Gazze’de çocuk olmak…
Bu, bir zamanlar deniz kıyısında uçurtma uçurmak, sokak aralarında kahkahalarla koşmak, aile sofralarının sıcaklığında büyümekti.
Bugün ise, karanlık gökyüzünün altında yankılanan patlama sesleri, bir çocuğun kalbinde ömür boyu sürecek kırıklar bırakıyor.
Hayatta kalmak artık yetmiyor.
Çünkü yaşam, yalnızca nefes almaktan ibaret değil;
çünkü çocukluk, yalnızca bir zaman dilimi değil – bir insanın geleceğinin temeli…
Çocukluğun Çalındığı Topraklar
Gazze’de çocuklar, savaşın hedefi değillerdi belki;
ama en çok onlar vuruldu.
Okullar, oyun alanları, hastaneler… her biri, dünün hatırası; bugünün yıkıntıları.
Sığınaklara dönüşen evlerde, karanlık aralıklarda büyümeye çalışan küçücük bedenler;
gözleri, yaşlarından çok daha ağır bir hikâyeyi taşıyor.
Bir zamanlar “ödevler” konuşulurdu ailelerde; şimdi “kim hayatta kaldı?” sorusu dolaşıyor dillerde.
Savaşın Görünmeyen Yarası: Ruhun Sessiz Çığlığı
Yara bantları yetmiyor artık.
Bacakları kırılan, elleri yanmış çocuklar, bir gün iyileşiyor belki;
ama ruhlarındaki sarsıntılar, geceleri uykudan uyandıran hayaletler gibi.
Kimi çocuğun dili tutuluyor,
kimi konuşurken bile gözlerini yerden kaldıramıyor.
Oyun oynarken siren duyduğunda saklanmaya koşan bir refleks artık onların “normal”i.
Uzmanlar, bu travmanın ömür boyu sürebileceğini söylüyor.
Çünkü savaş, çocukların hayal kurma kaslarını bile hedef aldı.
Ailelerin Sessiz Çaresizliği
Bir baba, elinden tuttuğu oğluna gözyaşlarını göstermemek için başını göğe kaldırıyor;
oysa gök çoktan kararmış, umut çoktan infilak etmiş.
Bir anne, sabah olduğunda evlatlarının hâlâ soluk alabildiğini görmek için dua ediyor;
çünkü savaşta, sabahlar bile garanti değil.
Aileler artık sadece çocuklarını korumaya çalışmıyor;
onlara yeniden nasıl çocuk olunacağını öğretmeye çalışıyor.
Ne kadar acı bir vazife…
Dünya’nın Sorumluluğu
Uluslararası kurumlar raporlar yayınlıyor, toplantılar düzenliyor;
ama Gazze’de her gün yeni bir mezar kazılıyor.
Her atılan bomba, bir nesli daha karanlığa gömüyor.
Her geciken ateşkes, bir çocuğun daha umutlarını koparıp alıyor.
Dünya seyrediyor…
Oysa insanlığın geleceği, o çocukların gözlerinde saklı.
Yeniden Doğuşun Mümkün Olduğu Bir Sabah
Yıkımın ortasında bile bir çocuk, yere düşmüş bir oyuncak bebeği kucakladığında
umudun hâlâ nefes aldığını hissediyoruz.
Çünkü çocuklar, yaşamın en güçlü tanıklarıdır.
Onlar gülerse, şehirler yeniden inşa edilir.
Onlar oynarsa, savaş bile geri çekilir.
Dünya, Gazze’nin çocuklarına artık sadece “hayatta kalın” dememeli;
onlara kaybettikleri masumiyeti geri verecek yollar bulmalı.
Gazze’nin çocukları, sadece hayatta kalmak değil, yaşamayı hak ediyor.
Umutla büyümeyi,
korkmadan uyumayı,
özgürce kahkaha atmayı…
Ve belki bir gün,
uçurtmalar yeniden gökyüzüne yükseldiğinde,
bu karanlık dağılacak.
O gün gelene dek, dünya onlara borçludur:
Çocukluklarını geri vermek için borçludur.
