Bir Vizyon mu, Yoksa Dayatma mı?

Bir Vizyon mu, Yoksa Dayatma mı?

 

Kuşkusuz siyaset, idealin gölgeli yollarda yürüdüğü bir arenadır. Ancak ideallerin arkasında adalet yoksa, vizyonlar ürkütücü mimarilere dönüşebilir. Jared Kushner, Trump yönetimi döneminde Ortadoğu barış gündeminde öne çıkarıldı; özellikle “Peace to Prosperity” (Refah İçin Barış) adıyla öne sürülen plan, ekonomik teşvikler ve altyapı projeleriyle Filistin bölgelerini dönüştürmeyi amaçlıyordu. Gazze özelinde ise, bu planın kapsamı, önerilen çehresel değişim vizyonu ve insani boyutlarındaki yetersizlikler birçok eleştirinin odağı oldu.

Gazze, tarihsel olarak yalnızca coğrafi bir bölge değil; acıların, hafızaların, gölgelerin ve umut kırıntılarının bir örtüsüdür. Bu topraklara dair her öneri, hem tarih hem vicdan hem de hakikat kutsal alanlarına el uzatır. İşte bu nedenle, Kushner’in planına yönelen eleştiriyi sadece strateji düzleminden değil, insanî, hukuki ve etik düzlemlerle birlikte değerlendirmek gerekir.


Kushner’in Planının Temel Taşları: Ne Vaat Ediliyor?

Kushner’in vizyonu genel hatlarıyla şöyle şekillendiriliyor:

  • Ekonomik motorlar ve altyapı yatırımları: Konut projeleri, teknoloji bölgeleri, turizm odaklı gelişmeler, yeni liman/ulaşım bağlantıları gibi mekanizmalarla bölgenin “kalkındırılması” hedefleniyor.
  • İstihdam ve özel sektör odaklı büyüme: Gazze’ye ve Batı Şeria’ya yatırımlar yönlendirilerek iş gücünün kalkındırılması ve refah artışı sağlanmak isteniyor.
  • Denetimli güvenlik ve yeniden yapı: Güvenlik altyapıları, bölgede istikrarı sağlama iddiasıyla planın merkezine yerleştiriliyor.
  • Kademeli egemenlik ve kontrol düzenlemeleri: Ancak bu dönüşümlerin sınırları, gözetim ve sınır kontrolleri planın vazgeçilmez parçaları olarak tasarlanmış durumda.

Bu taahhütler kulağa cazip gelebilir — kim “daha iyi bir yaşam, daha etkin altyapı, kalkınma” istemez? Ancak önemli olan nasıl ve kimler için yapıldığıdır.


Eleştirel Duruş: Barajları Aşmak

Aşağıda, bu planın eleştiriye açık yönlerini hem teorik hem pratik cepheleriyle birlikte inceliyorum:

1. Müzakere ve Temsil Krizi

Kushner’in planı birçok analizde, Filistinli tarafların doğrudan katılmadığı, planın pek çok bölgesinin Filistin kurumları tarafından tartışılmadığı bir biçimde oluşturulmuş olmasıyla eleştiriliyor.
Barışın temeli, her iki tarafın da kendi geleceğine dair özne olarak orada bulunmasıdır. Bir plan, halkını dışlayan, taleplerini yok sayan bir kamusal alan inşa edemez.

2. Çarpık Öncelikler: Ekonomi Politikanın Yerine Geçemez

Plan, ekonomik büyümeyi merkezine konumlandırıyor. Ancak Filistin meselesi, sadece ekonomik eksikliklerle sınırlı değildir; temel mesele, egemenlik, toprak, sınırlar, kimlik, mülkiyet hakkı, güvenlik garantileri gibi siyasi ve hukuki unsurlardır.
Yıllarca süren işgal, yerleşim, abluka gibi gerçeklikler varken, sadece altyapı ve yatırım vaadi gerçekleri aşamaz.

3. Güç ve Kontrol Dengesi: Kim Denetler?

Planın göbeğinde güvenlik, sınır kontrolleri, altyapılar gibi unsurlar yer alıyor. Ancak bu kontrol unsurları, kolaylıkla “denetim” aracı hâline gelebilir.
Başka bir deyişle, “yeniden inşa” adı altında kurulan şehirler, aslında bir gözetim rejimine dönüşebilir.
Bu eleştiri, bazı yorumcular tarafından “neokolonyal dönüşüm projesi” olarak da tanımlanıyor.

4. Demografik Riskler: Yerinden Etme/ Göç Riski

Planın uygulanması sırasında, “geçici yer değişimleri”, “yeniden yerleşim alanları” ve “yeni şehir bölgeleri” gibi unsurlar dile getiriliyor. Bu unsurlar, zorunlu yer değiştirme (forcible transfer) riskini barındırabilir. Bu, uluslararası hukukta ciddi bir suçtur.
Bazı sızan plan metinlerinde “Gaza Riviera” gibi ifadeler geçtiği iddia ediliyor, bu da yoğun tepki çekti.
Bir bölgenin kimliği, halkın varlığı ve bağları ile şekillenir; kimse kendi toprağından koparılmak istemez.

5. Çıkar Çatışması ve Meşruiyet Sorunları

Kushner, plan uygulayıcısı olarak hem diplomasiye hem de özel sermaye ilişkilerine aktif şekilde bağlı. Bu çifte rol, çıkar çatışması kaygılarını beraberinde getiriyor.
Ayrıca, planın destekçileri arasında bölgede servet sahibi devletler ve yatırım grupları var; bu, “Yeniden inşa et, bütçeyi sen belirle” yaklaşımının meşruiyetini zayıflatıyor.

6. Kısır Döngüye Mahkûm Süreçler

Birçok analiz, bu planın aslında önceki başarısız planların—Kerry planı, RAND’ın projeleri, Quartet anlayışları—yenilenmiş versiyonu olduğunu belirtiyor.
Yeni bir kâğıt plan değil; eski hayallerin yeniden sunulması… Ve bu plan, pratikte yerel toplumsal ve kurumsal kapasiteyi yeterince dikkate almıyor.

7. Zihinsel ve Vicdani Aşamadan Yoksun Dil

Ekonomik dönüşüm planlarının ardında, insan hikâyesini, acıyı, hafızayı taşıyan sözcükler olmalıdır. Ancak birçok eleştiri, Kushner’in plan metinlerinde “Filistin halkı”, “Gaza”, “toprak” gibi kavramların sıkça geçmesine rağmen, onların somut haklarına dair vurguların zayıf kaldığını söylüyor.
İnsanlar “altyapı” değil, yaşam ister.


Neden Bu Eleştiriler Sadece Geçici Tepkiler Değil?

Kuşkusuz bazı planlar daha sert eleştiriler doğurur, bazıları daha yumuşak karşılanır. Bu plan özelinde, eleştirilerin derinliği şu nedenlerle sadece tepki olarak kalamaz:

  • Eleştirilerin çoğu yalnızca taktiksel değil — stratejik bir meseleyi işaret ediyor: Plan, Filistin kimliğini, direnişini, adalet taleplerini arka plana itiyor.
  • Eleştiriler, halkın sırtından inşa edilen projelere karşı “meşru direniş” zemini oluşturuyor.
  • Bu eleştiriler, tarihsel hafızayı ve uluslararası hukuk ilkelerini görünür kılıyor; yani planı meşrulaştıran sessizlik duvarını deler.

Alternatif Yaklaşım: Barışı İnşa Ederken Ne Yapmalı?

Eleştiri yalnızca yıkıcı değil, aynı zamanda yapıcı olmalı. Aşağıda, Gazze özelinde yürütülebilecek daha adil ve insani yaklaşımın temel ilkelerini sıralıyorum:

  1. Katılımcı süreç
    Planlar, halkın kendisinden başlamalıdır. Sivil toplum, yerel kurumlar, direniş kültürü, komşu halklar sürece dahil olmalı.

  2. Önce adalet, sonra kalkınma
    Toprak iadesi, mülkiyet tanınması, siyasi egemenlik talepleri önce ele alınmalı; ekonomik tedbirler ardından gelir.

  3. Gönüllülük ve tazminat temelinde yeniden yerleşim
    Herhangi bir yer değişikliği, gönüllülük temelli olmalı, tazminatlar net ve adil olmalı, yurtdışı göç dayatılmamalı.

  4. Yabancı yatırımların denetimi ve çıkar şeffaflığı
    Her yatırımın arkasındaki finans kaynakları, denetim mekanizmaları açık olmalı; hukuki denetim dışı bırakılmamalı.

  5. Uluslararası gözetim ve bağlayıcı hukuk
    Plan, uluslararası hukuk normlarına uygun olmalı; Birleşmiş Milletler, Uluslararası Ceza Mahkemesi danışmanlığı gibi mekanizmalar devrede olmalı.

  6. Kültürel hafıza ve kimliğin korunması
    Mimari, şehir planlaması, alan tasarımı, hafıza odaklı olmalı; şehir kimliğini silen tekdüze beton bloklar değil, yaşayan kültür dokusu inşa edilmeli.


Gölgeyle Dans Eden Uyum

Gazze’yi yeniden inşa etmek bir hayal olabilir; ama o hayalin gölgesiyle dans etmek, barışı değil, hegemonyayı inşa eder. Kushner’in planı, vizyon vaat etse de adaletin gölgede kaldığı bir kurguya dayanıyor.

Eleştirinin kıymeti burada yatar: yalnızca reddetmek değil, daha iyi bir alternatif inşa etmek için düşünsel enerjiyi harekete geçirmektir. Barış, beton duvarlarla değil, insanın kalp dokusuyla kurulmalıdır; kimlik, hatıra ve özgür gelecek üzerine inşa edilmeli.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski