Vicdanın Milliyeti Olmaz: Irk Üstünlüğü Değil, Ahlak Hakim Olmalı

 


Kana Doymayan Zihinler: Siyonizmin Gölgesinde İnsanlık Algısının Çöküşü

İnsanlık tarihi, birlikte yaşamanın ve farklılıklar içinde bir ahenk oluşturmanın binbir sınavına sahne oldu. Irklar, kültürler, dinler… Her biri bu sahnede rolünü oynarken, zaman zaman bazı ideolojiler insan aklını kendi çıkarlarına esir etmeye yeltendi. Bu noktada, Yahudi halkı ile Siyonizm ideolojisi arasındaki ayrımı doğru kurmak hayati önemdedir. Zira insanların büyük kısmının Yahudi ırkıyla bir sorunu yoktur; asıl mesele, Siyonist düşüncenin zihinleri esir alan, kana doymayan üstün ırk yanılsamasıdır.

Siyonizm: Bir Davadan Bir Dogmaya

Siyonizm, 19. yüzyılın sonlarında, Yahudilere bir yurt sağlama amacıyla doğdu. Başta bir ulusal hareketti; ancak zamanla evrilerek, politik bir ideolojiden çok bir üstünlük algısına, bir tür dogmatik fanatizme dönüştü. Bu dönüşüm, en çok da Filistin topraklarında kendini gösterdi.

Siyonizmin bugün temsil ettiği form; sadece bir halkın yurt edinme çabası olmaktan çıkmış, başka halkların yaşam haklarını gasp eden bir işgal zihniyetine bürünmüştür. Bu noktada, ideoloji ile halk arasında açık bir ayrım yapmak gerekir. İsrail’de dahi birçok Yahudi entelektüel, bu radikalizme karşı durmaktadır.

Zombileşen Zihinler: Umursamazlık ve Kan Bağımlılığı

Modern çağın en büyük trajedisi, bireyin düşünsel bağımsızlığını yitirmesi, sorgulamayan bir makineye dönüşmesidir. Bugün bazı Siyonist gruplar, Filistin'de yaşanan trajedilere karşı olağanüstü bir kayıtsızlık sergiliyor. Savaş uçakları gökyüzünü yırtarken, çocuklar enkaz altında can verirken, ekran başındaki bu bireyler adeta birer umursamaz zombi gibi davranıyor.

Bu kayıtsızlığın nedeni, yıllardır tekrarlanan "Biz seçilmiş halkız", "Diğerleri bizim hizmetkârımız" gibi dogmaların bilinçaltına işlenmiş olmasıdır. Bu zihinsel programlama, bireyi hem üstün hissettiriyor hem de başka halkların acısını görmezden gelmeye meşruiyet kazandırıyor. Tarih, bu tip örneklere yabancı değildir.

Hint Kast Sistemi: Geçmişin Aynasında Bir Yansıma

Hindistan'da asırlar boyunca süregelen kast sistemi de benzer bir üstünlük yanılsamasını barındırıyordu. Brahmanlar kendilerini tanrılara en yakın kast olarak görür, alt kastların yaşam hakkını sorgular hale gelirdi. Bu sistem, milyonlarca insanı sosyal dışlanmışlığa ve insanlık dışı muamelelere mahkûm etti.

Bugün Siyonizm’in bazı formları da, geçmişte kast sisteminin yaptığı gibi, kendi halkını bir “üst akıl” olarak konumlandırmakta ve bunun sonucunda başkalarının acılarına duyarsızlaşan, empati yeteneğini kaybetmiş bireyler üretmektedir.

Eleştiri, Irka Değil Zihniyete Yöneliktir

Bu noktada altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken gerçek şudur: Eleştiriler, Yahudi ırkına ya da inancına yönelik değildir. Hedef, ideolojik olarak evrensel değerlerle çatışan, adalet duygusunu zedeleyen bir zihniyettir. Yahudi kimliğini taşıyan milyonlarca insan, bu ideolojiye karşı çıkmakta ve insanlık onurunu savunmaktadır. Hatta en güçlü Siyonizm karşıtı sesler kimi zaman Yahudi akademisyenlerden ve entelektüellerden yükselmektedir.

Sonuç: Birlikte Yaşamanın Onurlu Rotası

İnsanlığın geleceği, üstünlük kurma saplantısından değil, birlikte yaşama ahlakından doğacaktır. Siyonizm’in şiddet dolu yüzü, bunu engelleyen en büyük ideolojik duvarlardan biridir. Bu duvarın yıkılması için ihtiyaç duyulan şey, toplumsal bilinç, özgür düşünce ve en önemlisi de merhametle bakan bir vicdandır.

Yahudi halkı da, Arap halkı da, Türk, Kürt, Fars ya da Berberi halkı da... Hepsi aynı yeryüzünün evlatlarıdır. Hiçbir kan, diğerinden daha değerli değildir. Ve hiçbir acı, rengi, dini ya da kökeni nedeniyle görmezden gelinemez.


Siyonizmin Modern Yüzü: Teknolojiyle Yoğrulan Bir Algı Mühendisliği

Bugün Siyonist düşünce yalnızca fiziki toprak işgaliyle değil, aynı zamanda zihinsel bir kuşatmayla da yol almaktadır. Medya, akademi ve uluslararası diplomasi mekanizmaları bu ideolojinin yörüngesinde şekillendirilmekte; hakikatin üzeri ustalıkla örtülmektedir.

Hollywood filmlerinden sosyal medya algoritmalarına, üniversite kürsülerinden uluslararası hukuk kurumlarına kadar her şey, belirli bir kurban anlatısını yücelten fakat başkalarının acısını görünmez kılan bir yapıyı beslemektedir.

Bu yapı, “acının mülkiyeti”ni sadece bir halka aitmiş gibi göstererek, diğer halkların yaşadığı felaketleri, örneğin Gazze’deki yıkımı, ırkçılık düzeyinde bir sessizlikle gölgelemiştir. Siyonizm artık yalnızca bir siyasal hareket değil; duyarsızlaştırma teknolojisidir.


Psikolojik Açıdan Üstünlük Yanılsaması: Seçilmişlik Kompleksi

Psikoloji bilimi, "seçilmişlik" hissinin birey ve topluluk üzerindeki etkilerini yıllardır inceliyor. Bu durumun en bilinen tezahürü olan "üstünlük kompleksi", empati kuramayan, dünyayı yalnızca kendi acısından ve çıkarından okuyan bir zihin yapısını doğurur.

Siyonist eğitim sistemlerinde yıllarca öğretilen “Tanrı seni diğerlerinden üstün kıldı” vurgusu, kolektif bilinçaltına işler. Bu inanç, zamanla başka halkları aşağılayan, onları araçsallaştıran bir toplumsal modele dönüşür. Tıpkı Nazi Almanyası’ndaki “Ari Irk” öğretisi gibi, bu da bir halkın diğerine karşı işlediği zulmü haklı görmesine yol açar.


İsrail İçindeki Vicdanlı Sesler: Direnişin Sessiz Kahramanları

Her karanlıkta bir ışık vardır. İsrail içinde de, Siyonist politikalara karşı çıkan cesur vicdanlar bulunmaktadır. Onlar, tarihin tekerrür etmemesi için ellerinden geleni yapan hakikat savaşçılarıdır.

İlan Pappé, Gideon Levy, Amira Hass gibi gazeteci ve akademisyenler, yıllardır İsrail’in uyguladığı etnik temizlik politikalarını ifşa etmekte ve kendi toplumlarına aynayı tutmaktadır. Bu isimler bize gösteriyor ki; mesele Yahudi olmak değil, vicdan sahibi olmaktır.


Dünya Sustuğunda: Umudun Adı Adalettir

Bugün Gazze’de çocuklar susarken dünya da susuyor. Lakin bu suskunluk, sonsuza dek sürmeyecek. Tıpkı Güney Afrika’da apartheid rejiminin çökmesi gibi, tıpkı Hindistan’da kast sisteminin kırılması gibi, bu adaletsizlik de er ya da geç duvarlara çarpacak.

Bu kırılma anı, belki bir sivil itaatsizlik eylemiyle, belki bir uluslararası hukuk kararının yankısıyla, belki de vicdanların ortak bir çığlığıyla başlayacak. İşte o gün geldiğinde dünya, Yahudi halkını değil; insanlığı utandıran bir ideolojiyi yargılayacak.


Sonuç: Irk Değil, Ahlak Üstündür

İnsanlık, doğuştan gelen ırkıyla değil; sonradan edindiği ahlakla yücelir. Siyonist zihniyetin kana doymaz yapısı, yalnızca Filistin’i değil, İsrail’in kendi vicdanını da tüketmektedir. Bu çarpıklığın karşısında duran herkes, hangi milletten olursa olsun, insanlığın ortak onurunu savunmaktadır.

Artık mesele, bir halkı suçlamak değil; bir düşüncenin karanlık sonuçlarını teşhir etmektir. Irkları değil, fikirleri tartışmalıyız. Çünkü savaşlar ordularla değil, önce zihinlerde başlar.


Kaynaklar ve Ek Notlar:

  • Noam Chomsky, On Israel and Palestine
  • Ilan Pappé, The Ethnic Cleansing of Palestine
  • Edward Said, Orientalism
  • Tarihsel Kast Sistemi Üzerine Sosyolojik İncelemeler (Harvard Sociology Journal)


Post a Comment

Daha yeni Daha eski