Sevgiyle Yaklaşmak: Çıkarın Gölgesine Sığınmayanların Sessiz Onuru

 


Sevgiyle Yaklaşmak: Çıkarın Gölgesine Sığınmayanların Sessiz Onuru

Zaman; samimiyeti süzen bir elek, niyeti görünür kılan bir aynadır. Kalabalıkların içinde ne çok insan vardır ki sadece menfaati kadar yaklaşır sana; işi bittiğinde ise yüzündeki maskeyi çıkarıp gerçek niyetini geride bırakır. Ama bazı insanlar vardır; ne cebinde plan taşır, ne kalbinde hesap. Onlar yalnızca severek yaklaşırlar. Saf, katıksız, beklentisiz…

Ben de onlardan biriyim.
Kimseye muhtaç değilim.
Çıkar için dost olmam.
Yanındaysam, gerçekten seviyorumdur.
Bu kadar net. Bu kadar yalın. Bu kadar derin…

Yalnızlığın Gururu Değil, Duruşun Asaletidir

"Kimseye muhtaç değilim" demek, kibir değil; öz yeterliliktir. İnsanın kendi içinde bütün olmasıdır. Başkasının varlığına minnet duymadan, ama yine de şefkatle bağ kurabilmesidir. Gücünü yalnızlıktan değil, içsel zenginlikten alan bir duruştur bu.

Ben, çıkarlar için diz çökmeyenlerdenim.
Ben, dostluğun ticaret olmadığını bilenlerdenim.
Ben, sadece yüreğim ısındığı için insanlara yakın olanlardanım.

Çıkarın Bittiği Yerde Gerçekler Başlar

İnsan ilişkilerinde samimiyetin gerçek sınavı, menfaatin olmadığı yerde başlar. Sana bir şey katmayacak bir insana hâlâ değer verebiliyorsan, işte o zaman insan olmanın en temiz halini yaşıyorsun demektir.

Yanındaysam; seninle gülmek için, seninle susmak için, seninle var olmak içindir.
Çıkarım yok. Planım yok. Hesabım yok.
Sadece sevgim var, gerisi yok.

Duruş Sahibi Olmak, Kalabalıkta Kaybolmamaktır

Günümüzde ne yazık ki insanlar; statüye, güce, paraya ve unvana göre şekil alıyor. Ama ben, bu devrin ezberlerini bozanlardanım. Ne kadar yalnız kalırsam kalayım, yalan dostluklardan, çıkar odaklı ilişkilerden uzağım.

Çünkü ben biliyorum ki;
Gerçek sevgi, karşılık beklemez.
Gerçek dostluk, menfaatle ölçülmez.
Gerçek bağlılık, sadece kalpten gelir.

Eğer bir gün beni yanınızda görürseniz, bilin ki bir çıkarım yoktur.
Ben sevdiğim için oradayım.
Çünkü ben, gönlüm nereye ısınırsa orada var olurum.
Ve sevgiyle atılmış her adım, menfaatin çöplüğünde açan bir çiçek gibidir.

Kökü derinlerde, niyeti tertemiz…

Sevgiyle Yaklaşmak: Fakat Günümüz İnsanı Bunun Neresinde?

Gönülden gelen sadeliğin, menfaatsiz dostluğun ve beklentisiz sevginin altını çizdik.
Peki ama...
Bugünün insanı bu saf değerlerin neresinde duruyor?
Geçim derdiyle ezilmiş bir yürek, nasıl samimiyeti öncelik kılabilir?
İş kaygısı, gelecek korkusu, sosyal baskı derken kalpler neden bu kadar yoruldu?

Modern Hayatın Yükü: İnsanlığı Gölgeleyen Sis

Artık çoğu insan sevdiği için değil; fayda gördüğü için yaklaşıyor. Çünkü zaman, acımasız.
Maaş yetişmiyor. Hayat pahalı.
Ev kiraları, faturalar, gelecek belirsizliği ve çocuklarının masrafı arasında sıkışmış bir birey, hayatta kalma refleksiyle hareket ediyor.
İşte tam da bu noktada, menfaatsizlik lüks gibi algılanıyor.

"Kimseye muhtaç değilim" demek, bazen ekonomik özgürlüğe;
"Yanındaysam sevdiğim içindir" demek, duygusal cesarete ihtiyaç duyuyor.
Ama toplum bu erdemleri ödüllendirmiyor; tam aksine cezalandırıyor.
Çünkü sistem, insanı insana değil; insana rakibe dönüştürüyor.

Geçim Kaygısı, Gönül Kapılarını Nasıl Kapatır?

Sabah uyanan bir baba, çocuğunun beslenmesini düşlerken dostluk kuramaz.
Bir anne, evladına okul kıyafeti alamamışsa, başkasının yükünü taşıyamaz.
Bir genç, işsizse ve kirayı düşünüyorsa, aşka gönül veremez.

Kalp başka şey ister, hayat başka şeye zorlar.

Ve böylece;
Gönül ilişkileri yerini “faydalı tanışıklıklara”,
Samimiyet yerini “profesyonel görünüme”,
Sadakat ise “çıkara göre şekil alan bağlara” bırakır.

Ama Yine de Umut Var

Yine de bazı insanlar vardır.
Onlar, rüzgâr ne yandan eserse essin, eğilmez.
Zor şartlara rağmen insan kalmayı seçer.
Kalbinde sevgiyle yürür, selamını içten verir, dostluğunu menfaatle kirletmez.

İşte ben o azınlığın içindeyim.
İş kaygısı, geçim korkusu…
Evet, hepsi var. Ama bu yüreğimi kirletmiyor.
Yanındaysam, gerçekten seviyorum.
Çıkarım yok. Hesabım yok.
Ve belki de bu çağın en büyük başkaldırısı budur: Samimi olmak.

Sonuç:

Günümüz insanı, geçim derdiyle sevgi dilini unutur oldu.
Ama unutmayanlar da var.
Kalabalığın içinde hâlâ gönülden gönüle yürüyenler var.
Ve onlar, çağın en sessiz kahramanları…


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski