İnsanlığın Vicdanında Yankılanan Soru: Kimin Canı Kıymetli?
Dünya, her gün yeniden sınanıyor. Haritalar üzerindeki sınırlar değil, kalplerin ve vicdanların sınırları artık en çok aşınan. Bugün Filistin’de bir çocuk ölüyorsa, Tahran’da bir anne ağlıyorsa ve Tel Aviv’de bir siren çalıyorsa, bu sadece siyasi bir çatışmanın değil, aynı zamanda ahlaki çöküşün yankısıdır.
İsrail’in Sessizliğe Gömülü Çığlığı
İsrail, 7 Ekim'den bu yana yürüttüğü operasyonlarda on binlerce Gazzeli sivilin yaşamına mal olan saldırılar gerçekleştirdi. Hastaneler, okullar, mülteci kampları bombalandı. Çocuklar enkaz altında can verdi, anneler ceset torbalarıyla uğurlandı. Bu bir savaş değil, tek taraflı bir yok oluşun haritasıdır.
Ancak ne zaman ki İran, müttefikleri üzerinden sembolik bir yanıt verir, işte o zaman İsrail’in söylemleri değişir. “Siviller hedef alınıyor, bu bir terör eylemidir” denir. Oysa sorulması gereken ilk ve en temel soru şudur:
Gazzeli’nin canı kıymetsiz mi? İranlı sivilin hayatı, Tel Avivli bir sivilden daha mı az değerlidir?
Katil ya da Diktatör Olmanın Jeopolitiği
İsrail medyası ve bazı Batılı güçler, İran’ın verdiği her tepkiyi "diktatörlük ürünü bir barbarlık" olarak sunmakta. İran lideri Ali Hamaney, sivillerin ölümü üzerinden “katil” ilan edilmekte. Peki ya Gazzeli on binlerce sivilin ölümünden sonra, İsrail’in liderlerine bu sıfatı yakıştırmak neden hâlâ “politik olarak uygun değil”?
Bu çifte standart, sadece ahlaki değil, aynı zamanda insanlık tarihi açısından da bir felakettir. İnsan hayatının değeri, milletine göre ölçülmeye başlandığı an, artık savaşlar değil, insanlık kaybetmiştir.
Adalet, Tek Taraflı Olmaz
Adalet, karanlıkta bile adil kalan bir terazidir. Bir tarafta yalnızca kendi yurttaşının canını kıymetli sayan, diğerlerini “kolateral zarar” olarak gören bir anlayış varsa; bu, ne demokrasiyle ne de evrensel hukukla bağdaşır.
İran’ın politikalarını eleştirmek mümkündür, gereklidir. Ancak aynı eleştirel gözle İsrail’in, Gazze’de yürüttüğü sistematik şiddet de değerlendirilmeli. Çünkü zulüm kimin elinden gelirse gelsin, zalim birdir. Ve kim susarsa, zulmün ortağı olur.
Gelecek için İnsanlık Sınavı
Bu savaşların galibi olmayacak. Ne İsrail ne İran ne de başka bir devlet, masumların kanıyla kurduğu hiçbir gelecek üzerinde kalıcı bir huzur inşa edemez. Bu çatışmalardan yalnızca kin, travma ve intikam doğar.
Bu yüzden dünyanın dört bir yanındaki insanlar, vicdanlarını sessizliğe gömmemeli. Bu çağrının dini, dili, ırkı yoktur:
"Bir çocuğun canı, hangi milletten olursa olsun, tüm insanlığa bedeldir."
Yorum Gönder