İnsanlık, çağların en keskin dönüşlerinden birini yaşıyor. Yapay zekâ, metaverse evrenleri ve kuantum teknolojileri yalnızca geleceği değil, bugünü bile yeniden kodlayan güçler haline geldi. Veri, ışık hızında akıyor; sınırlar buharlaşıyor; zaman kavramını bile unutturan bir dijital çağ, gezegenin her bir köşesine sızıyor.
Fakat bu devrimin kıyısında bir yerlerde, başka bir ritmin atışı duyuluyor. Bir şehrin göbeğinde bile dijital sessizlikle çevrili adacıklar duruyor: Ultra Ortodoks Yahudi toplulukları. Onlar için teknoloji bir imkân değil, çoğu zaman bir tehdit; modern yaşamın konforu değil, ruhu zedeleyen bir sınav olarak görülüyor.
Bu tezat, çağımızın en çarpıcı çelişkilerinden birine dönüşüyor:
Bir yanda kuantum bilgisayarlar, diğer yanda mesaj bile atılamayan telefonların zorunlu kılındığı bir toplumsal yapı.
Teknolojinin Suskunlaştığı Alanlar: “Kosher Phone” Düzeni
Ultra Ortodoks topluluklarında internet erişimi olmayan, kamerasız, yalnızca arama yapabilen telefonlar zorunlu tutuluyor. Bu cihazlar “kosher phone” olarak adlandırılıyor; yani dini açıdan uygun, filtrelenmiş ve denetlenmiş.
Bu telefonlar, sadece teknolojiyi sınırlamak için değil, aynı zamanda bireyin yaşam alanını şekillendirmek için bir araç haline geliyor. İnternet yok, sosyal medya yok, fotoğraf yok… Bu suskunluk, dijital çağın gürültüsüne karşı örülmüş bir duvar gibi yükseliyor.
Teknoloji şirketlerinin kuantum hızında gelişmeler sunduğu bir dünyada, bu toplulukların bilinçli bir geri çekilişle kendi zaman kavramlarını inşa etmeleri, insanlığın modernlik ile gelenek arasındaki kadim mücadelesini yeniden düşünüyor.
Kadınların Dünyası: Kıyafetten Sokağa Açılan Dar Bir Pencere
Ultra Ortodoks topluluklarında kadınlar için getirilen kısıtlamalar, yalnızca kıyafet zorunluluğu ile sınırlı değil. Giyim, davranış, kamusal alanda görünürlük, hatta yürürken izlenecek rota bile ahlaki düzenin parçasına dönüşüyor.
Kadınlar çoğu kez;
- Diz altı etek, uzun kollu kıyafetler ve başörtüsü taşımak zorunda,
- Topluluk dışındaki kültürel temaslardan uzak tutuluyor,
- Teknolojiyle ilişkileri sıkı şekilde denetleniyor,
- Topluluk içi evlilikle yaşam çemberleri belirleniyor.
Bu düzen, modern dünyanın özgürlük anlayışı ile derin bir çatışma yaratırken, topluluğun kendi içinden bile zaman zaman sesler yükseliyor. Çünkü dijital çağ, kapıları kapalı bir evin duvarlarını aşmayı her geçen gün daha kolay hâle getiriyor.
Çocuklar: Eğitimle Başlayan Bir Biçimlendirme
Ultra Ortodoks çocuklar için eğitim sistemi, modern bir toplumda eşine az rastlanır şekilde ayrışmış durumda. Dünyanın en ileri matematik problemleri kuantum hesaplamalarla çözülürken, bu çocukların çok büyük bir kısmı temel fen, matematik ve sosyal bilimler eğitimi almıyor.
Erkek çocuklar çoğunlukla dini eğitim merkezlerine yönlendirilirken, laik müfredat dışarıda bırakılıyor. Kızlar ise genellikle ev içi roller için hazırlanıyor; meslek sahibi olmaları istenen ama yalnızca belirli alanlarla sınırlanan bir eğitim modeli uygulanıyor.
Bu sistem, topluluğun kendi bütünlüğünü korumak için inşa ettiği duvarların ilk katmanı.
Evlilik Düzeni: Modernlikten İzole Bir Kurgu
Ultra Ortodoks toplumda evlilik, bireyin kişisel tercihlerinin ötesinde bir toplumsal görev olarak görülüyor. Eş seçimi çoğu zaman aileler ve dini yetkililer tarafından belirleniyor; bireyin romantik ve kişisel özgürlüğü modern toplumdaki anlamından çok farklı bir yere konumlanıyor.
Bu sistemde;
- Evlilikler erken yaşta düzenleniyor,
- Çiftler çoğu zaman birbirini çok az tanıyor,
- Teknoloji kullanımı çiftlerin uyumundan ziyade dini kurallara uygunluk üzerinden değerlendiriliyor.
Bu geleneksel yapı, toplumun kendi sürdürülebilirliğini sağlamak için kullandığı mekanizmaların en önemlilerinden biri haline geliyor.
İki Dünya Arasında Sıkışmış Bir Gerçeklik
Bu toplulukların varlığı, modern dünyanın geleceğe dönük koşusuna atılmış beklenmedik bir fren niteliği taşıyor. Çünkü insanlık, yapay zekânın kendi kendini geliştirdiği, metaverse evrenlerinde kimliklerin çoğaldığı, kuantum bilgisayarların sınırları zorladığı bir çağa adım atarken, ultra geleneksel yaşam biçimlerinin hâlâ güçlü ve dirençli olması dikkat çekici bir tezat oluşturuyor.
Bu tezat, bize insanlığın büyük bir gerçeğini fısıldıyor:
Gelecek ne kadar hızla yaklaşırsa yaklaşsın, bazı toplumlar kendi zamanlarını korumaya, kendilerine ait bir ritimde yaşamaya devam ediyor.
Sonuç: Dijital Gökyüzüne Karşı Çevrelenen Sessizlik
Ultra Ortodoks Yahudi toplulukları, modern teknolojiyi reddeden değil, onu sınırlandırarak kendi değer sistemlerine uygun hale getirmeye çalışan kapalı bir düzen inşa ediyor. Bu kapalı düzen, dışarıdan bakıldığında katı, hatta anlaşılması güç gelebilir. Fakat kendi içinde bir ritmi, bir mantığı ve yüzyıllardır süren bir geleneği taşıyor.
Yine de dijital çağ, bu duvarların üzerine her yıl biraz daha fazla ışık düşürüyor. Teknoloji, en kapalı kapıları bile bir gün aralayabilecek bir güç haline gelirken, bu toplulukların kendi kimliklerini nasıl koruyacağı, geleceğin sosyolojik sorularından biri olacak.
Ve belki de asıl soru şudur:
Gelecek, herkes için aynı hızda mı akmalı? Yoksa bazıları hâlâ kendi zamanı içinde yaşamakta ısrar edebilir mi?
