Sudan: Unutulmuş Bir Yangının Üçüncü Yılına Girerken
"Bir milletin kalbinde yankılanan silah sesleri, sadece duvarları değil, insanlığın vicdanını da yıkar."
Sudan… Nil’in bereketli kollarıyla yoğrulmuş, çöllerin altında bir tarih ve halkların acılarını taşıyan bir bellek… Ancak bugün bu topraklar, yeryüzünün en derin yaralarından birini taşıyor. 15 Nisan 2023’te patlak veren çatışmalar, Sudan ordusu ile paramiliter Hızlı Destek Güçleri (HDG) arasında başlayıp, bir halkı kendi içinde boğan, yıkımıyla geleceği karartan bir savaşa dönüştü. Artık üçüncü yılına giren bu cehennem, sadece silahlarla değil, kolera gibi hastalıklarla, açlıkla, yerinden edilme ve sessiz ölümlerle ilerliyor.
Bir Milletin Çöküşü
Birleşmiş Milletler, Sudan'daki çatışmanın "dünyanın en kötü insani krizlerinden biri" haline geldiğini açıkça belirtiyor. Darfur, Kordofan, Hartum ve Nil Vadisi boyunca milyonlarca insan göç yollarına düştü; bazıları kamp çadırlarında, bazıları ise açık gökyüzünün altında ölümle yaşam arasında sıkıştı.
BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), bugüne kadar 10 milyondan fazla insanın yerinden edildiğini ve 25 milyondan fazlasının hayatta kalmak için insani yardıma ihtiyaç duyduğunu bildiriyor. Ancak bu yardım, çatışmaların ortasında kalan bölgelere ulaşmakta büyük zorluk yaşıyor. İnsanlığa ulaşamayan yardım, yalnızca sayıların gerisinde kalan sessiz çığlıkların yankısı olarak kalıyor.
Darfur’da Sessiz Bir Salgın: Kolera
Darfur, geçmişte yaşadığı soykırımın izlerini silemeden şimdi yeni bir ölümcül tehditle yüzleşiyor: kolera. Özellikle Batı Darfur’da, yerinden edilmiş insanların barındığı kamplarda binlerce kolera vakası bildiriliyor. Temiz suya erişimin imkânsızlaştığı, sağlık sisteminin çöktüğü bu bölgelerde kolera, tıpkı savaş gibi ayrım yapmadan öldürüyor. Sadece bedenleri değil, umutları da kemiriyor.
Victoria Innes'in TRT World için yaptığı haber, bu insani felaketi tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Innes’in tanıklıkları, savaşın istatistikler arkasına gizlenemeyecek kadar gerçek ve yakıcı olduğunu hatırlatıyor. Bir annenin susuzluktan ölen çocuğuna baktığı anın sesi yoktur; ancak bu sessizlik, binlerce sayfada anlatılan savaş haberlerinden daha güçlüdür.
Uluslararası Sessizlik: Savaşın Ortakları Kimler?
Savaşın fiili aktörleri Sudan ordusu ve HDG olabilir, ancak bu krizin devamında uluslararası toplumun kayıtsızlığı da büyük rol oynamaktadır. Barış çabaları kısır döngülere girmiş, diplomatik girişimler sonuçsuz kalmış, silah akışı ise durdurulamamıştır. Afrika Birliği ve Arap Ligi’nin çağrıları yankı bulmamış, Batı ise Ukrayna, Gazze ve Tayvan gibi stratejik önceliklerin gölgesinde Sudan’daki acıyı görmezden gelmiştir.
Bu savaş, yalnızca Sudan’ın değil, küresel adalet sisteminin de bir sınavıdır. Ve ne yazık ki bu sınavda insanlık, sınıfta kalmıştır.
Sudan İçin Yeni Bir Ufuk Mümkün mü?
Her savaşın içinde bir yeniden doğuş ihtimali saklıdır. Bugün Sudan’da, kadınlar barış için örgütlenmeye, gençler sosyal medya aracılığıyla seslerini duyurmaya çalışıyor. Diasporadaki Sudanlılar, halklarının sesi olmak için uluslararası platformlarda çaba gösteriyor. Sudan’da barış, yalnızca silahların susmasıyla değil, bu çabaların büyütülmesiyle mümkün olacaktır.
Ancak barış, yalnızca Sudanlıların değil, tüm dünyanın sorumluluğudur. Gıda, su, sağlık hizmeti ve güvenlik gibi en temel insani ihtiyaçların karşılanması için daha fazla beklenmemeli. Sudan’ın yarını, bugünün kararlarıyla inşa edilecek. Sessizliğin maliyeti ise, milyonlarca insanın hayatı olacaktır.
Son Söz:
Sudan’da savaş, sadece bir ülkeyi değil, insanlık onurunu da kuşatma altına almıştır. Şimdi susan her ses, o yangına biraz daha benzin döküyor. Barış için konuşmak, barış için görmek ve barış için harekete geçmek; yalnızca Sudan için değil, dünya için bir zorunluluktur.
"Bir çocuğun hayatı, bir diplomatik çıkardan daha az olmamalı."