Google’ın Gerçek Yüzü: Bilgi Değil, Kâr ve Çıkar Öncelikli Bir Düzen
Bir zamanlar “dünyadaki bilgiyi organize etmek” iddiasıyla yola çıkan Google, bugün bilgiye değil gelire, doğruluğa değil görüntülenmeye, evrensel erişime değil seçici görünürlüğe hizmet eden bir yapı hâline geldi.
Artık mesele bilginin niteliği değil;
kimin ödediği, kimin sesi daha çok çıktığı, kimin çıkarına hizmet ettiği.
Arama Sonuçları: Tarafsız mı, Tasarlanmış mı?
Google’ın sunduğu arama sonuçları, çoğu kullanıcı tarafından nesnel ve tarafsız kabul edilir. Ancak gerçek, bu algının çok ötesindedir.
- Öne çıkan sonuçlar, genellikle reklam verenlerin, büyük medya kartellerinin veya Google ile çıkar ilişkisi kurmuş yapıların içerikleridir.
- Alternatif düşünceler, eleştirel görüşler ya hiç görünmez ya da sayfalarca aşağıda yer alır.
- Siyasi olarak “kabul edilebilir” sayılan içerikler öne çıkarılırken, sistemin dışındaki hakikatler görünmez kılınır.
Google bir bilgi platformu değil, bir güç mimarıdır.
Ve güç, bilgiden değil, onu nasıl gösterdiğinden doğar.
Para Kazanmak İçin Bilgi Bozuluyor
Google için içerik bir araçtır; amaç reklam geliridir.
Bu yüzden:
- Kaliteli içerikler yerine sansasyonel başlıklar,
- Derin analizler yerine tıklama tuzakları,
- Bilimsel veriler yerine şok haberler desteklenir.
İçerik üreticisinin emeği değil, algoritmanın çıkarı ön plandadır.
Gerçek bilgi sadece “sponsoru varsa” değer görür.
Siyasi Güç Odaklarıyla Dans
Google sadece ekonomik değil, politik bir aktördür.
Bazı ülkeler ve çıkar grupları için Google adeta bir propaganda aracına dönüşmüştür:
- Bazı ülkelerin hak ihlalleri “görünmez” yapılırken,
- Bazı siyasi duruşlar özellikle “öne çıkarılır.”
- Muhalif ya da sistem dışı sesler, algoritma labirentlerinde kaybolur.
Bu durum sadece haberler için değil, tarihî olaylardan akademik araştırmalara kadar her alanda geçerlidir.
“Arama sonuçları gerçeği değil, istenen gerçeği gösteriyor.”
Ne Yapmalı?
Bu kirli düzende hâlâ ışık arayanlar için önerimiz nettir:
- Kendi bilgi kaynaklarımızı oluşturalım.
- Google dışı arama motorlarına (örneğin DuckDuckGo, Brave Search) yönelim artmalı.
- SEO değil, gerçek okur için yazalım.
- Bilgiyi paraya teslim etmeyen dijital platformlar desteklenmeli.
Son Söz:
Google her şeyi bilir gibi görünür. Ama bildiğini değil, satabildiğini gösterir.
Ve biz artık bunu fark ediyoruz.
“Bilgi Çağı” mı dediniz? Belki. Ama hâlâ en çok dedikodu okunuyor.
Modern çağın pırıltılı vitrininde her şey “bilgi” gibi görünür. Arama motorları, algoritmalar, yapay zekâlar… Hepsi sanki gerçeğin hizmetindeymiş gibi davranır. Ama artık biliyoruz ki, Google her şeyi bilir gibi görünür; ama yalnızca satabildiğini gösterir.
Emekle Ürettiğimiz Özgün İçerikler Nerede?
Bir web sitesi kurduk. Özgün içerikler, araştırmalar, makaleler, fikir yazıları… Hepsi emekle, zamanla, samimiyetle yazıldı. Her paragraf, arkasında gerçek bir düşünce taşır. Ama Google’a gelince, bu içerikler sanki yokmuş gibi davranır. İndekslenmez, görünmez.
Ama bir dedikodu çıktığında, ya da bir ünlünün çarpıcı bir açıklaması –doğru olup olmadığına bakılmaksızın– birkaç saat içinde arama sonuçlarında zirveye çıkar.
Bilgi mi? Yoksa Tıklama Mı?
Gerçek bilgi, algoritmanın gözünde önemsizdir. Çünkü bilgi para etmez; duygu satar, öfke satar, korku satar. Ve işte algoritmalar da bu duyguların peşine takılır.
Bilgiye değil, reklama açtır gözler. Düşünmeye değil, satın almaya çağırır sizi dijital dünya.
GROK: Mizah Bile Algoritmaların Gölgesinde
OpenAI’nin GROK modeli, mizahi bir bakış açısı getirse de, o da platformun politik sınırları içinde var olabiliyor. Gerçekten sorgulayan, gerçeğe yaklaşan bir karikatür ya da espri, çoğu zaman algoritma tarafından görünmez kılınıyor. Çünkü mizah da kontrol altındadır artık.
Diğer Arama Motorları ve Reklam Devleri
Google bu düzenin baş mimarı olabilir. Ama yalnız değil. Bing, Yahoo, Baidu, Yandex, hatta Facebook ve X (Twitter) gibi sosyal platformlar da aynı oyunu oynuyor.
İçerikler görünür olmaktan çok “satılabilir” olmak zorunda. Ne düşündüğünüz değil, ne tıkladığınız önemli.
Ünlü İsimler de Sessiz Kalmadı
Apple’ın kurucularından Steve Wozniak, bir röportajında şöyle demişti:
“Kullanıcı ürünü sizsiniz. Google sizin davranışlarınızı satar. Arama yaparken farkında olmadan reklam algoritmalarına hizmet ediyorsunuz.”
Bir başka ses, Edward Snowden, dijital gözetim çağının tehlikelerine dikkat çekerken şöyle diyordu:
“İnternette ücretsiz olan hiçbir şey gerçekten ücretsiz değildir. Siz izleniyorsunuz, siz satılıyorsunuz.”
Ne Yapmalı?
Daha etik arama motorlarına yönelmek, (örneğin: DuckDuckGo), alternatif reklam modelleriyle çalışan platformları desteklemek ve en önemlisi, özgün içerik üreten yerel medya, bağımsız yayıncılar ve bireysel yazarları görünür kılmak.
Yani insan emeğini savunmak. Bilgiyi, paranın gölgesinden kurtarmak.
Bilgi Çağı mı, Dedikodu Çağı mı?
Evet, hâlâ en çok dedikodu okunuyor. Çünkü algoritmalar bunu istiyor. Ama bilgiye susamış, gerçeği arayan insanlar hâlâ var.
Ve onlar için yazmaya, üretmeye, direnmeye devam ediyoruz