Ocak 2025’te alınan ani bir kararla ABD’nin dış yardımları kesildi. Bu karar, yalnızca rakamların eksilmesi anlamına gelmedi; birçok Afrika ülkesi için zaten kırılgan olan kamu sağlığı sistemlerinin bir anda daha da ağır bir yükle baş başa kalması demekti. Uluslararası bağışçı fonların yıllardır süregelen düşüşüyle birleşen bu adım, kıtayı sessiz ama derin bir sınavla karşı karşıya bıraktı.
Bugün Afrika’da sağlık bütçeleri, umut ile yetersizlik arasında ince bir çizgide ilerliyor.
Azalan Fonlar, Artan Sorumluluk
Yıllar boyunca aşı programları, anne-çocuk sağlığı hizmetleri ve salgın hastalıklarla mücadele, büyük ölçüde dış desteklerle ayakta kaldı. Ancak küresel önceliklerin değişmesiyle birlikte bu destekler giderek zayıfladı. ABD yardımlarının kesilmesi, bu gerçeği sert bir şekilde görünür kıldı.
Birçok Afrika ülkesi artık şu soruyla yüzleşiyor:
Kendi halkının sağlığını, kendi sınırlı bütçeleriyle nasıl koruyacak?
Vergi gelirleri düşük, borç yükü ağır ve sağlık personeli yetersiz. Buna rağmen devletler, kamu hastanelerini açık tutmak, doğum hizmetlerini sürdürmek ve temel ilaçlara erişimi sağlamak için iç kaynaklarını zorlamaya başladı. Bu durum, ekonomik olduğu kadar ahlaki bir mücadeleyi de beraberinde getiriyor.
Sağlık Krizleri Haritalarla Sınırlı Değil
Kamu sağlığı krizi yalnızca başkentlerde değil; çatışmaların, göçün ve güvensizliğin hüküm sürdüğü bölgelerde çok daha sert hissediliyor. Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin doğusundaki Goma, bunun en çarpıcı örneklerinden biri.
Silahlı gruplar, ani çatışmalar ve yerinden edilmiş binlerce insan… Bu koşullar altında hamile olmak, yalnızca biyolojik değil, varoluşsal bir risk haline geliyor. Kliniklere ulaşmak her zaman mümkün değil; elektrik, ilaç ve güvenlik çoğu zaman birer lüks.
Goma’da Küçük Bir Fikir, Büyük Bir Etki
Tam da bu kaosun içinde, sessiz ama güçlü bir yenilik doğdu. Goma’daki ebeler, basit ama etkili bir yöntemle doğum öncesi bakım hizmetlerini sürdürmenin yolunu buldu. Karmaşık teknolojilere değil; taşınabilir, dayanıklı ve sahaya uyumlu çözümlere odaklandılar.
Bu yenilik, bazen bir sırt çantasına sığan temel tıbbi ekipman, bazen dijital bağlantı gerektirmeyen izleme yöntemleri, bazen de topluluk temelli hareket eden mobil bakım anlayışı oldu. Ama ortak noktası şuydu:
Hayat, en zor koşullarda bile korunmaya değerdi.
Ebeler, tehlikeyi göze alarak mahalle mahalle dolaştı. Her muayene, yalnızca bir tıbbi kontrol değil; anne adaylarına verilen sessiz bir mesajdı: Yalnız değilsiniz.
Afrika’nın Yeni Gerçeği: Dayanıklılık ve Yerel Çözümler
Bağışların azalması, Afrika’yı geri çekilmeye zorlamıyor; aksine, yerel çözümlere yönelmeye itiyor. Bu süreç sancılı, ama aynı zamanda dönüştürücü. Kıta, artık dış yardımlara bağımlı kırılgan bir yapıdan ziyade, kendi dayanıklılığını inşa etmeye çalışan bir aktör olma yolunda.
Goma’daki ebelerin başarısı, bu dönüşümün küçük ama güçlü bir sembolü. Büyük bütçeler olmadan da fark yaratılabileceğini; insan odaklı, pratik ve yerel çözümlerin hayat kurtardığını gösteriyor.
Sonuç: Yardım Kesildiğinde İnsanlık Başlar
ABD yardımlarının kesilmesi ve bağışçı yorgunluğu, Afrika için zor bir dönemin habercisi. Ancak bu tablo, yalnızca kayıplarla değil; dirençle, yaratıcılıkla ve insan onuruyla da yazılıyor.
Goma’da bir ebenin attığı her adım, küresel sistemin eksik bıraktığı bir boşluğu dolduruyor. Ve belki de bu hikâye bize şunu hatırlatıyor:
Gerçek kalkınma, fonlarla değil; insan iradesiyle başlar.
