Zulmün Gün Batımı: İsrail’e Karşı Yükselen İtirazların Küresel Yankısı
“Zulüm ile abat olanın sonu berbat olur” sözü, bugün bir kez daha yankılanıyor dünyanın dört bir yanında. İsrail’in Filistin topraklarında yıllardır sürdürdüğü zulüm politikaları, artık sadece bölgesel değil, küresel bir vicdan muhasebesine dönüşmüş durumda. Sessiz kalan diller çözülüyor, göz ardı eden bakışlar yön değiştiriyor, diplomatik hesaplar yerini insanî reflekslere bırakıyor. Hal ve gidişe bakılırsa; her geçen gün, zalimin hanesine bir kayıp, mazlumun yanına bir ses daha ekleniyor.
Vicdanlar Ayakta: Sokağa Taşan Öfke
Dün yalnızca Orta Doğu’nun kanayan yarasıydı Filistin. Bugün ise Paris sokaklarından Cape Town meydanlarına, Santiago’dan Tokyo’ya kadar dünyanın her köşesinde vicdanlı kalplerin ortak çağrısına dönüştü: “Yeter!”
İnsanlık, ekranlardan izlediği bombalanmış evlerde, ambulans sesleri arasında haykıran çocuklarda kendi çocuğunu, kendi evini, kendi huzurunu görmeye başladı. Artık mesele bir coğrafya değil; bir adalet, bir hakikat, bir insanlık davası haline geldi.
Uluslararası Tepkiler: Diplomatik Suskunluğun Sonu mu?
Birleşmiş Milletler’deki konuşmalarda değişen tonlama, bazı ülkelerin İsrail’e yönelik silah ambargosu kararları, akademisyenlerden sanatçılara uzanan boykot dalgaları... Bunlar tesadüf değil. Bunlar, birikmiş öfkenin, ertelenmiş hesaplaşmanın başlangıç sinyalleri.
Bir zamanlar İsrail’e koşulsuz destek veren ülkeler dahi artık kamuoyu baskısına boyun eğiyor. Çünkü çağ değişti. Artık sosyal medya çağındayız. Gerçekler sansürlenemiyor, görüntüler örtülemiyor. Zalim ne kadar inkâr etse de hakikat kendine yol buluyor.
Medya ve Yeni Nesil: Bilinçli Direnişin İnşa Edicileri
Bugünün gençleri, Filistin’i sadece bir haber başlığı olarak değil; adalet ve özgürlük mücadelelerinin sembolü olarak görüyor. Sosyal medya üzerinden kurulan dijital direniş cephesi, geleneksel medya organlarının susturulmuş dillerine karşılık bir hakikat barikatı örüyor.
Filistin bayrağı artık bir harita değil, bir nişan... Adaletin simgesi. Zulme karşı direnişin rengi. Yalnızca bir halkın değil, insanlığın sesi haline geldi.
Zaman Zalimin Lehine Değil
Tarih; zalimlerin kalıcılığını değil, haklıların direncini yazar. İsrail, ne kadar ileri teknolojiyle kuşansa da; tankları, füzeleri, beton duvarlarıyla ne kadar yükseğe tırmansa da, vicdanın karşısında tutunamayacak kadar zayıf. Çünkü bir toplumun gücü; askeriyle değil, adaletiyle ölçülür.
Bugün yükselen itirazlar; yarının yeni bir dünya düzenine gebe olduğunu müjdeliyor. O düzen ki; çıkarların değil, değerlerin hüküm sürdüğü bir dünya olacak. Filistin’in özgürlük mücadelesi ise bu yeni çağın vicdan haritasında ilk işareti olacak.
Sonuç: Söz Bittiği Yerde Direniş Başlar
Her karanlık, kendi içinde bir sabahı saklar. Bugün İsrail’in işgali ne kadar acı, ne kadar derin olursa olsun; her geçen gün mazlumun safına eklenen bir ses, bir nefes var. Bu sesler birleştiğinde; artık suskunluğun değil, itirazın zamanı gelmiş demektir.
Zalimler için şartlar ağırlaşıyor. Çünkü bu dünya, zulmün değil, hakikatin döngüsüyle dönüyor.
Kalem susmaz, vicdan durmaz. Direniş, bazen bir cümlede, bazen bir çocuk bakışında, bazen de küresel bir feryatta can bulur. Gün, susanların değil, konuşanların günüdür.