Aşağıdan yukarıya doğru yayılan bir sessizlik var Ortadoğu’da. Görünmeyen ama hissedilen, adı konmayan fakat etkisi her yerde beliren bir sessizlik… Bu sessizliğin içinde bazı isimler yükselirken, bazıları sistematik biçimde durdurulmak isteniyor. Ahmed Şara ismi de tam bu kırılma hattında anılıyor. Onun önünü kesme çabaları, yalnızca bir kişiye değil; bölgenin kendi kaderini tayin etme ihtimaline yönelmiş daha büyük bir müdahalenin parçası gibi duruyor.
Bir İsimden Fazlası: Ahmed Şara Meselesi
Ahmed Şara’yı hedef alan hamleleri salt bireysel bir siyasi rekabet olarak okumak eksik olur. Şara, temsil ettiği çizgi itibarıyla, dışarıdan kurgulanan denklemlere tam olarak oturmayan bir figür. Bu tür aktörler Ortadoğu’da her zaman riskli kabul edilir. Çünkü öngörülemezdirler; çünkü yerel dinamiklerle konuşurlar; çünkü emir almaktan çok müzakere etmeyi tercih ederler.
Tam da bu nedenle, Şara gibi figürlerin önü çoğu zaman doğrudan değil, dolaylı yollarla kesilir. İtibar aşındırılır, güvenlik dengeleri bozulur, sahaya “kontrol dışı” unsurlar sürülür. İşte bu noktada DEAŞ benzeri yapılar yeniden sahneye çıkar.
DEAŞ Gerçekten Bitti mi?
DEAŞ’ın askeri olarak gerilediği doğrudur. Ancak Ortadoğu’da hiçbir yapı tamamen ortadan kalkmaz; sadece biçim değiştirir. DEAŞ, bir örgütten çok daha fazlasıdır: Kaos üretme kapasitesi olan bir araçtır. Ne zaman siyasi çözüm ihtimali belirse, ne zaman yerel aktörler güç kazanmaya başlasa, ne zaman bölge kendi iç aklıyla hareket etmeye yaklaşsa, DEAŞ benzeri yapılar “yeniden” ortaya çıkar.
Bu yeniden doğuşlar tesadüf değildir. Finans kanalları, istihbarat kör noktaları, sınır geçişleri ve sessiz mutabakatlar olmadan bu tür örgütlerin nefes alması mümkün değildir. Sorulması gereken soru şudur: DEAŞ kimin işine yarıyor?
Kaostan Beslenen Akıl
Ortadoğu’da istikrar, en az kaos kadar stratejik bir tercihtir. Ancak herkes için değil. Sürekli çatışma hâli, bazı güçler için vazgeçilmez bir kontrol mekanizmasıdır. Haritalar değişmez ama dengeler sürekli oynar. Bu sayede ne güçlü devletler doğar ne de bağımsız siyasi liderlikler kök salar.
DEAŞ tam olarak bu boşluğu doldurur. Varlığı, dış müdahaleleri meşrulaştırır. Yokluğu ise bölgesel aktörlerin elini güçlendirir. Bu yüzden örgütün tamamen bitmesi, bazı başkentlerde sessiz bir endişe yaratır. O endişe, sahaya yeniden “radikal tehdit” sürme refleksini doğurur.
Sessiz El Kim?
Ortadoğu’da en etkili güç çoğu zaman adını duyurmaz. Açıklama yapmaz, bayrak göstermez. Finansal ağlarla, istihbarat raporlarıyla, medya anlatılarıyla çalışır. Bir gün bir lider “fazla bağımsız” olur, ertesi gün güvenlik dengeleri altüst edilir. Bir gün siyasi çözüm konuşulur, ertesi gün bir bombayla gündem değişir.
Bu sessiz el bazen küresel güçlerin ortak çıkarında, bazen bölgesel rekabetlerin kesişim noktasında ortaya çıkar. Tek bir merkezden değil, uyumlu çıkar kümelerinden beslenir. En tehlikeli tarafı da budur: Kimse tam olarak sahiplenmez, herkes sonuçlarından faydalanır.
Ahmed Şara Neden Rahatsız Edici?
Çünkü Şara gibi aktörler, “kontrollü kaos” düzenine uymaz. Çünkü onlar sahadaki insanla konuşur, masa başı planları sorgular. Çünkü varlıkları, DEAŞ gibi yapıların gerekçesini ortadan kaldırır. Bir bölgede meşru, yerel ve kabul gören liderlik güçlenirse, radikal örgütlerin manevra alanı daralır. Bu da sessiz el için kabul edilebilir bir durum değildir.
Sonuç: Görünmeyen Savaş
Ortadoğu’da asıl savaş artık tanklarla değil, boşluklarla yürütülüyor. Güç boşluğu, güvenlik boşluğu, meşruiyet boşluğu… DEAŞ bu boşlukların çocuğudur. Onu hortlatanlar da, o boşlukları bilinçli olarak açık bırakanlardır.
Ahmed Şara’nın önünü kesme girişimleri, tekil bir siyasi hamle değil; bölgenin kendi ayakları üzerinde durma ihtimaline karşı verilen sessiz bir mücadeledir. Bu mücadelede silahlar kadar anlatılar, bombalar kadar belirsizlikler kullanılır.
Ve Ortadoğu, yine kaderini başkalarının çizdiği bir sessizliğin içinde, yüksek sesli acılar yaşamaya devam eder. Ta ki bu sessiz el görünür olana, ya da etkisini kaybedene kadar. TVNET 👈
