Sadece Korkaklar, Onları Seven İnsanlara İhanet Ederler…
İhanet… Sessizce gelir. Bir hançer gibi saplanmaz çoğu zaman; daha çok bir soğukluk gibi çöker insanın kalbine. Güvendiğin, seni anlayan, seni sen olduğun için seven birinin gözlerindeki ışıltı söndüğünde anlarsın. Ve o an… kelimeler anlamını yitirir.
Peki neden?
Neden bir insan, onu seven bir yüreği yaralar?
Neden, güvenin narin ipliğini koparmayı göze alır?
Cevap tek ve yalındır:
Çünkü sadece korkaklar, onları seven insanlara ihanet ederler.
Korkaklık, sadece bir savaş meydanından kaçmak değildir. Bazen bir kalpte sorumluluk almaktan, bir sevgiyi omuzlamaktan, bir bağlılığın yükünü taşımaktan kaçmaktır. Cesaret; sadece yumruk sıkmak, haykırmak değildir. Asıl cesaret, seni seven birine sadık kalmak, onun umutlarını yarı yolda bırakmamaktır.
Korkak olan, kendini yetersiz hisseder. Onun için derin bağlar tehditkâr bir aynadır; zayıflığını gösterir. Sevildiğinde yüzleşmek zorunda kalır; eksik yanları, hataları ve belki de içindeki boşlukla. O yüzden kaçar. İhanet eder. Çünkü sadakat emek ister, dürüstlük cesaret ister.
Ama unuttuğu bir şey vardır:
Seven, affeder belki… ama hiçbir zaman unutmaz.
İhanet iz bırakır. Bir kalp bir kez kırıldığında, eskisi gibi atmaz. Güven bir kez sarsıldığında, yeniden inşa edilmesi yıllar alır. Ve bazen, bir ömür yetmez…
Bu yüzden, sevgiyi hor gören değil, onu taşıyamayan korkaktır.
Gerçek cesaret, seven bir yüreğe sırt dönmemektir.
Gerçek asalet, seni koşulsuz seveni yarı yolda bırakmamaktır.
Hayat bize dostluklar, aşklar ve bağlar sunar. Ama her bağ, bir sınavdır. Bu sınavda kimin cesur, kimin korkak olduğunu… zaman ortaya çıkarır.
Ve unutma:
En büyük ihaneti, en çok sevenler hisseder.
Ama en büyük gücü de, işte tam orada yeniden doğarak kazanırlar.
Yorum Gönder