Ankara’nın serin rüzgârı, diplomatik kulislerde giderek ağırlaşan bir endişeyi taşıyor:
Ukrayna’daki savaş, coğrafi sınırları aşarak Karadeniz’in en kritik ülkesi olan Türkiye’yi doğrudan etkilemeye mi başladı?
Son günlerde Türk kara sularında en az üç Rus bağlantılı gemiye yönelik saldırı, bu soruyu yüksek sesle sorduruyor.
Türkiye’nin uluslararası hukuk çerçevesinde tarafsız tutumuna rağmen, Karadeniz artık yalnızca bir deniz değil; çatışmanın dalgalar hâlinde yayıldığı stratejik bir sahne. Bu sahnede atılan her adım, bölge güvenliğinin kırılganlığını bir kez daha ortaya koyuyor.
Saldırıların Gölgesinde Diplomasi: Barış Arayışının Kesişen Yolları
Ukrayna ve Rusya arasında olası bir barış planı tartışmaları sürerken gelen bu saldırılar, diplomatik masanın üzerine kara bir gölge düşürdü. Çatışmanın tam ortasında bulunan Karadeniz, enerji, ticaret ve güvenlik açısından hayati bir damar. Bu damara vurulan her darbe, yalnızca iki ülkeyi değil, tüm bölgeyi etkiliyor.
Ankara’nın kaygısı tam da burada derinleşiyor:
Barışı konuştuğumuz bir dönemde, barut kokusu neden kıyılarımıza kadar ulaştı?
Montreux’nün Kalkanı ve Türkiye’nin Sorumluluğu
Türkiye, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Karadeniz’in dengesini Montreux Boğazlar Sözleşmesi ile koruyor. Sözleşme, savaşın ateşini denizin dışına iten bir kalkan gibi işlev görmüş durumda. Ancak son saldırılar, bu kalkanın sınırlarını zorlayan tehlikeli bir ihtimali düşündürüyor:
Savaş, Karadeniz’de yeni cepheler açmaya mı hazırlanıyor?
Ankara’nın ulusal güvenlik çizgisi nettir:
Karadeniz’de istikrar, Türkiye’nin kırmızı çizgisidir.
Bu nedenle, yaşanan her ihlal, büyük bir titizlikle incelenmekte; diplomasi tüm kanallarıyla devrede tutulmaktadır.
Kim, Neden? Cevapsız Soruların Çoğalması
Saldırıları kimin gerçekleştirdiği hâlâ belirsiz. Ancak şu bir gerçek:
Bu tür provokatif adımlar, savaşın karmaşık denklemine yeni bilinmeyenler ekliyor.
Amaç, barışı sabote etmek mi?
Bölgeyi yeni bir çatışma döngüsüne sürüklemek mi?
Yoksa diplomasi kapısını kapatmak isteyen aktörlerin mesajı mı?
Sorular büyüyor, cevaplar ise suyun dibine saklanıyor.
Türkiye’nin Rolü: Fırtınada Sükûnet Arayan Ülke
Türkiye hem Rusya hem Ukrayna ile diyalog kanallarını açık tutan nadir ülkelerden biri. Tahıl Koridoru Anlaşması’nda üstlendiği öncü rol, Ankara’nın bölge barışındaki ağırlığını göstermişti.
Bugün de aynı duruş devam ediyor:
Savaşın Karadeniz’e yayılmasına izin vermemek ve bütün tarafları barış masasında buluşturmak.
Türkiye biliyor ki:
Ateş, denize düşse dahi söndürmeyebilir.
Önemli olan, kıvılcımı rüzgâra kaptırmadan önce durdurmaktır.
Sonuç: Dalganın Taşıdığı Uyarı
Türk kara sularında yaşanan saldırılar, sessiz bir alarm niteliğinde…
Barışı koruma çabaları sürerken gelen bu tehdit, bölgenin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Savaşın yükselttiği her dalga, kıyılarımıza yeni sorular getiriyor.
Ve Ankara’nın verdiği mesaj açık:
Karadeniz, çatışmanın değil; barışın yolu olmalı.
Diplomasi sürmeli, sağduyu yol göstermeli.
Aksi hâlde, rüzgâr yön değiştirir ve hiçbir kıyı dalganın hışmından korunamaz. TRT WORLD
