Tebriz’in Hedef Alınması: Yeni Bir Harita Oyunu mu?

 



Tebriz’in Hedef Alınması: Yeni Bir Harita Oyunu mu?

Giriş: Bir Taşla Üç Kuş Vurmak

Tarihsel hafızası derin, kültürel kodları güçlü olan Tebriz… Bugünlerde yalnızca İran'ın kuzeybatısında yer alan bir şehir değil; aynı zamanda küresel satranç tahtasında kritik bir kare. Son günlerde bu bölgenin doğrudan veya dolaylı biçimde hedef alınması, rastlantının ötesinde bir aklın izlerini taşıyor. O akıl; sınırları silikleştirme, etnik kartları oynama ve bölgesel kaosu kalıcılaştırma üzerine çalışan İsrail-ABD ortak aklıdır.

Tebriz: Jeopolitik Bir Kesişme Noktası

Tebriz, sadece İran-Azerbaycan sınırının bir parçası değil; aynı zamanda Türk kimliğinin, Şii inancının, tarihsel İpek Yolu'nun ve çağdaş stratejik hesapların çarpıştığı bir merkezdir. Buraya yönelen her saldırı, yalnızca İran'ı değil; Türkiye’yi, Azerbaycan’ı ve hatta Kafkaslar üzerinden Rusya’yı da dolaylı biçimde hedef alır.

Tebriz’in zayıflatılması, Kuzey İran’daki Türk kökenli halkların arasında huzursuzluk yaratmak ve İran’ın Batı sınırında “kontrollü bir etnik kargaşa” inşa etmek anlamına gelir. İşte bu kargaşanın içinden, ABD ve İsrail’in geçmişte defalarca başvurduğu araçlardan biri yeniden sahneye sürülmektedir: PKK.

PKK'nın Masaya Sürülme Gerekçesi: Yeni Kürt Koridoru Hayali

Suriye ve Irak’ta inşa edilmek istenen “Kürt Koridoru” projesi, çeşitli aşamalarda Türkiye’nin müdahaleleriyle sekteye uğradı. Ancak bu plan hiçbir zaman tamamen terk edilmedi. Bugün PKK'nın İran sınırına yakın bölgelerde yeniden etkinleştirilmesi; yalnızca Türkiye’yi değil, İran’ı da içeriden parçalama niyetini barındırmaktadır.

ABD ve İsrail’in PKK’ya biçtiği yeni rol, sadece bir “terör yapılanması” değil, aynı zamanda bir jeopolitik jokerdir. Bu joker kart, gerektiğinde Türkiye’ye, gerektiğinde İran’a karşı masaya sürülebilir. Tebriz’in hedef alınması, işte bu kartın açılış hamlesidir.

İsrail'in Sessiz Savaş Stratejisi

İsrail, uzun zamandır İran’a karşı doğrudan askeri müdahale yerine, asimetrik saldırı ve iç istikrarsızlık stratejisini benimsemiş durumda. Ekonomik sabotajlar, nükleer bilim insanlarına suikastler ve iç toplumsal gerilimleri körükleme gibi yöntemlerle İran’ın zayıflatılması amaçlanıyor. Tebriz’in hedef seçilmesi, bu stratejinin etnik ve kültürel bir boyut kazanması anlamına geliyor.

İsrail’in PKK ile doğrudan veya dolaylı kurduğu bağlar artık sır değil. Bu ilişkiler yalnızca Ortadoğu’da değil, Kafkaslar ve Orta Asya'da da etki alanı oluşturma amacı taşıyor. Bu bağlamda Tebriz, hem sembolik hem stratejik bir hedeftir.

Türkiye’nin Rolü ve Tehlike Altındaki Denge

Türkiye için bu gelişme, sadece İran’la ilgili bir mesele değil. Aynı zamanda Türk dünyasının kalbiyle ilgilidir. Çünkü Tebriz düşerse, ardından Nahçıvan’a, oradan Bakü’ye, nihayetinde Anadolu’ya uzanan bir kırılma hattı başlatılabilir.

Türkiye’nin hem İran’la stratejik diyalog zeminini hem de Azerbaycan ile kurduğu “Tek millet, üç devlet” doktrinini sağlam tutması hayati önem taşır. Aksi halde PKK’nın bölgesel yayılımı sadece Türkiye sınırları içinde değil, çok daha geniş bir Türk coğrafyasında tehdit unsuru hâline gelecektir.

Öngörü: Haritaların Yeniden Çizilme Tehlikesi

Tebriz’in hedef alınması, sadece askeri ya da istihbari bir olay değildir; bir harita mühendisliği çalışmasıdır. ABD ve İsrail’in bu adımlarla yapmak istediği, İran’ı içten parçalamak, Türkiye’yi batı sınırlarına sıkıştırmak ve Türk-İslam dünyasını birbirinden koparmaktır.

Bu planın başarıya ulaşması hâlinde;

  • İran’da etnik çatışmalar körüklenebilir,
  • Azerbaycan-İran ilişkileri bozulabilir,
  • Türkiye, doğu sınırında ikinci bir Suriye tablosuyla karşılaşabilir,
  • Orta Asya ile Anadolu arasındaki jeopolitik koridor sabote edilebilir.

Sonuç: Uyanık Olmanın Vakti

Tebriz’e yönelen her göz, aslında Anadolu’ya da bakmaktadır. PKK üzerinden yeniden kurulan masalar, sadece İran’a değil; Türk milletinin geleceğine karşı da kurulan tuzaklardır.

Bölge halkları, etnik ve mezhebi farklılıklar üzerinden oynanan bu oyunu görmeli; İran, Türkiye ve Azerbaycan; PKK, İsrail ve ABD eksenli bu yeni kurguya karşı ortak bir stratejik duruş sergilemelidir.

Çünkü mesele sadece Tebriz değildir. Mesele, bölgenin geleceğidir.



Post a Comment

Daha yeni Daha eski