Tarihten Gelen Tepki: Yahudi Fanatizmi, Haç Sembolü ve Tükürme Eylemi
Dünyanın inançlarla yoğrulmuş haritasında, semboller yalnızca şekiller değil; yüzyılların acılarını, umutlarını ve kırgınlıklarını taşır. Haç da bu sembollerden biridir. Hristiyanlık için kurtuluşun ve ilahi sevginin simgesi olan bu işaret, bazı Ortodoks Yahudi çevrelerinde ise tarihsel olarak bir travmanın tetikleyicisidir. Peki neden bazı Yahudi fanatikler haç gördüklerinde tükürür? Bu davranışın arkasında yatan tarih, bir reaksiyondan çok daha derin bir hafızanın yankısıdır.
Kökleri Derinlerde: Orta Çağ’dan Kalan Kırılmalar
Yahudi-Hristiyan ilişkilerinin tarihi, ne yazık ki kardeşliğin değil, çoğunlukla ayrışmanın tarihidir. Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu'nda güç kazanmasından sonra Yahudiler, özellikle Avrupa topraklarında, "Tanrı katili" yaftasıyla damgalanmış, sosyal, ekonomik ve fiziksel baskılara maruz kalmıştır. Haç, bu baskıların çoğunun simgesel merkezi haline gelmiştir.
İspanya’daki Engizisyon mahkemelerinde, Doğu Avrupa’daki pogromlarda, haç sadece dini bir sembol değil; baskı, aşağılama, sürgün ve ölümün işareti olmuştur. Hristiyan haçı, birçok Yahudi için sadece bir inanç sembolü değil, kolektif bir zulmün mührüdür.
Tükürük: Bir Hafızanın Refleksi mi?
Bazı Ortodoks Yahudi geleneklerinde —özellikle Kudüs’ün Mea Shearim gibi mahallelerinde— haç gördüklerinde tükürme eylemi, bu tarihsel belleğin günümüze yansıyan protesto biçimi olarak görülür. Bu davranış, resmi bir dini emir değildir; ancak aşırı muhafazakâr çevrelerde kültürel bir refleks olarak yaşatılır.
Buradaki tükürme, bireysel bir hakaret değil; tarihe, yaşanmış acılara ve sembolleşmiş zulme karşı bir karşı duruş niteliğindedir. Ancak bu eylem, modern çağın hoşgörü çağrılarıyla da çelişebilecek mahiyettedir.
Dinlerarası Diyalog ve Saygının Önemi
Günümüzde birçok Yahudi din adamı ve kanaat önderi, bu tür davranışların dinlerarası anlayışı zedelediğini ve artık semboller üzerinden düşmanlık üretmenin geride kalması gerektiğini vurgular. Haç, Hristiyanlar için Mesih’in sevgisini temsil ederken, Yahudi inancı da kendi kutsal değerleriyle eşsizdir. Bu iki büyük inanç sistemi, insanlığın ortak vicdanı ve hikmet mirasıdır.
Tarihi unutmadan, ama onu yeniden üretmeden yaşamak; acılara saygı göstermek, ama nefreti sürdürmemek... İşte hakikatin yolu tam da burada başlar.
Sonuç: Sembolün Ötesinde İnsanlık
Fanatizm, hangi inançta olursa olsun, merhametin gölgesini ortadan kaldırır. Haç’a tükürmek, sembol üzerinden bir geçmişle hesaplaşma gibi görünse de, nihayetinde geleceği kurma çabasını zayıflatır. Semboller, düşmanlığın değil, anlamın taşıyıcısı olmalıdır.
Yahudi, Hristiyan, Müslüman veya başka bir inanç mensubu… İnsanlık, birlikte yaşayabilmenin dilini bulmak zorunda. Çünkü hakikat, hiçbir sembole sığmaz; ama insan yüreğinde her şeye yer vardır.
Yorum Gönder