Gazze’de Neden Türkiye Olmalı?

Gazze’de Neden Türkiye Olmalı?

Dünyanın vicdanı, yüzyıllardır doğunun ve batının kesiştiği o dar geçitte yankılanıyor: Gazze…
Bir zamanlar zeytin kokan, çocuk kahkahalarıyla dolu bu şehir, artık duman ve sessizlikle anılıyor.
Ama sessizlik, her zaman teslimiyet değildir; bazen yeni bir sesin, bir adaletin doğuşudur.
Ve o ses, bu çağda Türkiye olmalıdır.

Tarihin Şahitliği: Osmanlı’nın Mirası

Gazze, Türkiye için bir coğrafya olmaktan öte bir hafızadır.
Osmanlı’nın Kudüs ve Filistin topraklarında yüzyıllar süren adalet düzeni, bölgeye yalnızca yönetim değil, huzur da getirmişti.
Bugün hâlâ Gazze sokaklarında yaşlı bir Filistinli, “Türkler zamanında güven vardı” diyorsa, bu yalnız bir nostalji değil, tarihsel bir gerçektir.

Türkiye, o topraklara “fetih” için değil, “emanet” için gitmişti.
Ve şimdi, emaneti korumanın zamanı yeniden gelmiştir.

Vicdanın Sesi Susturulamaz

Dünya güçleri, Gazze’yi bir satranç tahtasına çevirdi.
Her hamlede kaybeden hep aynı: çocuklar, anneler, masumlar.
Birleşmiş Milletler kararları kâğıt üzerinde kaldı, sözde barış konferansları yalnızca diplomatik dekor oldu.
Böyle bir tabloda, güçlü bir irade, samimi bir vicdan ve insani bir denge unsuruna ihtiyaç var.

İşte o denge, ne Batı’nın çıkar oyunlarında ne de bölgesel rekabetlerde gizli.
O denge, insanı önceleyen Türkiye’nin yüreğinde saklıdır.

Türkiye’nin Rolü: Umudun Mimarı Olmak

Gazze’de Türkiye’nin varlığı, yalnızca siyasi değil, insani bir zorunluluktur.
Çünkü Türkiye, Filistin halkıyla duygusal, kültürel ve manevi bağlara sahip tek bölgesel güçtür.
Sağlık yardımlarından altyapı projelerine, diplomatik girişimlerden insani koridorlara kadar Türkiye’nin dokunuşu, Gazze için bir yaşam hattı anlamına gelir.

Türkiye’nin Gazze’de var olması;
– Yeniden inşa için bir umudun dirilişidir,
– Adaletin kelimeden eyleme dönüştüğü andır,
– Mazlumun sesini dünyaya duyuran bir duruştur.

Gazze’de Türkiye Olmazsa Ne Olur?

Eğer Türkiye olmazsa, Gazze sadece bir harita parçasına indirgenir.
Orada adalet değil, hesaplar konuşur.
Orada yardım değil, denetim olur.
Ve insan, bir kez daha jeopolitik çıkarların gölgesinde kaybolur.

Ama Türkiye orada olursa —
Barış, sadece bir ideal değil, bir ihtimal olur.
Çünkü Türkiye, gücünü silahtan değil, insanın onurundan alır.

Sonuç: Görev Değil, Sorumluluk

Gazze’de Türkiye’nin bulunması bir görev değil, bir sorumluluktur.
Bu sorumluluk; tarihin yükü, insanlığın çağrısı, vicdanın emridir.
Her bomba düştüğünde susmayan, her mazlum ağladığında unutmayan bir milletin sorumluluğu.

Türkiye, Gazze’de olmalı.
Çünkü orada bulunmak sadece bir dış politika tercihi değil —
İnsanlık adına verilmiş bir sözün tutulmasıdır.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski