Sudan’da Savaşın Yeni Cephesi: Güney Kordofan’da Kuşatma, Açlık ve Sessiz Çığlık
Sudan’da aylarca süren yıkıcı savaş, yön değiştirerek bu kez Güney Kordofan’ın kalbine ilerledi. Haritanın kenarında kalmış gibi görünen bu bölge, bugün ülkenin kaderini belirleyen yeni bir kırılma hattına dönüşmüş durumda. Stratejik öneme sahip Kadugli kenti, artık yalnızca bir şehir değil; kuşatma, açlık ve umutsuzluk arasında sıkışmış binlerce sivilin sembolü.
Hızlı Destek Güçleri’nin (RSF) Kadugli yakınlarındaki büyük bir petrol sahasını ele geçirmesi, çatışmaların seyrini dramatik biçimde değiştirdi. Bu hamleyle birlikte kente açılan tüm yollar kapandı. Kadugli, dış dünyadan koparıldı; ne gıda girebiliyor ne de insanlar kaçabiliyor. Kent, fiilen bir açık hava hapishanesine dönüşmüş durumda.
Bu askeri ilerleme, yalnızca cephe hatlarını değil, insani dengeleri de yerle bir etti. Uluslararası yardım kuruluşları bölgede resmi olarak kıtlık ilan etti. Açlık artık bir ihtimal değil, yaşanan bir gerçek. Market rafları boş, hastaneler işlevsiz, suya erişim sınırlı. En ağır bedeli ise her zaman olduğu gibi siviller ödüyor: çocuklar, yaşlılar, hastalar… Bombardıman sesleriyle uyanıp, açlıkla uykuya dalıyorlar.
Kadugli’de siviller iki ateş arasında kalmış durumda. Bir yanda yoğunlaşan askeri saldırılar, diğer yanda sessiz ama daha acımasız bir düşman: açlık. İnsanlar evlerini terk edemiyor, çünkü gidecek yol yok. Kalmak ise her geçen gün daha ölümcül hale geliyor. Bu, modern savaşların en karanlık yüzü: silahların gölgesinde yavaş yavaş yok olan hayatlar.
Güney Kordofan’daki bu tırmanış, Sudan savaşının artık yalnızca başkent ve çevresiyle sınırlı olmadığını açıkça gösteriyor. Çatışma, ülkenin periferisine doğru yayılırken, devlet yapısının kırılganlığı daha da derinleşiyor. Petrol sahalarının kontrolü, savaşın ekonomik damarlarını belirlerken; siviller bu güç mücadelesinde görünmez ama en ağır kayıpları veren taraf oluyor.
Bugün Kadugli’de yaşananlar, Sudan’ın geleceğine dair karanlık bir uyarı niteliğinde. Eğer insani koridorlar açılmaz, uluslararası baskı artmaz ve ateşkes yönünde somut adımlar atılmazsa, Güney Kordofan yalnızca bir savaş alanı değil, toplu bir insani felaketin adı olarak anılacak.
Ve dünya, bir kez daha, çok geç kalmanın vicdani yüküyle baş başa kalacak.

