Mezhep Ayrışmalarının Karanlığında Kaybolan İslam Coğrafyası
Birliğin Diriltici Nefesine Duyulan Çağrı
İslam dünyası, yüzyıllar boyunca ümmet olma bilincini taşıyan bir kadim medeniyetin adıdır. Aynı kıbleye yönelen, aynı kelimeyi tevhid eden, aynı kitabın nurunda yürüyen milyonlarca yüreğin ortak adıdır. Ne var ki bugün bu büyük miras, parçalanmış bir aynanın kırık yüzeyinde birbirine yabancılaşmış halde duruyor. Mezhep ayrışmaları, bir zamanlar medeniyet olan coğrafyalarımızı, sanki ateşin içine bırakılmış pamuk taneleri gibi savruk, kırılgan ve savunmasız hale getirdi.
Oysa Allah’ın kelamı apaçık buyuruyor:
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın; ayrılığa düşmeyin.”
(Âl-i İmrân, 103)
Bu ilahi çağrıya rağmen, ayrılık ateşi büyüdükçe büyüyor. Her bir kıvılcım dışarıdan üfleniyor, fakat tutuşturan bizim içimizdeki kör taassup. Bugün İslam beldelerinde fitne; mezhep isimlerini kalkan, kinlerini kılıç yapanların elinde dolaşıyor. Sözde fikir, özde çıkar kavgası; şehirleri karanlığa, gönülleri öfkeye boğuyor.
Düşmanın Kurduğu Tuzakta Birbirine Keskinleşen Kardeşler
Tarihi okuyan herkes bilir: Ümmeti çökerten savaşlar çoğu zaman dışarıdan değil, içeriden gelmiştir. Kardeşin kardeşe düşman edildiği her an, düşmanın zafer narası yükselmiştir. Çünkü en ölümcül silah, iç parçalanmadır.
Bugün coğrafyamızda zayıflayan her şehir, yalnızca sosyal ya da ekonomik bir kayıp değildir. Aynı zamanda şerefimizin, iradenin, geleceğin kaybıdır. Mezhep çekişmeleri, düşmanın ekmeğine yağ süren bir gaflet perdesi haline gelmiştir. Birliğin olmadığı yerde, adaletin ve huzurun nefes almasına izin yoktur.
Zira unutulan hakikat şudur:
Müminin kanı mukaddestir. Müminin onuru dokunulmazdır.
Farklılık Rahmet Olması Gerekirken…
İslam uleması, asırlardır şu hakikati dile getirdi:
“İhtilaf rahmettir.”
Fakat rahmet, aklın, ilmin ve ahlakın gölgesinde olur. Bugün ihtilaf; cehaletin ve kibirin diline esir edilmiştir.
Mezhep, kalpleri ayıran bir duvar değil;
Allah’a yürüyen yolların isimleridir.
O yolların hepsi aynı Kâbe’ye çıkar.
Ne zaman ki farklılığın hikmeti anlaşılır,
işte o zaman birlik yeniden filizlenir.
Birlik Sadece Sözle Değil, Büyük Bir Yenilenmeyle Sağlanır
Mezhep ayrışmalarını bitirmek;
sadece aynı masaya oturmak değil,
aynı ufku paylaşmakla mümkündür.
- Ortak acılar etrafında kenetlenmek,
- Adalet ve merhameti siyasetin merkezine koymak,
- Ümmeti parçalayan dilin yerine,
birleştiren bir dili hâkim kılmak gerek.
Eğitimden medyaya, camiden siyasete kadar her alanda ötekileştirmeyi değil, kardeşliği yasalaştırmak gerekiyor. Çünkü savaş yalnız toprakları değil; çocukların düşlerini, anaların duasını, gençlerin hayallerini de yakıyor.
İslam Coğrafyasının Yeniden Dirilişi
Sabahın karanlığını güneş nasıl deler ise, ümmetin birliği de zincir olmuş ayrılık prangalarını öyle kıracaktır.
Bir gün;
Şii ile Sünni, Arap ile Türk, Kürt ile Berberî
aynı yürekle,
aynı kelimeyle
aynı özgürlüğü savunduğunda…
İşte o gün, mazlum coğrafyaların ufkunda yeniden nur yükselecek. Düşmanın gözü karanlığa mahkûm olacak. Toprağımız bereket, gönlümüz sükûn bulacak.
Son Söz: Kardeşliği Yitiren, Geleceğini Yitirir
Bu çağrı, tarihin fısıltısı değil;
ümmetin hayatta kalma çığlığıdır.
Aynı safta omuz omuza durmadıkça,
aynı rabbin kulları olduğumuzu hatırlamadıkça,
düşmanın oyuncağı olmaktan kurtulmamız mümkün değildir.
Bugün en büyük cihat;
kendi içimizdeki nefreti yenmek,
kardeşliği yeniden diriltmektir.
Çünkü zafer;
birlik üzere yürüyenlerin kaderidir.
Ve birlik…
İslam coğrafyasının yeniden doğuşunun adıdır.
