2025 yılı, insanlığın kolektif hafızasına sakin bir takvim olarak değil; çatlakların derinleştiği, sınırların sertleştiği ve toplumların yeniden ses bulduğu bir yıl olarak kazındı. Asya’dan Afrika’ya, Latin Amerika’dan küresel diplomasinin merkezlerine uzanan bu yıl, dünyanın aynı anda birden fazla krizi taşıyabileceğini acı bir netlikle gösterdi.
Asya: Sınırlar Kızışırken Sokaklar Konuştu
Yılın en dikkat çeken başlıklarından biri, Hindistan-Pakistan hattında yeniden yükselen tansiyon oldu. Karşılıklı suçlamalar ve sınır ötesi askeri hamleler, Güney Asya’da kırılgan barışın ne kadar ince bir ipliğe bağlı olduğunu hatırlattı. Aynı dönemde, Tayland ile Kamboçya arasında patlak veren kısa ama sarsıcı savaş, bölgesel anlaşmazlıkların ne denli hızlı sıcak çatışmaya dönüşebileceğini gözler önüne serdi.
Ancak Asya yalnızca devletler arası gerilimlerle değil, Gen Z öncülüğündeki toplumsal hareketlerle de sarsıldı. Nepal’de gençlerin başlattığı protestolar, yalnızca siyasi reform talebi değil; eski yönetim anlayışlarına karşı yeni bir dilin, yeni bir cesaretin ifadesiydi. Bu kuşak, sessiz kalmayacağını açıkça ilan etti.
Afrika: Krizlerin Gölgesinde Hayatta Kalma Mücadelesi
Afrika’da 2025, kelimenin tam anlamıyla bir insani sınav yılı oldu. Sudan’da derinleşen savaş, milyonları açlık, göç ve belirsizlikle baş başa bıraktı. Uluslararası toplumun yetersiz tepkisi, krizin sadece yerel değil, küresel bir vicdan meselesi olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Öte yandan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin doğusunda M23’ün ilerleyişi, bölgedeki istikrarsızlığın kronikleştiğini gösterdi. Silahlı gruplar, zayıf devlet yapıları ve dış müdahaleler; Afrika’nın bazı coğrafyalarını adeta sürekli bir kriz döngüsüne mahkûm etti.
Bununla birlikte, Madagaskar’da gençlerin öncülüğünde yükselen protestolar, kıtanın yalnızca acı ve çatışmadan ibaret olmadığını kanıtladı. Bu hareketler, Afrika’nın genç nüfusunun kaderine razı olmadığını ve söz hakkı talep ettiğini güçlü bir şekilde duyurdu.
Latin Amerika: Eski Gerilimler, Yeni Yansımalar
Latin Amerika’da ise 2025, ABD-Venezuela ilişkilerindeki gerilimle şekillendi. Washington’un bölgedeki etkisi bir kez daha tartışmaya açılırken, yaptırımlar, diplomatik baskılar ve karşı hamleler; Soğuk Savaş’tan kalma reflekslerin hâlâ sahnede olduğunu gösterdi.
Bölge genelinde artan toplumsal huzursuzluklar, ekonomik eşitsizlik ve siyasi güvensizlikle birleşerek, Latin Amerika’nın geleceğine dair soru işaretlerini derinleştirdi.
2025’in Ardından: Dünyanın Aynası
TRT World muhabirlerinin sahadan aktardığı bu hikâyeler, bize tek bir gerçeği fısıldıyor:
2025, yalnızca çatışmaların yılı değil; dönüşümün eşiğinde duran bir dünyanın aynasıydı.
Bir yanda silahların sesi, diğer yanda gençlerin sloganları yükseldi. Devletler güç mücadelesi verirken, toplumlar kimlik, adalet ve gelecek arayışını sürdürdü. Bu yıl, küresel düzenin sorgulandığı; eski dengelerin çözülürken yenilerinin henüz kurulmadığı bir ara dönem olarak tarihe geçti.
Ve belki de en önemli ders şuydu:
Dünya, artık sadece başkentlerde değil; sokaklarda, sınır köylerinde ve gençlerin sesinde şekilleniyor.
