Modern çağın en temel siyasal yapısı olan ulus-devlet, yüzyıllardır “egemenlik” ve “eşitlik” ilkeleri üzerine inşa edildi. Ancak günümüzde güçlü olanın zayıf olana istediğini dikte ettiği bir dünya, bu modelin sürdürülebilirliğini tartışmaya açıyor.
1. Ulus-Devletin Dayandığı Temeller
Ulus-devlet sistemi, 1648’deki Westphalia Barışı ile doğdu. Her devletin kendi sınırları içinde egemen olduğu ve diğer devletlerin bu egemenliğe saygı göstermesi gerektiği kabul edildi. Bu, modern diplomasinin ve uluslararası hukukun mihenk taşı oldu.
Bugün ise bu ilkenin aşındığını görüyoruz. Ulus-devletler haritalarda hâlâ var ama egemenlikleri her geçen gün daha fazla sorgulanıyor.
2. Güçlülerin Dünyasında Zayıfların Payı
Filistin örneği bize şunu gösteriyor: Eğer güçlü bir devlet ya da ittifak, uluslararası hukuku yok sayabiliyorsa, zayıf olanın “devlet” olma hakkı pratikte ortadan kalkıyor. Bu yalnızca Filistin için değil, Kafkasya’dan Afrika’ya, Pasifik adalarından Latin Amerika’ya kadar birçok küçük ulus-devlet için aynı tehdidi barındırıyor.
3. Yeni Egemenlik Alanları
Günümüzde egemenlik sadece sınırlarla ölçülmüyor. Ulus-devletlerin bağımsızlığı artık şu alanlarda da sınanıyor:
- Dijital egemenlik: Veri akışını kim kontrol ediyor? Teknoloji devleri mi, devletler mi?
- Enerji egemenliği: Doğalgaz, petrol ve yenilenebilir kaynaklar üzerindeki hakimiyet, siyasi bağımsızlığı belirliyor.
- Finansal egemenlik: Küresel bankacılık ve rezerv para sistemleri, ulus-devletlerin mali bağımsızlığını gölgeliyor.
- Askerî egemenlik: Güçlü ittifaklara bağımlı olan devletler, kendi savunma stratejilerini şekillendirmekte zorlanıyor.
4. Gelecek Senaryoları
- Ulus-Devletin Zayıflaması: Eğer güçlü olanın hukuksuz dayatmaları engellenmezse, birçok devlet yalnızca harita üzerinde birer sınır çizgisine dönüşebilir.
- Yeni İttifakların Güçlenmesi: Küçük devletler, hayatta kalmak için büyük blokların parçası olmayı seçecek. Bu da bağımsızlıklarını daha da aşındıracak.
- Dijital İmparatorluklar: Teknoloji şirketleri ve küresel finans ağları, bazı devletlerden daha güçlü hale gelecek. Ulus-devlet, kendi topraklarında bile otoritesini sorgulanır bulacak.
- Direniş ve Yeniden Doğuş: Öte yandan tarih bize şunu da gösteriyor: Baskı arttıkça yeni direnişler doğar. Ulus-devletler, halklarının kolektif bilinci sayesinde yeniden güçlenme potansiyeline de sahiptir.
5. Sonuç
Güçlü olanın zayıf olana istediğini dayattığı bir çağda, ulus-devletler birer varoluş sınavı vermektedir. Filistin örneği, bu sınavın yalnızca başlangıcıdır. Eğer uluslararası hukuk ve adalet mekanizmaları güçlendirilmezse, yarın benzer bir tehdit başka coğrafyalarda, başka halkların kapısını çalacaktır.
Ulus-devletlerin geleceği, yalnızca diplomasi masalarında değil, toplumların kendi iradelerine sahip çıkma cesaretinde yatmaktadır.