Evrensel Gelir: Yapay Zekânın Sadakası mı, Yeni Bir Sosyal Hiyerarşi mi?
İnsanlığın Yeni Eşiğinde Bir Soru
- yüzyılın teknolojik fırtınası, insan emeğini tarihin tozlu raflarına doğru süpürürken, arkamızda kalan milyonlarca insanın sesi rüzgârla birlikte kayboluyor. Otomasyonun, yapay zekânın ve algoritmik kararların egemen olduğu bu yeni düzende, “evrensel temel gelir” (universal basic income) bir kurtuluş mu, yoksa sessizleştirici bir ilaç mı?
Yapay zekâ artık bir marifet değil, bir güç. Üstelik bu güç, her geçen gün daha fazla çalışanın yerine geçiyor. Atlassian, Klarna, IBM, Amazon ve daha niceleri; üretkenliğin artık insana değil, algoritmalara ait olduğunu ilan ederken, geride kalan insanlara "temel" bir gelir vadediliyor.
Ama bu “temel” kime göre, neye göre?
Bir Umut Gibi Parlayan Fikir
Evrensel temel gelir (EG), savunucularının gözünde bir adalet arayışı. Teknolojinin ürettiği zenginliğin herkese eşit şekilde paylaştırılması gerektiğini savunuyorlar. Kimine göre bu, refahın demokratikleşmesi. Kimine göre, insanı üretim çarkından kurtarıp sanata, düşünceye ve toplumsal katkıya yönlendirecek bir devrim.
Ancak mesele şu: Bu “çözüm” önerisi, kim tarafından öneriliyor ve ne için?
Tesla'nın, OpenAI'nin, Meta'nın ve Alphabet'in patronları… Yani teknolojik dönüşümün mimarları… Onlar bu geliri savunuyor. Çünkü sistemden dışlananların huzursuzluğu, geleceğin istikrarı için bir tehdit. Evrensel gelir, bir vicdan muhasebesi değil; bir stratejik tampon.
Bir Sadaka Düzeni mi Kuruluyor?
Her bireye aylık sabit bir ödeme yapıldığında, sistemin dönmediği alanlarda bu miktar bir yaşam sunmak için yeterli olmayacak. İnsanlar, eğitimden sağlığa, kültürel üretimden politik katılıma kadar birçok alanda daha da dışlanacak. Bir nevi “sakin kal, biz sana yetecek kadar veririz” düzeni kurulacak.
Bu, yeni bir feodalitenin parıltılı yüzü mü?
Eskiden aristokrat sınıflar toprağa sahipti. Bugün veriye sahip olanlar, dünyayı yönetiyor. Ve bu yeni aristokrasi, artık sadece ekonomik gücü değil, insan davranışlarını da dizayn edebiliyor. Yapay zekâ sayesinde tercihlerimizi, hatta duygularımızı yönlendirebiliyorlar. Evrensel gelir ise bu gücün maskesi mi?
Teknolojik Zenginlik: Ortak Mülkiyet mi, Tekel mi?
Yapay zekâ insanlık tarihinin ortak mirasını -dil, deneyim, bilim ve kültürü- kullanarak öğreniyor. Peki neden bunun meyvesi sadece birkaç teknoloji devinin kasasında büyüyor?
Eğer yapay zekâ toplumsal bir zeka ise, onun ürettiği refah da toplumun hakkıdır. Evrensel gelir bu hak temelinde değil de, bir tür "yardım" mantığıyla sunulursa, bu yalnızca yeni bir sınıf ayrımı doğurur: Üreten algoritmaların sahipleri ve onlardan beslenen halk.
Çözüm: Sessizlik Değil, Katılım
Evrensel gelir, sadece ekonomik değil, ahlaki ve politik bir meseledir. Bu gelir bir hak olarak tanımlanmalı, bireyin topluma katılımını artıracak, yaratıcılığını besleyecek, yeni bir yurttaşlık modelini mümkün kılacak biçimde kurgulanmalıdır. Aksi takdirde bu düzen, daha az iş, daha fazla gözetim ve derinleşen eşitsizlik anlamına gelir.
Sonuç: Yeni Bir Toplum Anlayışına Doğru
Yapay zekâ çağında mesele sadece teknoloji değil, insanın ne olduğuna ve ne olacağına dair büyük bir sınavdır. Evrensel temel gelir, bir bağımlılık ekonomisi mi doğuracak, yoksa yeni bir özgürlük hikâyesi mi yazacak?
Bu sorunun yanıtı, teknolojiyi kimin kontrol ettiğinde değil, toplumların bu dönüşüme nasıl katıldığında gizli. Ya dijital soylulara hizmet eden bir sus payına razı geleceğiz, ya da bu çağı birlikte yazacağız.
Seçim bizim.
Ve her seçim bir kaderdir.