa uyanabilir. Çünkü zulme dokunulmazlık tanındığında, adalet evrenselliğini yitirir.
Sonuç Yerine:
Bugün Gazze’de bir parça ekmek için bekleyen çocuk, tüm dünyanın utancıdır. İsrail’in dokunulmazlığı, yalnızca bir ülkenin değil, tüm insanlığın geleceğini tehdit ediyor.
Artık susmak, suça ortak olmaktır. Artık görmemek, vicdansızlık değil, bilinçli bir körlüktür. İsrail’in dokunulmazlığı son bulmadan, dünya adaleti asla bulamayacak.
"Gazze'ye Sessizlik Değil, Vicdan Gerek": Dünyanın Aktivistlerinden Feryat
Uzaktan bakıldığında Gazze bir coğrafyadır, haritada küçük bir nokta…
Yakından bakıldığında ise; acının, onurun, yokluğun ve direnişin adı…
Bu topraklar yalnızca bombalarla değil, dünyanın suskunluğu ile kuşatılmış durumda.
Fakat her coğrafyada hâlâ yüreklerinde insanlık taşıyan sesler yükseliyor. Aktivistler, düşünürler, aydınlar… Hepsi bir ağızdan aynı haykırışı dile getiriyor: “Gazze yalnız değildir!”
Fransa – Élise Dubois:
“Fransız Devrimi’nin ruhu adaletti… Şimdi bu ruhun, Gazze sokaklarında bir çocuk ağladığında neden suskun kaldığını sorguluyorum. Bu bir savaş değil; bu, bir halkın sistematik olarak cezalandırılmasıdır. Susmak suçtur!”
Güney Afrika – Thabo Mbeki (Eski Devlet Başkanı, aktivist konuşmalarından):
“Apartheid rejimini biz yaşadık. Filistin halkı ise hâlâ yaşıyor. İsrail’in Filistin'e uyguladığı politika, sadece bir işgal değil, bir ırksal tecrit sistemidir. Mandela hayatta olsaydı, bu zulmün karşısında yine Filistin’in yanında dururdu.”
İngiltere – Jeremy Corbyn (Siyasetçi ve insan hakları savunucusu):
“Gazze'de çocuklar açken, biz Westminster’da susamayız. Filistin’in özgürlüğü sadece Ortadoğu’nun değil, insanlık onurunun meselesidir.”
ABD – Angela Davis (İnsan hakları aktivisti):
“Özgürlük, sadece Amerika’daki siyahiler için değil, Gazze’deki çocuklar için de geçerlidir. İsrail’e dokunulmaması, emperyalizmin yeni yüzüdür. Vicdanlar, artık bu maskeyi yırtmalı.”
İrlanda – Richard Boyd Barrett (Milletvekili, aktivist):
“Bizler, Britanya’nın sömürüsünden kurtulan bir halkız. Filistin’in acısını çok iyi anlarız. Gazze, özgürlüğünü haykırdıkça, biz onun sesi olacağız.”
Türkiye – Meryem Aybey (Bağımsız Filistin gönüllüsü):
“Gazze’de iftar sofrası yok; sadece bombalanan duvarlar var. Ama onların sabrı, bizim de sorumluluğumuz var. İsrail’e dokunulmazlık, insanlığa ihanettir.”
Norveç – Dr. Erik Fosse (Gazze’de çalışmış Norveçli cerrah):
“Orada sadece vücutlar parçalanmıyor; orada çocukların rüyaları, kadınların hayalleri, yaşlıların duaları parçalanıyor. Buna susan herkes, bir parça o bombanın tetiğine dokunuyor.”
Küresel Vicdanın Sınavı
Bu sözler yalnızca bireysel öfke değil; bunlar bir çağrıdır. Her biri bir başka coğrafyadan ama aynı hakikatle yankılanıyor: Gazze’de yaşanan bir insanlık suçudur. Aç bırakılan bedenlerin ve aşağılanan onurun ardında, diplomatik hesaplar değil, vicdansızlık yatmaktadır.
İsrail’in bu dokunulmaz zırhı, yalnızca Filistin’i değil; uluslararası düzeni de zehirlemektedir. Çünkü bugün Gazze’ye kör olan gözler, yarın başka bir zulme de kör kalacaktır.
Sonuç Yerine: Dünya Nefes Alırken, Gazze Boğuluyor
Gazze’den yükselen her feryat, yeryüzündeki tüm onurlu kalplere bir çağrıdır.
Bu çağrıya cevap vermek, artık bir tercih değil, bir sorumluluktur.
Susmak, ölüme ortak olmaktır.
Görmemek, adaleti inkâr etmektir.
Unutmak, insanlığı kaybetmektir.
Ve unutulmamalıdır:
Gazze kazanırsa, insanlık yeniden uyanır.
Ama Gazze kaybederse, vicdanlarımız da gömülür, suskunluğumuzun toprağına…
Yorum Gönder