Dürüstlüğün Kurallara İhtiyacı Yoktur
Albert Camus’nun Sözü Üzerine Bir Düşünce
Albert Camus, insanın özündeki ahlaki yönelişi en yalın haliyle ifade eden şu sözünde, evrensel bir gerçeğe parmak basar:
"Dürüstlük kurallara ihtiyaç duymaz. Dürüst insan, kurallara uyduğu için değil; doğru ve ahlaki olduğu için öyle davranır."
Bu yaklaşım, bireyin ahlaki pusulasını dışarıdan gelen zorlamalara değil, içsel vicdanına dayandırır. Kurallar, toplum düzeninin iskeletini oluşturabilir; ancak dürüstlük, insanın iç dünyasındaki omurgadır.
Kurallardan Önce Gelen Vicdan
Toplumlar, düzeni sağlamak için yasalar ve yönetmelikler koyar. Bu kurallar, kötü niyetli eylemleri sınırlamak, ortak yaşamın çerçevesini çizmek içindir. Fakat dürüst insan için bu kurallar, yalnızca var olan ahlaki tutumun resmî ifadesidir.
Bir kişi dürüstse, yasa ona emrettiği için değil; kendi vicdanı ona “Bu doğrudur” dediği için hareket eder. Vicdan, insanın kendi içindeki yargıçtır; ne ödül bekler ne de ceza korkusuyla şekillenir.
Ahlakın Gerçek Gücü
Camus’nun işaret ettiği gibi, ahlakın en saf hali, dışsal baskılardan bağımsızdır. Dürüstlük, ödüllendirilmediğinde de, görünmediğinde de, hatta zarar gördüğünde bile aynı şekilde sürdürülür.
Tarihteki büyük karakterler, genellikle bu türden bir dürüstlükle öne çıkarlar. Onlar, dönemin baskın çıkar ilişkilerine veya toplumsal modalarına kapılmadan, kendi içsel doğrularına sadık kalmışlardır.
Kuralların Boşluğunda Dürüstlük
Bir toplumun gerçek sınavı, kuralların olmadığı anlarda ortaya çıkar. Yasal boşluklar, denetimsiz alanlar, görünmeyen noktalar… İşte burada, yalnızca dürüst insanlar kendi iç pusulalarıyla yön bulabilirler.
Camus’nun vurgusu, ahlaki eylemin kaynağının “yasa” değil “vicdan” olması gerektiğidir. Çünkü kurallar değişebilir, esnetilebilir veya yanlış yazılabilir. Ama dürüstlük, evrensel bir değer olarak kalıcıdır.
Dürüstlük, Toplumun En Güçlü Zırhı
Dürüst bireyler çoğaldıkça, toplumlar daha az kurala ihtiyaç duyar. Çünkü her birey, kendi sorumluluğunu içtenlikle üstlenir. Bu noktada, en sağlam hukuk sistemi bile, ancak dürüstlükle beslenirse ayakta kalır.
Camus’nun bu sözü, günümüz dünyasında hâlâ yankı buluyor: Kurallar, ancak dürüst insanların elinde adalete dönüşür; dürüstlük yoksa, kurallar bile yozlaşır.
Sonuç:
Dürüstlük, dışarıdan dayatılan bir zorunluluk değil, içeriden doğan bir seçimdir. Albert Camus’nun çağrısı nettir: İnsan, kurallara uymak için değil; doğruyu seçmek için doğruyu yapmalıdır.
Gerçek ahlaki büyüklük, görünmeyen yerde bile aynı şekilde davranabilmektir.
Kuralsız Dürüstlük
Ne yasa ister, ne mühür,
Vicdanın sesi, en kadim emir.
Kağıtlara yazılmaz gerçeğin dili,
İnsanın içinde atar onun yeri.
Görünmez bir güneş gibidir içte,
Doğruyu aydınlatır sessizce, güçle.
Ödül beklemez, alkış istemez,
Yanlışın önünde eğilmez, sönmez.
Yol uzundur, kurallar dar,
Dürüstlükse geniş bir diyar.
Gözlerden ırak olsa da insan,
Kendi gözünde dimdik durandır asıl kahraman.
Bil ki, yasa değişir, zaman döner,
Ama dürüst kalp asla sönmez, hep önder.
Camus’nun dediği gibi, gerçek erdem,
Kuralsız da olsa, vicdanla gelen.