Eğer İsrail’in mevcut politikaları — abluka, yerleşim genişletmeleri, askeri baskılar ve Filistin’i devletleşme sürecinden dışlama çabaları — durdurulamazsa, sonuç yalnızca bölgesel değil küresel düzeyde büyük kırılmalara yol açabilir. Olası senaryolar şöyle özetlenebilir:
1. Filistin’in Fiili Yok Sayılması
Uzun vadede Gazze’nin insansızlaştırılması, Batı Şeria’daki yerleşimlerin artırılmasıyla birlikte Filistin devleti fikri fiilen ortadan kaldırılabilir. Bu, “iki devletli çözüm”ün tamamen tarihe karışması demektir.
2. Bölgesel Patlamalar
Filistin meselesi yalnızca Filistinlilerin değil, tüm Arap ve Müslüman toplumlarının vicdanında yer etmiş bir dava. İsrail’in sınırsız ilerleyişi, Arap dünyasında halk tabanlı isyanları tetikleyebilir, mevcut hükümetlerle halklar arasındaki uçurumu derinleştirebilir.
3. Küresel Cepheleşme
Batı’nın İsrail’e verdiği koşulsuz destek, karşı bloklarda Rusya, Çin, İran ve bazı gelişen ülkeleri daha net bir şekilde Filistin’in yanında konumlandırabilir. Bu, yeni bir küresel soğuk savaşın cephelerinden biri haline gelebilir.
4. Radikalleşme Riski
Filistinlilerin sürekli çaresizliğe itilmesi, radikal grupların güçlenmesine zemin hazırlar. Bu da yalnızca bölgeyi değil, dünya genelinde güvenlik dengelerini tehdit edebilir.
5. Uluslararası Hukukun Çöküşü
İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayan uygulamaları yaptırımsız kalırsa, bu başka devletler için de emsal teşkil eder. Dünya düzeninde kaos, “güçlü olanın kural koyduğu” bir dönemi başlatır.
İsrail durdurulamazsa bu yalnızca Filistin’in değil, bütün bir dünyanın sorunu haline gelir. Çünkü mesele artık sadece bir toprak çatışması değil; adaletin, hukukun ve insanlığın geleceği meselesidir.
İsrail-Filistin meselesinde gördüğümüz tablo aslında sadece iki halk arasındaki bir çatışmayı değil, ulus-devlet kavramının kendisini tehdit eden bir eğilimi ortaya koyuyor.
1. Güçlü Olanın Hukuku Çiğnemesi
Eğer uluslararası hukuk güçlü devletler tarafından keyfi şekilde görmezden gelinebiliyorsa, bu sadece Filistin için değil, herhangi bir küçük veya orta ölçekli devlet için de tehdit anlamına gelir. Çünkü yarın aynı yöntem farklı bir coğrafyada başka bir halkın başına gelebilir.
2. Egemenlik İlkesinin Aşınması
BM’nin temel ilkelerinden biri “ulusların egemen eşitliği”dir. Ancak pratikte güçlü olanın çıkarı, zayıf olanın egemenliğini yok sayabiliyor. Bu da ulus-devlet modelini zayıflatıyor ve “devlet olmanın güvencesi”ni ortadan kaldırıyor.
3. Küresel Anarşi Riski
Uluslararası hukuk ve kurumlar işlevsiz hale gelirse, dünya düzeni bir çeşit anarşi ortamına kayar. Bu durumda “kural koyucu” güçler değil, sadece “silahı olan ve ekonomik ağırlığı bulunan” ülkeler söz sahibi olur.
4. Küçük Devletlerin Geleceği
Filistin örneği, küçük devletler ve henüz tam anlamıyla uluslararası tanınırlık kazanmamış halklar için bir uyarı niteliğinde: Eğer küresel sistem dengeyi koruyamazsa, ulus-devletlerin varlığı geçici ve kırılgan bir yapıya dönüşebilir.
✨ Sonuç:
Evet, güçlü olanın zayıf olana istediğini yapması yalnızca Filistin’in değil, tüm ulus-devletlerin geleceğini tehlikeye atıyor. Çünkü mesele artık sadece bir halkın direnişi değil; ulus-devlet düzeninin meşruiyeti ve sürdürülebilirliği meselesi.