İnsanlık tarihi boyunca en büyük hakikatlerden biri, hayatın basit bir oyun ya da tesadüfler zinciri olmadığıdır. Hayat, her bir nefesin bir sınav, her bir seçimin bir yön tayini, her bir iyiliğin ise ebediyete uzanan bir sermaye olduğu bir imtihandır. Ve bu imtihanın kazananı, Aliya İzzetbegoviç’in de sık sık işaret ettiği üzere, sadece iman edenler ve salih ameller işleyenlerdir.
Dünya, göz kamaştırıcı bir sahnedir. Zenginlikler, makamlar, güç ve şöhret… Hepsi, insana kısa bir süre için verilmiş oyuncaklardır. Ne var ki bu oyuncaklar, ruhu doyurmaz, kalbi tatmin etmez. Gerçek huzur ve kalıcı başarı, ancak inançla yoğrulmuş bir hayat ve insanlığa dokunan salih amellerle elde edilebilir. Çünkü iman, insanın varoluşunu anlamlandırır; salih amel ise bu anlamın ete kemiğe bürünmüş halidir.
Aliya’nın yaşamı, bu hakikatin ete kemiğe bürünmüş örneğidir. Zindanda, baskı altında, en zor şartlarda bile imanından taviz vermedi. Çünkü biliyordu ki, hayatın gerçek değeri ancak Allah’a sadakat ve insana hizmetle kazanılır. O, sözleriyle değil, yaşamıyla haykırıyordu: "İnançsız bir hayat, köksüz bir ağaç gibidir; ne gölge verir ne de meyve."
Bugünün dünyasında başarı, çoğu kez maddi kazançla ölçülüyor. Oysa hayat, bir ticaret alanıdır: sermayesi ömür, kazancı ise iman ve amel-i salih. Bu ticaretten eli boş çıkan, aslında en büyük iflası yaşamış demektir. Çünkü mal mülk geride kalır, güç tükenir, şöhret un ufak olur. İnsanı ebediyete taşıyan tek şey, yüreğinde taşıdığı iman ve geride bıraktığı iyiliktir.
Aliya’nın işaret ettiği gibi, hayat aslında bir "seçim meydanı"dır. Her insan, her gün, küçük veya büyük bir seçim yapar: hak ile batıl arasında, adalet ile zulüm arasında, iyilik ile kötülük arasında. Bu seçimlerin toplamı, insanın kaderini çizer. Ve işte o noktada, kazananlar ile kaybedenler ayrılır. Kazanan, dünyadan götürebileceği tek hazineyi, yani iman ve salih ameli yanına alandır.
Hayat, oyun gibi görünebilir. Kimi koşar, kimi düşer, kimi güler, kimi ağlar. Fakat oyun bittiğinde, yani perde kapandığında geriye kalan tek şey, oynadığımız rolün anlamıdır. Aliya’nın dediği gibi: "Biz dünyada sadece bir yolcuyuz." Ve yolcu, yolunu imanla aydınlatır, iyiliklerle sağlamlaştırırsa, asıl menziline güvenle varır.
💡 Sonuç:
Hayat, gerçekten de iman eden ve salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir yolculuktur. Çünkü bütün bir ömrün özü, Allah’a olan bağlılık ve insana olan hizmette gizlidir. Dünya bir oyun olabilir, ama bu oyunun tek gerçek kazananı, imanını koruyan ve iyilikle yaşayan insandır.