Yaratmak mı, Üretmek mi? İnsan ile Allah’ın Kudreti Arasındaki Ayrım

Yaratmak mı, Üretmek mi? İnsan ile Allah’ın Kudreti Arasındaki Ayrım

 

İnsanoğlu, varlık âleminde kendine verilen akıl, sezgi ve ellerle üretir, keşfeder, inşa eder. Ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın, asla yoktan var edemez. Çünkü yoktan var etmek, sadece Allah’a mahsustur.

Kur’an’da geçen “Halk” fiili, Allah’ın yaratışını anlatır. Bu yaratış, hiçliğe hayat üfleyen, karanlıktan ışığı çıkaran mutlak kudrettir. İnsan ise, yalnızca mevcut olanı kullanır; taşla bina yapar, tohumla bahçe kurar, bilgiyi işleyip teknoloji üretir.

Buradaki ince çizgi şudur:

  • Allah’ın yaratması: Varlığı hiçlikten çıkarma, mutlak kudret.
  • İnsanın üretmesi: Var olanı işleme, keşfetme, dönüştürme.

İşte bu yüzden bir mühendis yeni bir cihaz geliştirdiğinde, bir sanatçı yeni bir eser ortaya koyduğunda, onlara mecazen “yaratıcı” denir. Oysa hakikatte onların yaptığı, Allah’ın verdiği malzemeyi ve kabiliyeti kullanmaktır.

Bize düşen görev, bu yanlışı fark edip kelimelerimizi düzeltmektir. Çünkü dil, düşüncenin aynasıdır. “Biz yarattık” demek yerine, “biz geliştirdik, ürettik, keşfettik” demek, hem tevazuya hem de hakikate daha uygundur.

Sonuçta insan, sadece bir emanetçidir. Elindeki malzeme Allah’tandır, bilgiyi açan Allah’tır, nefes veren Allah’tır. İnsan ise bu emaneti işleyen bir yolcudur.


Yaratmak mı, Üretmek mi? İnsan ile Allah’ın Kudreti Arasındaki Ayrım 

Allah’ın yaratmasıyla insanın üretmesi arasındaki farkı anlamak için Kur’an-ı Kerim’in ışığına bakmak gerekir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şey üzerinde hakkıyla vekildir.”
(Zümer, 62)

Bu ayet, yaratma fiilinin yalnızca Allah’a mahsus olduğunu açıkça bildirir. İnsanoğlu, ne kadar büyük işler başarsa da, kendi başına hiçbir şey var edemez. Çünkü kullandığı malzeme, bilgi ve hatta nefes bile Allah’ın ihsanıdır.

Gazali’nin Bakışı

İmam Gazali, İhya-u Ulumiddin’de insanın sahip olduğu kudreti “emanet” olarak tanımlar. Ona göre insanın buluşu, sanat eseri ya da icadı, aslında Allah’ın yarattığı malzemeleri bir araya getirmekten ibarettir. Yani “insan yapar ama Allah yaratır.”

İbn Sina’nın Felsefi Yorumu

İbn Sina ise varlığı ikiye ayırır:

  • Vacibü’l Vücud (varlığı zorunlu olan, yani Allah)
  • Mümkinü’l Vücud (varlığı mümkün olan, yani yaratılmışlar)

Buna göre insanın yaptığı tüm işler mümkündür, çünkü başka bir varlığa bağlıdır. Oysa Allah’ın yaratışı zorunludur, hiçbir şeye bağlı değildir.

Dildeki Hassasiyet

Günlük hayatta “yaratıcı fikir”, “yaratıcı sanatçı” gibi ifadeler yaygınlaşmıştır. Ancak bu, kavramsal bir kaymadır. Dil, inancı şekillendirir. Bizler “yaratan” yerine “üreten”, “keşfeden”, “tasarlayan” kelimelerini kullandığımızda, hem tevazu gösterir hem de Allah’ın kudretini teslim etmiş oluruz.

İnsanın Görevi: Keşfetmek ve Şükretmek

İnsana düşen görev, var olanı keşfetmek, geliştirmek ve Allah’ın nimetlerini şükürle karşılamaktır. Çünkü insan, yeryüzünde bir halife kılınmıştır:

“Hani Rabbin meleklere, ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demişti.”
(Bakara, 30)

Bu halifelik, yoktan var etme değil; emanet edilen kainatı koruma, işleme ve hikmetle kullanma sorumluluğudur.


Sonuç: Yaratmak Allah’a, Üretmek İnsana Mahsustur

Yaratmak, mutlak kudretin fiilidir ve sadece Allah’a aittir. İnsanın yapabildiği şey ise, verilen imkânları kullanarak şekil vermektir. Tohum ekmek insana düşer; ama o tohumu canlandırıp yeşerten yalnızca Allah’tır.

O hâlde insanoğlu, her keşfinde gururla “ben yaptım” demektense, şükürle “Allah’ın verdiğiyle ben işledim” demeyi öğrenmelidir. Çünkü hakiki yaratıcı, yalnızca Allah’tır.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski