Sırbistan’da Ağır Engelli Çocuklara Bakan Ailelerin Mücadelesi

Sırbistan’da Ağır Engelli Çocuklara Bakan Ailelerin Mücadelesi

Sırbistan’ın sokaklarına yayılan sabah ışığı, çoğu zaman aynı sessiz evlerin pencerelerinde durup kalıyor. Bu evlerin içinde hayat, herkesinkinden çok daha ağır bir ritimle akıyor. Bir anne, bir baba ya da bir kardeş, günün ilk saatlerinde başlayan bakım döngüsünü saygıyla, sabırla ve çoğu zaman yalnızlıkla yürütüyor.
Burada yapılan iş, zamanla yarışan bir görev değil; zamanın kendisini taşıyan bir emek… Ancak buna rağmen hâlâ “iş” olarak tanınmayan bir çaba.

Bugün Sırbistan’da ağır engelli çocuklara bakan ailelerin hikâyesi, yalnızca sosyal politikanın eksik noktalarını değil, bir toplumun değerler sisteminin en kırılgan yerlerini de açığa çıkarıyor.


Evde Başlayan ve Evde Bitmeyen Bir Mesai

Ağır engelli bir çocuğun bakımını üstlenen ebeveyn için günün bitiş saati yoktur.
Yemek, temizlik, tıbbi takip, davranış düzenleme, fiziksel destek, gece nöbetleri…
Her biri, nefes almak kadar doğal ama bir o kadar da tüketici görevler.

Bir baba TRT World’e verdiği demeçte bu gerçeği şöyle özetliyor:

“Ben çalışmıyorum demek doğru değil. Sadece maaş almıyorum. Benim işim profesyonel bir bakıcıdan daha az değil, sadece görünmüyor.”

Bu cümle, evdeki bakım emeğinin ne kadar değersizleştirildiğini bütün açıklığıyla ortaya koyuyor.
Toplum, bu bakımın “aile içi sorumluluk” olduğunu varsaysa da gerçek çok daha karmaşıktır.
Bu, profesyonel bir meslek kadar bilgi, sabır ve yoğun fiziksel-psikolojik güç gerektiren bir iştir.


Autism Belgrade’ın Uyarısı: “Politikalar Var, Sistem Yok.”

Autism Belgrade’dan bir temsilci, konuya daha geniş bir çerçeveden bakıyor.
Sırbistan’da sosyal politika belgeleri, çocuk hakları, aile destek programları ve bakım hizmetlerine dair sayısız metin bulunuyor.
Ama temsilcinin altını çizdiği nokta, bu belgelerin pratiğe yansımaması:

“Kâğıt üzerinde her şey güzel görünüyor. Ama ailelerin günlük yaşamına baktığınızda, sistem onların yükünü hafifletmiyor; bazen daha da ağırlaştırıyor.”

Yetersiz finansal destekler, sınırlı rehabilitasyon merkezleri, bekleme listeleri, uzman sayısının eksikliği ve ailelerin yalnız bırakıldığı bürokratik labirent…
Bu koşullar, bakımı bir aile görevi olmaktan çıkarıyor;
onu neredeyse bir hayatta kalma mücadelesine dönüştürüyor.


Devlet Yetkilisi: “Hedefler Büyük, Ama Yol Uzun.”

Sırbistan hükümetinden üst düzey bir yetkili, ülkenin sosyal politikalarını güçlendirmeye dair iddialı hedefler taşıdığını ifade ediyor.
Engelli bireylerin bağımsız yaşam hedefleri, ailelere verilmesi planlanan yeni destek mekanizmaları ve bakım merkezlerinin genişletilmesi gibi projelerden söz ediyor.

Ancak bu hedeflerin uygulanmasındaki yavaşlık, aileler için gecikmiş bir umut anlamına geliyor.

Devlet yetkilisinin sözleri bir gerçeği itiraf ediyor:

“Dileğimiz büyük, ama altyapı ve kaynaklarımız henüz yeterli değil. Ailelerimizin yükünü hafifletmek için daha güçlü bir ortak çaba gerekiyor.”

Bu cümle, toplumsal dönüşümün niyetle değil, sistematik ve sürdürülebilir adımlarla gerçekleşeceğini hatırlatıyor.


Görünmeyen Bakımın Görünür Bedeli

Bakım emeğinin görünmezliğinin yarattığı en büyük acı, ekonomik yoksullaşmadır.
Bir ebeveyn tam zamanlı bakıcı olduğunda, iş hayatına katılamaz.
Bu durum yalnızca gelir kaybına değil, sosyal güvencelerin, emeklilik hakkının ve ekonomik bağımsızlığın kaybına yol açar.

Bu görünmez yükün psikolojik maliyeti ise daha derindir:
Yalnızlaşma, tükenmişlik, depresyon, özsaygı kaybı…

Bir annenin şu sözleri bu duyguyu özetliyor:

“Devlet bize yardım ettiğini söylüyor ama bazen hissettiğim şey sadece unutulmuşluk.”

Bu unutulmuşluk hissi, toplumun en kırılgan ailelerini sessizliğe itiyor.
Oysa bakım, toplumun görünmez omurgasıdır.
O omurga kırıldığında, yalnız bir aile değil, bütün bir ülke çöker.


Across The Balkans: Bölgenin Kırılgan Aynası

Semir Sejfovic’in sunuculuğunu yaptığı “Across The Balkans”, yalnızca haber anlatmıyor; bir bölgenin ruhunu taşıyor.
Sırbistan’daki bakım krizine dair bu özel dosya, Balkanların derin çatlaklarını, kırılgan bağlarını ve sessiz kahramanlarını gözler önüne seriyor.

Bu hikâye, yalnızca Sırbistan’a ait değil; Balkanlar’ın pek çok ülkesinde benzer mücadeleler yaşanıyor.
Aileler, devletlerin geciken politikaları ile çocuklarının acil ihtiyaçları arasındaki boşlukta sıkışıp kalıyor.


Sonuç: Değer, Haysiyet ve Görünür Kılınması Gereken Bir Emek

Bu hikâye, bir ülkenin sosyal politikasından çok daha fazlasını anlatıyor:
Bir toplumun neyi değerli gördüğünü…
Kimin emeğini tanıdığını,
kimin yükünü paylaştığını
ve kimin sesini duymadığını…

Ağır engelli bir çocuğa bakmak, insanın sabrının, sevgisinin ve dayanıklılığının sınandığı bir yolculuktur.
Bu yolculuğu görünmez kılmak ise sadece ailelere değil, toplumun tamamına zarar verir.

Sırbistan’ın geleceği, bakım emeğini tanıyacak, destekleyecek ve onurlandıracak politikaların inşa edilmesine bağlıdır.
Bir ülke, en kırılganını nasıl koruduğuyla ölçülür;
çünkü gerçek medeniyet, sesini çıkaramayanların haysiyetini koruma iradesiyle başlar.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski