Benim Ağzımdan Çıkan, Senin Kulağına İsabet Etmiyor mu?"

 



"Benim Ağzımdan Çıkan, Senin Kulağına İsabet Etmiyor mu?"

Algıda Seçicilik, İletişimin Kör Noktası

İletişim, sadece sözcüklerin ağızdan çıkışı değil; aynı zamanda ruhun, anlamın, niyetin bir başka yüreğe ulaşma çabasıdır. Ancak ne zaman ki bir cümle duvara çarpar gibi yankısız kalır, işte o an sorarız kendimize:
“Benim ağzımdan çıkan acaba senin kulağına isabet etmiyor mu?”
Yoksa algıda mı seçicisin sen?

Duyan Ama Dinlemeyenler: Sessizliğin Kalabalığında Kaybolan Anlamlar

Çağımızın en büyük iletişim sorunlarından biri de budur: duymak var, anlamak yok. İnsanlar kelimeleri işitir ama anlamı hissetmez oldu. Dinlemek yerine cevap hazırlamak, anlamak yerine yargılamak, yüzüne bakmak yerine ekrana bakmak... Ve en önemlisi: seçici algılarla, işine geleni duymak!

Bu yüzden bazen bir sitem, bir haykırış, bir gözyaşı bile duyulmaz hale gelir. Çünkü kulak açık olsa da, kalp kapalıdır. Oysa kelimeler, ancak yürekten geçerse yankılanır.

Algıda Seçicilik: Bilinçli Bir Savunma mı, Yoksa Duygusal Kibir mi?

Algıda seçicilik, psikolojide bilinen bir gerçekliktir. İnsan, kendi inançları, deneyimleri, korkuları ve beklentileri doğrultusunda bilgiyi seçer, süzer, yorumlar. Fakat mesele sadece psikolojik bir eğilimle açıklanamaz.
Zira bazen bu seçicilik, duyarsızlığın, saygısızlığın, hatta duygusal kibrin bir yansımasıdır.

Bir kişi, karşısındakinin derdini, sitemini ya da sevgisini duymuyorsa; bu, onun duyamayacak kadar meşgul olmasından değil, duymak istememesindendir.

Söz Giderse, Kalp de Gider

İnsan, anlaşılmak ister. Bu, ruhun en derin ihtiyacıdır. Ama ne yazık ki çoğu zaman, ağzımızdan çıkan söz, muhatabın kulak zarına değil; duvarsız bir boşluğa çarpar.
Söyleyen yorulur, susar. Anlatan uslanır, içine döner. Çünkü insan bir yere kadar çalar kapıyı; içeriden ses gelmeyince artık geri çekilir.

Ve o andan sonra iletişim, bir köprü olmaktan çıkar; bir uçurumun sessizliğine dönüşür. Oysa bir toplumda, bir ilişkide ya da bir dostlukta en tehlikeli şey, duymuyormuş gibi yapmaktır.

“Senin Sessizliğin, Benim Sustuklarımı Büyütüyor”

Kimi zaman bir çift göz, bin kelimeyi dinler. Kimi zaman ise bin cümle, tek bir bakışta boşa düşer. Eğer konuşan taraf sürekli yankısız kalıyorsa, bir yerden sonra sadece kelimeler değil, güven de kırılır.
Çünkü anlaşılmamak, yalnızca bir iletişim sorunu değil; bir değersizlik hissidir.
İnsana, “Ben söyledim ama sen duymadın,” dedirtmek; aslında, “Ben varım ama sen yok saydın,” demektir.

Sonuç: Duymak, Anlamaya Atılan İlk Adımdır

Ey muhatap!
Ben ağzımdan çıkanı söylerken seni düşündüm, senin kalbini incitmemeye çalıştım.
Peki ya sen?
Duyduğun her şeyin içindeki hakikati mi seçiyorsun, yoksa işine geleni mi duyuyorsun?
Unutma, bir insanı dinlemek, ona sadece kulak vermek değil; ona “varlığın kıymetli” demektir.
Bu yüzden, sözlerin yankısı senin kulaklarında değilse bile, vicdanında çınlamaya devam eder.



Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski