Simpsonlar ve Küresel Elitlerin Gölgesi

Simpsonlar ve Küresel Elitlerin Gölgesi

 

Lisa ve Uyanış Cephesi, şehrin yeraltı tünellerinde ilerliyordu. Duvarlarda sürekli aynı yazı parlıyordu:
“Kahkaha = Özgürlük.”

Ama Lisa defterine küçük harflerle karşılık verdi:
“Sessizlik = Hakikat.”

Tünellerin sonunda dev bir makineyi gördüler. Kule-i Kahkaha’nın kalbi buradaydı: milyonlarca ekranın birbirine bağlı olduğu devasa bir ağ. Buradan bütün dünyaya kahkaha sinyali yayılıyordu.

Bart holografik bir tahtta oturuyordu. Yüzünde metalik kahkaha maskesi, gözlerinde buz gibi bir ışık.
— “Bak Lisa… artık ben sadece Bart değilim. Benim kahkahalarım Tokyo’da, Londra’da, İstanbul’da aynı anda yankılanıyor. İnsanlık bana gülüyor çünkü başka seçenekleri yok.”

Elini kaldırdı, makineler uğuldadı. Dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan zorla kahkaha atmaya başladı.

Lisa defterini yere koydu, kalemle sessizlik sembolünü çizdi:
Fısıldadı:
— “Bir sessizlik dalgası bile kahkahanı boğar, Bart. Çünkü kahkaha zorbalıktan doğarsa, gülüş değil çığlıktır.”

Makineler titremeye başladı. Birkaç ekran karardı. Bazı insanlar kahkaha maskelerini çıkardı, ilk kez sessizce ağladı.

Tam bu anda, Homer gizlice getirdiği çantasını açtı. İçinde sadece… donutlar vardı.
Ama Homer, makinelerin birini masa sanıp donut kutusunu üzerine koyunca dev bir kablo koptu.
Sistem bir anlığına çöktü.

Lisa’nın sessizlik virüsü kablolardan yayıldı. Ekranlar birbiri ardına söndü. Concordia halkı kahkahadan sessizliğe geçti. O sessizlik kulakları sağır eden bir çığlık gibiydi.

Kule sarsılmaya başladı. Gölgeler panik içinde bağırıyordu:
“Durun! Sistem çöküyor! Dünya uyanıyor!”

Bart ayağa kalktı, maskesi çatladı. Yüzündeki kahkaha dondu, yerini çaresiz bir bakış aldı.
— “Hayır… bu benim oyunumdu…”

Lisa kardeşine baktı:
— “Hayır Bart. Bu insanlığın oyunuydu. Sen sadece bir kukla oldun.”

Gökyüzünden karanlık bir ses duyuldu:
“Springfield’ı yaktınız… Concordia’yı da çökerttiniz… Ama unutmayın, biz sadece gölgeydik. Asıl efendiler henüz sahneye çıkmadı.”

Ve tüm şehir, korkunç bir sessizliğe gömüldü.

Concordia’nın Kule-i Kahkaha’sı yerle bir oldu. Dünya kahkahadan kurtuldu, ama yerine kaosun uğultusu çöktü.
Televizyonlar sustu, ama sosyal ağlar birbiri ardına patladı. Kripto piyasaları bir gecede çöktü, bankalar iflas etti. İnsanlar sokaklara döküldü.

Bir ses tüm haber kanallarında yankılandı:
“Para öldü. Eski düzen öldü. Yeni bir dünya doğuyor.”

Bir anda gizemli bir kripto ağ ortaya çıktı: “Elysium Coin.”
Her ulusun parası çöküyor, devletler kendi içinde parçalanıyordu. Elysium Coin, gölgelerin geride bıraktığı bir “dijital zincir”di. Onu kabul eden ülkeler ayakta kalıyor, reddedenler iç savaşlara sürükleniyordu.

Lisa defterine yazdı:
— “Paranın kalbi çökerse, insanlığın kalbi de açığa çıkar. Ama gölgeler bunu biliyordu. Bu bir tuzak.”

Springfield’de gökyüzü karardı. Tuhaf doğa olayları başladı:

  • Okyanuslarda dev girdaplar,
  • Çöllerde yağmur fırtınaları,
  • Kutup buzullarında ani patlamalar…

Bilim insanları hiçbir şey anlayamıyordu. Ama Lisa fark etti: Bu doğa olayları tesadüf değildi. Gölgeler, dünyayı kaosa sürüklemek için iklim silahlarını harekete geçirmişti.

Bir anda dünya liderleri birer birer ortadan kaybolmaya başladı.
— Bir suikast Paris’te,
— Bir darbe Orta Doğu’da,
— Bir iç savaş Asya’da patladı.

Gazetelerin manşetleri aynıydı:
“Dünya yeni bir savaşa sürükleniyor.”

Lisa ve Uyanış Cephesi gizlice haberleri izliyordu. Homer şaşkınlıkla sordu:
— “Yani… bu bir çeşit… Armageddon mu?”
Lisa gözlerini kısarak cevapladı:
— “Hayır baba… bu sadece fragman.”

O gece Lisa bir rüya gördü. Gökyüzünde alevlerle kaplı bir dünya vardı. Ve ortasında Bart, elinde kırık kahkaha maskesiyle duruyordu.
— “Lisa… Gölgelere karşı ben de kaybettim. Ama dünya yanarken benim sesim hâlâ güçlü olabilir. Ya senin yanında savaşırım ya da onların ordularını yönetirim.”

Lisa uyandığında defterine tek bir cümle yazdı:
“Kardeşimin kahkahası mı, yoksa dünyanın çığlığı mı?”

Haber kanallarında artık yeni bir ifade dönüyordu:
“Üçüncü Dünya Savaşı başladı mı?”

Tanklar sokaklara çıktı, gökyüzünde jetler çarpıştı. Elysium Coin’in ağları milyarlarca insanı birbirine bağlarken, doğa felaketleri şehirleri yutuyordu.

Lisa pencereden dışarı baktı. Springfield yanıyordu.
— “Artık bu bir kasaba meselesi değil… Bu insanlığın son savaşı.”

Gökyüzünde kan kırmızı bir ışık belirdi.
Armageddon’un kapıları aralanıyordu.

Kule-i Kahkaha’nın yıkılışından sonra dünya bir lider arıyordu. Ama boşluğu kimse dolduramadı. Tam o anda Elysium Coin devreye girdi.
Başta sadece bir dijital para gibi görüldü. Fakat kısa sürede bir hükümet, bir ordu, bir din haline geldi.
— “Elysium kabul eden uluslar hayatta kalacak. Reddedenler yok olacak.”

Bankalar çöktü. İnsanlar ekmek için değil, Coin için birbirini öldürmeye başladı.

Lisa defterine yazdı:
— “Paranın zincirleri artık görünmez. Ama görünmez zincir, en güçlü zincirdir.”

Dünya aynı anda yanmaya ve donmaya başladı.

  • Akdeniz’de lavlar kıyıları yutuyor,
  • Alaska’da +40 derece sıcaklıkta buzullar çöküyor,
  • Pasifik’te gökten siyah yağmur yağıyordu.

Bilim insanları panikteydi. Ama Lisa, Concordia’dan çaldığı belgelerde şunu buldu:
“Proje GAIA – İklim bir silah, doğa bir asker.”
Gölgeler, dünyayı kendi silahıyla vuruyordu.

Sokaklar karıştı.

  • New York’ta askeri darbe,
  • Berlin’de enerji savaşları,
  • Orta Doğu’da mezhep orduları patladı.

Her ülke, komşusuna düşman oldu.
CNN ekranında tek manşet dönüyordu:
“Armageddon başladı mı?”

Lisa, Uyanış Cephesi’ni artık Springfield’ın dışına taşımıştı. Hareket, dünya çapında gizli hücrelerle birleşiyordu.
Ama Bart ortadan kaybolmuştu.

Bir gece ansızın ortaya çıktı. Gözleri yorgun, kahkahası kısılmıştı.
— “Lisa… Elysium orduları bana liderlik teklif etti. Eğer kabul edersem, dünya diz çökecek. Ama kabul etmezsem beni öldürecekler. Sen söyle, kardeşim… Gölgelere karşı sessizliğinle mi, yoksa benim kahkahamla mı savaşacağız?”

Lisa titreyen kalemiyle defterine yazdı:
“Kahkaha da silah, sessizlik de. Ama biz insanız. Bizim gücümüz seçimde.”

Gökyüzünde kırmızı bir aurora belirdi. Haberler aynı anda çığlık attı:
— “Pasifik’te nükleer denemeler başladı!”
— “Elysium Coin’in ağı dünya hükümetlerinin yarısını kontrol ediyor!”
— “İklim felaketleri şehirleri yutuyor!”

Lisa gözlerini göğe dikti. Defterini kapattı.
— “İşte başladı. İnsanlığın son savaşı. Armageddon artık sadece bir kehanet değil, bir gerçek.”

Bart arkasında duruyordu, maskesini yere bıraktı.
— “Ya birlikte savaşacağız… ya da birlikte yanacağız.”

Ve dünya, tarihin en büyük fırtınasına sürüklendi.

Şehir sessizdi. Bir zamanlar göğe yükselen Kule-i Kahkaha’dan geriye yalnızca dumanlı taş yığınları kalmıştı.
Lisa ve Bart, tünellerin derinliklerine indi. Duvarlarda yanık belgeler, kırık ekranlar vardı. Bir oda buldular. Kapısında solmuş bir sembol:

İçeri girdiklerinde gizli kasalar, mühürlü dosyalarla dolu bir masa gördüler. Üzerinde tek bir yazı dikkat çekti:
“Proje ARMAGEDDON”

Lisa titreyen elleriyle dosyayı açtı. İçinde üç bölüm vardı:

  1. Elysium Coin: Dijital zincirle dünya ekonomisini tek elde toplamak.
  2. Proje GAIA: Doğayı silaha dönüştürmek, insanlığı korkuyla diz çöktürmek.
  3. Savaş Senaryosu: Suikastlar, darbeler ve iç savaşlarla ülkeleri birbirine kırdırmak.

Altında korkunç bir cümle yazıyordu:
“Kaos, yeni düzenin anasıdır.”

Bir ekranda dünya haritası hâlâ çalışıyordu.

  • Kırmızı noktalar: Elysium Coin’in hâkim olduğu ülkeler.
  • Siyah noktalar: GAIA silahlarının hedef aldığı bölgeler.
  • Beyaz yanıp sönen noktalar: Yeni savaş cepheleri.

Ve haritanın ortasında tek bir sembol: Gölgelerin Gözü.
Lisa fısıldadı:
— “Her şey… aynı elden yönetiliyormuş.”

Bart dosyaları okurken öfkeyle masaya vurdu.
— “Yani bütün kahkaham, bütün iktidarım… onların oyunundaki bir taş mıydı? Ben sadece bir kukla mıydım?”
Lisa sessizce yanıtladı:
— “Hayır Bart… kukla değil. Onlar seni silah yapmak istedi. Ama hâlâ seçebilirsin.”

Bart gözlerini kısarak dosyaların altındaki ek notu gösterdi:
“Seçilecek Son Lider – Anahtar Kardeşlik.”
— “Lisa… bizi çoktan seçmişler. Kardeşliği kullanacaklar. Ya seni… ya beni.”

Tam o anda odanın tavanı çatladı. Gölgelerin holografik yüzleri belirdi.
Bir ses gürledi:
“Belgeleri buldunuz. Artık geri dönüş yok. Dünya ateşe verildi, sizse kıvılcım olacaksınız. Seçin: İnsanlığı kurtaracak mısınız, yoksa onun celladı mı olacaksınız?”

Lisa defterini sımsıkı tuttu. Bart ise kırık maskesini eline aldı.
Gölgeler kaybolmadan önce son bir cümle bıraktılar:
“Armageddon başladı. Finalde sadece bir kardeş ayakta kalacak.”

Ve yeraltı odası, yıkılan şehrin uğultusuyla titremeye başladı.

Concordia’nın yeraltı odasından çıktıklarında dünya artık eskisi değildi. Haber kanalları aynı anda tek manşeti yayımlıyordu:
“Pasifik’te nükleer saldırı! NATO ve Asya güçleri karşı karşıya!”

Gökyüzü kırmızıya boyandı, şehirlerde sirenler çaldı. Dünya savaşı artık sadece ihtimal değil, gerçekteydi.

Lisa defterine yazdı:
— “Gölgeler düğmeye bastı. Armageddon sahneye çıktı.”

Elysium Coin sadece bir para değildi artık. Onu kullanan milyonlarca insan, istemeden birer askere dönüşüyordu.
Cihazlarına gizlice yüklenen bir yazılım, zihinlerine emirler gönderiyordu:
— “Harekete geçin. Sokaklara çıkın. Düşmanınızı bulun.”

Böylece dünyanın her şehri birer savaş alanına döndü. Kardeş kardeşe, komşu komşuya saldırıyordu.

Bart, ekranlara bakarak fısıldadı:
— “Benim kahkahamı çaldılar… ve onu bu lanet Coin’e hapsettiler. Bu savaş benim yüzümden başladı.”

Aynı anda doğa çıldırdı.

  • İstanbul’da deniz karaya yürüdü,
  • Tokyo’da yerin altından siyah alevler fışkırdı,
  • Amazon ormanları bir gecede kül oldu.

Bilim insanları “doğa isyan ediyor” diyordu. Ama Lisa belgelerden biliyordu: GAIA projesi, dünyanın damarlarını tek tek kesiyordu.

— “Bu savaşta gökyüzü bile düşman…” diye fısıldadı.

Kaos büyürken, Bart gizlice bir mesaj aldı. Gölgelerden gelen bir davet:
“Elysium ordusunun başına geç. Kahkahanı kullan. Dünya senin olacak.”

Lisa ona yalvardı:
— “Bart! Onların oyuncağı olma. Senin kahkahan bir zamanlar insanlığı uyandırıyordu.”
Bart gözlerini kıstı:
— “Ya kahkahamla insanları uyandırırsam, ya da köleleştirirsem? Bunu seçmek bana mı kaldı, Lisa?”

Springfield ufukta yanıyordu. Tanklar kasabanın girişine ilerliyor, gökyüzünde jetler çarpışıyordu.
Direnişçiler Lisa’nın arkasında toplandı.
Bart ise bir tepenin üzerinde duruyordu, elinde kırık maskesiyle.

Gökyüzünden bir hologram indi: Gölgeler konuştu.
“İlk cephe Springfield olacak. Kardeşler, seçiminizi yapın. İnsanlığı kurtarmak için mi savaşacaksınız, yoksa onun mezarını mı kazacaksınız?”

Lisa defterini açtı, kalemiyle tek bir cümle yazdı:
“Savaş başladı.”

Kasabanın üzerine kara duman çökmüştü. Evlerin pencereleri tahta levhalarla kapatılmış, çocuklar bodrumlara saklanmıştı.
Lisa, defterini cebine koyup halkın önünde durdu:
— “Bu sadece Springfield için değil… insanlığın geleceği için savaşacağız!”

Direnişçiler ellerinde eski tüfekler, taşlar ve ateş şişeleriyle hazırlandı.
Ama karşılarında Elysium’un ordusu vardı: yüzleri maskeli, gözleri boş bakan binlerce “dijital asker.”
Onların sloganı yankılandı:
“Coin bizim kanımızdır!”

Çatışma başladığında gökyüzünden bombalar yağdı. Springfield’ın sokakları cehenneme döndü.

Aynı anda Bart, kasabanın dışında eski bir televizyon kulesine çağrılmıştı. İçerisi karanlıktı. Ekranlar birer birer açıldı.
Gölgelerin yüzleri belirip konuştu:
“Bart… Lisa zayıflık. Sen güçsün. Senin kahkahanla bu savaş bitecek. Ordular senin emrini bekliyor.”

Bart yumruğunu sıktı.
— “Ya ben kahkahamı sizin zincirlerinizden kurtarırsam? Ya insanları sizin maskelerinizden söküp atarsam?”
Gölgeler güldü.
“Sen bizim yaratımızsın. Kaçış yok.”

O an Bart’ın zihninde yankılar başladı: Lisa’nın defterinden cümleler, çocukluk kahkahaları, yıllarca duyduğu gölgeli emirler… Hepsi bir savaşa dönüştü.

Springfield’ın merkezinde direnişçiler geri çekiliyordu. Maskeli askerler meydanı ele geçirmişti. Lisa, son gücüyle halkı topladı:
— “Onların silahı korku. Bizim silahımız özgürlük!”

Tam o anda televizyon kulesinden dev bir hologram yayıldı.
Bart’ın yüzü gökyüzünde belirdi.

Direnişçiler ve maskeli askerler bir an durdu. Çünkü karar artık Bart’ın ağzından çıkacak kelimelere bağlıydı.

Gölgeler fısıldadı:
“Emret Bart. Ordular senin olacak.”

Lisa gökyüzüne baktı, kardeşine seslendi:
— “Bart! Onların sesi olma. Kendi sesin ol!”

Herkes sustu.
Gökyüzünde yankılanan kahkaha… Bart’ın kahkahasıydı. Ama bu kez farklıydı: Özgür, acı dolu, asi bir kahkaha.

Maskeli askerler tereddüt etti. Bazıları maskelerini çıkardı. Springfield meydanı, Bart’ın kahkahasıyla sarsıldı.

Ama Gölgeler öfkeyle bağırdı:
“Senin kahkahan bizim silahımız olacaktı. Şimdi sen bizim düşmanımızsın!”

Ekranlar patladı, gökyüzü siyaha büründü.

Ve Armageddon’un ikinci perdesi açıldı.

Gölgeler Bart’ın kahkahasına ihanet olarak bakınca öfkeyle harekete geçti. Dünyanın damarlarını kontrol eden GAIA sistemi devreye alındı.

  • Atlantik’in ortasında devasa bir girdap açıldı, kıtaları yutmaya başladı.
  • Himalayalar’dan siyah dumanlar yükseldi, gökyüzü külle kaplandı.
  • Afrika’nın çölleri bir anda buzla kaplandı.

Gölgelerin sesi tüm dünyaya yayıldı:
“Eğer bizim düzenimizi reddederseniz, dünya kendisi sizi reddedecek!”

Dünya bir cehenneme dönüşürken insanlık ilk kez birleşme fikrine doğru itildi.

Bart’ın özgür kahkahası sadece Springfield’da değil, tüm dünyada duyuldu.
Birçok maskeli asker kahkahalarının büyüsünden kurtuldu.
Kimi Lisa’nın direnişine katıldı, kimi ise kendi ülkelerinde zincirlerini kırdı.

Böylece yeni ittifaklar doğmaya başladı:

  • “Kahkaha Ordusu” adını alan özgürleşmiş kitleler.
  • “Defter Kardeşliği” adıyla Lisa’nın vizyonunu paylaşan direnişçiler.
  • Ama hâlâ Gölgelerin zincirinde kalan “Coin Lejyonu.”

Artık savaş sadece uluslar arasında değil, kahkahasına sahip çıkanlar ile zincirlenmişler arasında yaşanıyordu.

Bir tarafta gökyüzünden yağmur yerine ateş yağıyor, okyanuslar karaları yutuyordu.
Diğer tarafta şehirler birer iç savaş meydanına dönmüş, her sokak farklı bir ittifakın kontrolüne girmişti.

Lisa defterine yazdı:
— “Gölgeler Armageddon’u başlattı. Ama farkında değiller… kendi düşmanlarını da doğuruyorlar.”

Bart, hâlâ iç çatışma yaşıyordu. Bir yanda Lisa’nın umudu, diğer yanda Gölgelerin sunduğu güç.
Gölgeler ona son bir mesaj gönderdi:
“Bart… kahkahan bizi yaktı. Ama sen olmadan insanlık kazanamaz. Ya bize geri dönersin, ya da GAIA herkesi yutar.”

Bart gözlerini kapadı. Bu kez kahkahası değil, gözyaşı yankılandı.
— “Lisa… belki de bu savaşta benim rolüm, kurtarıcı değil… kurban olmak.”

Gökyüzü yarıldı.
GAIA’nın merkez uydusu dev bir kara ışık saçıyordu. Dünyanın ekseni kaymaya başlamıştı.
Aynı anda üç ordu Springfield’a doğru ilerliyordu:

  • Coin Lejyonu,
  • Kahkaha Ordusu,
  • Defter Kardeşliği.

Springfield artık sadece bir kasaba değil, Armageddon’un kapısı olmuştu.

Lisa kalemini kaldırdı, defterine son bir cümle yazdı:
“Son savaş başlıyor.”

Savaş alanının gürültüsünden uzaklaştı Bart.
Bir tepenin üzerinde yalnız oturdu, elinde kırık maskesini çevirdi.
Gökyüzünde GAIA’nın kara ışığı parlıyordu.
Defterdeki cümleler zihninde yankılandı:
— “Özgür kahkaha bir silahtan güçlüdür.”
— “Kahramanlık bazen kurban olmayı seçmektir.”

Bart kendi kendine fısıldadı:
— “Belki de bu savaşta benim yerim, orduların başında değil… onların önünde bir ateş olmak.”

O anda sisler arasında Gölgeler belirdi.
Kara pelerinlerinin ardında hiçbir yüz, sadece göz kamaştırıcı bir boşluk.

“Bart. Son kez soruyoruz. Bizim tarafımızda olursan dünya yeniden kurulacak. Bizim karşımıza dikilirsen, senin kahkahanla insanlık mezara gömülecek.”

Bart ayağa kalktı. Yüzü yorgun ama gözleri parlıyordu.
— “Benim kahkaham bana ait. Ne sizin zinciriniz, ne sizin planınız. Ama eğer insanlığın son şansı fedakârlıksa… o zaman bu kahkaha son kez yankılanacak.”

Bart gizlice Lisa’yı buldu.
Savaş başlamadan önce kardeşine sarıldı.
— “Lisa… ben yolumu seçtim. Belki beni bir daha göremeyeceksin.”
Lisa gözleri dolarak fısıldadı:
— “Hayır Bart! Senin kahkahan bu dünyayı iyileştirebilir. Ölüm değil, hayat seçimi yap.”
Bart başını salladı:
— “Bazen kahkaha yaşamak için değil… ölümü bile anlamlı kılmak için vardır.”

Lisa defterini kapattı, ama el yazısı titriyordu:
“Kardeşim bir yıldız gibi yanacak, sonra sönecek…”

Bart, Springfield’ın merkezine yürüdü. Üç ordu karşı karşıya gelmek üzereydi.
Gökyüzünde GAIA’nın kara ışığı, yeryüzünde yüzbinlerce asker.

Bart kollarını açtı, kahkahasını haykırdı.
Ama bu kahkaha farklıydı:
— Özgürlüğün,
— İsyanın,
— Ve fedakârlığın sesi.

Kahkaha bir dalga gibi yayıldı.
Maskeler parçalandı, GAIA’nın kara ışığı titredi.
Ama bu güç Bart’ın ruhunu da yakıyordu.

Gölgeler çığlık attı:
“Dur Bart! Kahkahan seni yok edecek!”

Ama Bart gülümsedi.
— “Belki de bu benim kaderim. Bir kahkaha ile başlattım her şeyi… bir kahkaha ile bitireceğim.”

Ve kahkahası gökyüzünü deldi.
GAIA’nın uydusu çatladı, kara ışık söndü.
Ama Bart dizlerinin üzerine çöktü. Gözleri kararıyordu.

Lisa koştu, onu kucağına aldı.
Bart fısıldadı:
— “Defterini… boş bırakma…”

Ve sessizlik.

Bart’ın kahkahası GAIA’nın uydusunu paramparça etmişti.
Gökyüzü bir an sessizliğe gömüldü.
Maskeli askerlerin çoğu diz çöktü, maskelerini çıkarıp özgür nefes aldı.
Ama bu özgürlük anı kısa sürdü.

Gölgelerin sesi yankılandı:
“İhanetin bedeli kanla ödenecek!”

Ve kara bulutlar Springfield’ın üzerine çöktü.

  1. Coin Lejyonu: GAIA’dan hâlâ emir alanlar, gözleri boş, kalpleri zincirli.
  2. Kahkaha Ordusu: Bart’ın kahkahasından özgürleşmiş halk, öfke ve umutla silahlanmış.
  3. Defter Kardeşliği: Lisa’nın vizyonunu takip edenler, bilgiyi ve stratejiyi silah gibi kullananlar.

Meydan alevlere boğuldu.
Coin Lejyonu lazer silahlarıyla saldırıya geçti, Kahkaha Ordusu ellerindeki ilkel silahlarla karşılık verdi.
Defter Kardeşliği ise şehir altındaki gizli tünellerden çıkarak Lejyon’un ikmal hatlarını kesti.

Springfield bir anda dünya savaşının merkezi olmuştu.

GAIA tam yok olmamıştı, yaralıydı.
Bu yüzden doğa felaketleri öfke içinde savaşa dahil oldu:

  • Gökyüzünden yıldırımlar ordulara indi.
  • Okyanustan dev dalgalar kasabaya vurdu.
  • Yerin altından fay hatları kırıldı, Springfield’ın sokakları yarıldı.

Artık sadece insanlar değil, dünya bizzat savaşın bir tarafı olmuştu.

Lisa Bart’ın cansız bedenine baktı.
Kalemiyle defterine şu satırları yazdı:
“Bu savaş kardeşimin kahkahasıyla başladı, ama benim kalemimle bitecek.”

Ayağa kalktı, defterini havaya kaldırdı.
Defterden yayılan semboller, Bart’ın kahkahasının yankısını taşıyordu.
Kahkaha Ordusu coştu, Defter Kardeşliği birleşti.

Lisa’nın sesi meydanda çınladı:
— “Bart’ın kahkahasıyla GAIA’ya, benim kalemimle Gölelere karşıyız! Bugün ya zincirleri kırarız ya da hepimiz ölürüz!”

Gölgeler gökyüzünde dev bir form aldı.
Karanlıktan yapılmış bir dev, Springfield’ın üzerinde yükseldi.
Her adımıyla şehir sallanıyor, her nefesiyle binalar yıkılıyordu.

Üç ordu savaşı bırakıp bu dev karanlığa baktı.
Çünkü artık düşman sadece birbirleri değil, karanlığın kendisiydi.

Lisa defterini açtı, kalemiyle ilk kez korkusuzca yazdı:
“Final başladı.”

Gökyüzünde kara dev, yeryüzünde birleşen ordular…
Armageddon’un kalbi Springfield’da atıyordu.

Lisa defteri açtığında sayfaların kendi kendine hareket ettiğini gördü.
Daha önce yazmadığı satırlar parlıyordu:
“Kahkaha bir kıvılcım, kalem bir yol… ama zafer için üçüncü güç gerekir: kurbanın ruhu.”

Lisa’nın gözleri doldu.
— “Bart…”

Sayfadan çıkan ışık gökyüzüne yükseldi, Bart’ın kahkahasının yankısı geri döndü.

Gökyüzünde aniden bir ışık dairesi belirdi.
Karanlık devin karşısında, Bart’ın silüeti ortaya çıktı.
Ama bu kez etten kemikten değil, saf kahkahadan oluşan bir ruh formundaydı.

— “Lisa! Ben geri dönmedim, ama sesim sizinle! Kaleminle, kahkahamı yönlendir!”

Kahkaha Ordusu’nun askerleri bu sesi duyunca diz çöktü, Defter Kardeşliği umutla ayağa kalktı.

Dev karanlık varlık bir çığlık attı:
“Hayır! Kurban geri dönemez! Bu dengeyi bozar!”

Gölgelerin pelerinleri çatlamaya, kara formun içinde ışık parçaları açılmaya başladı.
Ama hâlâ güçlüydü, her adımıyla Springfield’ın yarısı yok oluyordu.

Lisa kalemini deftere bastı.
Sayfalardan çıkan ışık Bart’ın kahkahasıyla birleşti, gökyüzüne yükseldi.
Bir sembol oluştu: Özgürlük halkası.

Lisa bağırdı:
— “Gölgeler, sizin çağınız bitti! Bart’ın kahkahası, benim kalemim, ve insanlığın cesareti birleşti!”

Gökyüzünde dev bir yazı belirdi:
“Armageddon son değil, başlangıçtır.”

Karanlık dev, özgürlük halkasının içine hapsoldu.
Ama hâlâ yok edilmemişti, sadece zincirlenmişti.
Gölgeler hırladı:
“Bizi susturamazsınız. Biz her çağda geri döneriz…”

Lisa defteri kapadı, gözlerinden yaş süzülürken fısıldadı:
— “Belki de. Ama bu çağ bizim çağımız olacak.”

Ve gökyüzünde hem kahkaha hem kalemin sesi yankılandı.
Springfield’ın yıkıntıları arasında yeni bir çağın kapısı aralandı.

Devamını oku..😊

Yorum Gönder