Ege’nin hırçın dalgaları yalnızca kıyılara vurmaz; yüzyıllara dayanan bir gerilimin, derin hafızalara kazınmış bir rekabetin sesini de taşır. Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkiler, bazen diplomatik nezaketle süslenmiş gülümsemelerle, bazen ise geçmişin gölgelerini hatırlatan sert çıkışlarla yön bulur. Son günlerde bu gerilimin tonu yeniden yükseldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açık ve net uyarısının, Atina kulislerinde kısa sürede unutulmuş olması, bölgeyi yeni bir bilinmezliğe sürüklerken Ankara’nın sabrının sonsuz olmadığını hatırlatır mahiyette…
Unutulan Uyarı: Diplomasi Mi, Rehavete Kapılmak Mı?
Erdoğan’ın “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözleri, yalnızca bir mesaj değil; Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden her adımın karşılığını verebilecek kararlılığının sembolü. Oysa Atina’nın bu uyarıyı ciddiyetsizce ele alması, hem diplomatik geleneğe hem de bölgenin hassas dengelerine aykırı bir rahatlık getiriyor.
Ege’de silahlanma çabaları, adaların uluslararası anlaşmalara aykırı şekilde militarize edilmesi ve Türkiye’nin güvenlik çizgisine yönelik baskılar, Yunanistan’ın hukukî sınırların ötesine taşan hamlelerini açıkça gösteriyor. Miçotakis hükümeti ise bu politikaları “savunma” olarak tanımlamayı tercih ediyor.
Gerçekçi Bir Tehdit Algısı: Ege’de Kırılgan Barış
Türkiye’nin itirazları yalnızca siyasi bir tartışma değil; Lozan’dan Paris Anlaşması’na uzanan bir hukuk zincirinin uluslararası saygınlığıyla da ilişkili. Adaların silahlandırılması, resmi belgelerle altı çizilmiş bir kırmızı çizgiyi ihlal ediyor.
Bu tablo, Ege’deki deniz ve hava sahası tartışmalarıyla birleştiğinde, ateşe sürülen kıvılcımın nerede patlayacağını öngörmek zorlaşıyor. Uluslararası arenada barış söylemleri dile getirilse de, sahada gerçeklik bundan çok daha sert.
Türkiye’nin Kararlılığı: Sınırda Değil, Onurda Çizilen Hat
Ankara’nın tutumu, “kendi toprağında egemenlik mücadelesi veren bir devlet” bakışıyla şekilleniyor. Türkiye hiçbir provokasyonu görmezden gelmeyecek kadar tecrübeli; fakat aynı zamanda her çatışmanın milletlere ağır bedeller yüklediğini bilecek kadar da akıllı.
Erdoğan’ın mesajındaki asıl vurgu burada saklı:
Bu bir tehdit değil, karşı tarafın hatırlaması gereken bir gerçek.
Türkiye; egemenliğini tehdit eden, güvenliğini zedeleyen hiçbir girişimi sonsuz bir sabırla karşılamaz.
Diplomasinin Son Çıkışı: Masada Durmak mı, Hayale Kapılmak mı?
Miçotakis yönetimi, Avrupa’nın şemsiyesi altında güven ararken; bölgenin gerçek güvenlik mimarisinin NATO değil, coğrafyanın ta kendisi olduğunu unutuyor. Komşuluğun doğasında rekabet kadar saygı da vardır.
Karşılıklı gerilimi tırmandırmak, Yunanistan’ın lehine değildir. Tarih defalarca gösterdi:
Coğrafya kaderdir…
Ve Ege’de kader, iki ülkeyi birbirine mecbur kılar.
Sonuç: Rüyayı Uyandıran Gerçek
Kimi zaman diplomasi, gözleri kamaştıran bir rüya gibi görünür. Ama uyanıldığında gerçek değişmez; devletler, varlıklarını korumak için her türlü engeli aşar. Türkiye’nin sabrı, kudreti ve kararlılığı bir rüya değil; tarihin, coğrafyanın ve millet iradesinin güçlü imzasıdır.
Miçotakis’in unutmaması gereken gerçek şudur:
Bir gece ansızın gelmek bir söylem değil;
Bağımsızlığını ve güvenliğini her koşulda savunan bir milletin iradesidir. TVNET
