Nefretin Öğrenilen Bir Davranış Olarak Toplumsallaşması: Miko Peled’

Nefretin Öğrenilen Bir Davranış Olarak Toplumsallaşması: Miko Peled’

İnsan zihni, daha doğmadan kimlikler ve sınırlarla çevrelenmiş bir dünyaya hazırlanır. Aile, okul, devlet ve medya; her biri bir tuğla daha ekler bireyin zihin mimarisine. İşte bu mimarinin en karanlık odalarından biri, “öteki”ne duyulan şüphe ve düşmanlıktır. İsrailli yazar ve aktivist Miko Peled, kendi hayatını örnek göstererek nefretin doğuştan değil, öğretildiğini; bir seçim olabilecekken bir zorunluluk gibi dayatıldığını vurgular.

1. Kimliğin Kodları: Aile ve İlk Öğreti

Peled’in anlattıklarına göre, çocuklar daha ilk yaşlarından itibaren “biz” ve “onlar” ayrımına maruz bırakılır.
Evde anlatılan hikâyeler, duvarda asılı fotoğraflar, kahramanlar ve düşmanlar…
Her biri sessizce şu mesajı verir:
Senin güvenliğin, bir başkasının tehdit olarak görülmesine bağlıdır.

Ulusal travmaların mirası, nesilden nesile aktarılan bir korku zincirine dönüşür.
Korku ise çoğu zaman nefretin sessiz ikizidir.

2. Eğitimin Kılıcı: Ders Kitaplarındaki Düşman

Eğitim sistemleri, kolektif bilinçaltını inşa eden laboratuvarlardır.
Peled’in gözlemlerine göre, İsrail’de çocuklar daha çok küçük yaşlarda askerlik, toprak ve güvenlik üzerine şekillenen bir ulusal gerçeklik algısına sokulur. Filistinli çocuk, tanımadan, görmeden, sadece öğretileni bilerek “tehlike” olarak kodlanır.

Bu durum tek bir ülkeye özgü değil;
tarih kitapları çoğu kez, güçlünün hikâyesi yazılırken sessiz bırakılanları karartır.

3. Kültürün Görünmez Duvarları

Sinemada kötü karakter kimdir?
Haberlerde suçlu olarak kim gösterilir?
Ulusal bayramlarda kim dışarıda bırakılır?

Toplum, kültürel üretimle “öteki”yi yeniden ve yeniden tanımlar.
Bu görünmez duvarlar, toplumsal hafızayı ve duyguyu biçimlendirir.
Peled’in ifadesiyle bu, nefretin rasyonelleştiği, sosyal norm niteliği kazandığı andır.

4. Kırılma: Gerçekle Yüzleşme Anı

Miko Peled’in hikâyesindeki dönüm noktası, çocukluğunda kodlanan düşman imgeleri ile tanıştığında çöker. Filistinlilerle kurduğu doğrudan temas;
isimlerin, yüzlerin, acıların, umutların ortaklığını gösterir.

İnsan, “öteki”nin de bir hikâyesi olduğunu fark ettiğinde nefret artık taşıyamayacağı kadar ağırlaşır.

5. Nefret Yerine Adalet: Bir Yol Arayışı

Nefret bir öğretidir, ama aynı şekilde barış da öğrenilebilir.
Toplumsal dönüşüm için beş güçlü alan öne çıkar:

Alan Dönüştürücü Etki
Eleştirel Eğitim Tek taraflı anlatıları kırar
Medya Sorumluluğu Düşmanlaştırmayı sorgular
Karşılıklı Etkileşim Programları İnsanileştirme sağlar
Kültürel Diyalog Empatiyi kamusal alana taşır
Adalet Temelli Politikalar Barışın kalıcı temelini kurar

TopLumların bir diğerini tanıma ve kabullenme yönündeki her adımı, nesiller boyunca biriken zehri yavaşça temizlemeye başlar.


Sonuç:

Nefret, kanımızda doğan bir gerçek değil;
masaya bırakılmış bir mirastır.
İstendiğinde reddedilebilir,
yerine daha onarıcı bir hafıza inşa edilebilir.

Miko Peled’in tanıklığı, bize şu güçlü gerçeği hatırlatır:

Öteki sandığın kişi, aslında senin yankındır.
Onu reddettikçe, kendinin bir parçasını karartırsın.

Eğer nefret öğrenilebiliyorsa,
sevgi, adalet ve barış da öğrenilebilir.
Ve bu seçim, çocukların geleceğini şekillendirecek en insani devrimdir.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski