SUMUD Filosu” ifadesi, Filistin halkının kullandığı çok güçlü bir kavrama dayanıyor. Sumud Arapça’da “direnişte sebat, kök salmak ve toprağı terk etmemek” anlamına gelir. Tıpkı 2010 yılında Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara filosu gibi, bu tür girişimler Filistin halkının abluka altında yaşadığı dramı dünyaya duyurmak için denizden yapılan barışçıl misyonlardır.
Eğer İsrail gerçekten 20 gemi ile SUMUD filosuna müdahale etmişse, bu tablo şu soruyu yakıcı şekilde gündeme getirir:
Dünya Nerede?
Uluslararası kurumlar: Birleşmiş Milletler çoğu kez kınama bildirileriyle yetiniyor; ancak etkin bir yaptırım ya da caydırıcı güç ortaya koyamıyor.
Büyük güçler: ABD, AB ve diğer Batılı ülkeler çoğunlukla İsrail’in “güvenlik hakkı” söylemini öne çıkarıyor; sivillerin haklarını ise diplomatik cümlelerle geçiştiriyor.
İslam dünyası: Çoğu ülke sert açıklamalar yapsa da ortak ve etkili bir eylem planı ortaya koymakta zorlanıyor.
Sivil toplum ve halklar: Dünyanın dört bir yanında insanlar sokaklara çıkarak dayanışma gösteriyor, sosyal medya üzerinden ses yükseltiyor. Ancak devletlerin politikaları bu tepkilerle her zaman örtüşmüyor.
Tarihî Perspektif
Bu tür müdahaleler, sadece gemilere değil, aynı zamanda umuda, direnişe ve uluslararası dayanışmaya yöneliktir. SUMUD, Filistin halkının köklerinden kopmama iradesini simgelerken, dünya devletlerinin sessizliği tarihe not düşülüyor. Tıpkı Mavi Marmara vakasında olduğu gibi, bugün de en büyük soru işareti şudur:
➡️ Vicdan sahibi toplumların çığlığı, devletlerin sessizliğini aşabilecek mi?