Kutsal Kılıf Altında: Holy Redemption ve İsrail'in Radikal Yüzü

 



Kutsal Kılıf Altında: Holy Redemption ve İsrail'in Radikal Yüzü

"Hepsini öldürmemiz gerekiyorsa, öldürürüz."
Bu sözler, artık sadece bir fanatiğin ağzından dökülen rastgele bir tehdit değil. Bunlar, kutsal topraklarda sistematik bir şiddetin, inancın arkasına saklanmış karanlık bir ideolojinin yankıları. TRT World’ün araştırmacı belgeseli Holy Redemption, işte tam da bu hakikatin örtüsünü kaldırıyor.

Kutsalın Kirletildiği Topraklar

Holy Redemption belgeseli, işgal altındaki Batı Şeria'da yerleşimci şiddetini bir belgesel formatında ifşa etmekle kalmıyor; aynı zamanda bir çağrıdır, bir uyarıdır. Filmde, Filistinlilerin evleri, arazileri ve yaşam alanları, silahlı yasadışı Yahudi yerleşimciler tarafından nasıl sistematik bir şekilde işgal edildiği, yerle bir edildiği anlatılıyor. Belgesel, bu yerleşimcilerin bazılarıyla gizli röportajlar yaparak, onların akıl almaz nefret söylemlerini kameralara taşıyor.

Bir yerleşimcinin şu sözleri tüyler ürpertici bir gerçekliği ortaya koyuyor:
"İsrail'in DEAŞ'ı olarak adlandırıldık. Evet, doğru. Çünkü büyük bir katliama hazırız."

Kimin Vadedilmiş Toprağı?

Tarih boyunca pek çok kez soruldu bu soru: Kimin toprağı, kimin evi, kimin hayatı? Ancak Holy Redemption, bu soruyu artık sadece hukuki ya da dini boyutta değil, insanlık onuru çerçevesinde tartışmaya açıyor. Filistinliler, kendi topraklarında köksüz bırakılmakta; zeytin ağaçları kesilmekte, evleri yakılmakta, çocukları korkuyla büyümekte.

Bu bir yer değiştirme operasyonu değil; bu, kimlik silme girişimi.
Ve belgesel bunu göstermekten çekinmiyor.

İsrail'in DEAŞ'ı: Fanatizmin Yeni Yüzü

Belgeselde karşılaşılan sözde dini motivasyonlar, aslında milliyetçi bir üstünlük ideolojisinin ürünüdür. İnanç, burada bir örtü halini alıyor; asıl olan toprak hırsı, demografik mühendislik ve etnik temizlik.

TRT World ekibinin cesur sızma çalışmaları sayesinde elde edilen görüntüler, sözde “kurtuluş” adını verdikleri bu ideolojik cinnetin ne denli örgütlü ve devlet kalkanı altında olduğunu da ortaya koyuyor. Fanatizmin bu hali, ne yazık ki uluslararası hukukun kör noktasında gelişiyor.

Sessizlik de Bir Suçtur

Dünya kamuoyu bu gerçeklerin ne kadar farkında?
Batı medyasının çoğu zaman “çatışma” olarak kodladığı bu durum, aslında bir halkın yaşam alanlarının sistemli biçimde gasp edilmesidir. Holy Redemption, bu dengenin çoktan bozulduğunu ve "iki taraf da şiddet uyguluyor" söyleminin artık bir hakikati gizleme aracı olduğunu gösteriyor.

Bu belgesel, yalnızca izlenmek için değil; harekete geçmek, farkındalık yaratmak ve adaleti savunmak için var.

Son Söz: Kutsal, Kanla Kirlenmemeli

Her toprak, üstünde yürüyen insanla anlam kazanır.
Kutsal olan bir coğrafya değil, o topraklarda birlikte yaşama iradesidir.

Holy Redemption, yalnızca bir belgesel değil; vicdanlara dokunan bir çağrı, gözlerden kaçırılmak istenen bir yangının tanığıdır.
Ve o yangının küllerinden yükselmesi gereken tek şey, hakikattir.


İnancın Zırhı, Adaletin Kurbanı

Holy Redemption’da dile gelen her söz, sadece bireysel bir öfkenin değil, derinlemesine örgütlenmiş bir zihniyetin aynasıdır. Kendilerini “kutsal görevin neferleri” gibi gören bu silahlı gruplar, aslında dinin ruhuna en büyük ihaneti işliyorlar. Zira hiçbir inanç, çocukları korkutmayı, kadınları yerinden etmeyi ve bir halkı topraklarından sürmeyi emretmez.

Kutsallığın arkasına saklanarak sürdürülen bu vahşet, insanlığın vicdanında bir yara açıyor. Belgesel, izleyicinin gözlerini bu yaranın içine sabitliyor – kaçamazsınız, görmelisiniz, duymalısınız.

Uluslararası Sessizlik: Diplomatik İkiyüzlülüğün Anatomisi

Belgeselin ortaya koyduğu bir diğer önemli boyut ise uluslararası toplumun suskunluğudur. Söz konusu başka coğrafyalar olduğunda “insan hakları” adına sayfalar dolusu bildiriler yayınlayan küresel güçler, Batı Şeria'da yaşanan bu sistematik zulme karşı sessizdir. Neden?

Çünkü bu sessizlik, diplomatik hesapların, ekonomik çıkarların, askeri anlaşmaların gölgesinde şekillenmiştir. Ve belki de en korkuncu; artık bu şiddet, “alışılmış bir olağanlık” olarak kabul görmeye başlamıştır.

Holy Redemption, bu alışkanlığı kırmak için bir çekiçtir.
İzleyicisini sadece bilgilendirmez, uyandırır.
Vicdanlara seslenir: "Unutmayın, sessizlik de taraf olmaktır."

Batı Şeria’da Kırılan Zeytin Dallarının Hikâyesi

Zeytin ağaçları… Filistin’in zamanla yarışırcasına kök salmış sembolleri…
Bu ağaçlar, yüzyılların tanığı, barışın simgesi, sabrın ve direnişin diliydi.
Bugün Holy Redemption, işte bu zeytin dallarının nasıl kesildiğini, yakıldığını, söküldüğünü gözler önüne seriyor.

Bu sadece bir doğa kıyımı değil; kültürel soykırımın, hafızanın ve aidiyetin katledilişidir.
Bir halkın toprağına gömdüğü geçmişi, geleceğiyle birlikte sökülüp atılıyor.
Kutsal olan her şey, kanla lekeleniyor.

Bir Belgesel, Bin Soru

Holy Redemption, cevaptan çok soru bırakıyor geride:

  • Dünya kamuoyu neden bu kadar suskun?
  • İsrail hükümeti bu yasadışı yerleşimcilere neden göz yummakta?
  • Uluslararası hukuk neden işlemiyor?
  • Bir halk daha ne kadar susturulabilir?
  • Kutsal topraklarda bu kadar kin nasıl yeşerebilir?

Ve belki de en önemlisi: Bu dehşetin yarınları neler getirecek?

Sonuç Yerine: Bir Uyandırma Çağrısı

Holy Redemption, sadece bir belgesel değil; zamanın içindeki bir alarm çanı.
Bu film, ekranların ötesine geçerek insanın kalbine, zihnine dokunuyor.
Görmezden gelinen bir gerçeği, yüze çarpan bir dürüstlükle haykırıyor:
"Kutsal diye bir şey varsa, bu zulümle asla yan yana duramaz."

Ve şimdi artık hepimize bir sorumluluk düşüyor:
Gözlerimizi açmak, sesimizi yükseltmek ve tarihin doğru yanında durmak.

Çünkü bir gün tarih, yalnızca zalimleri değil, sessiz kalanları da yazacaktır.


💡 Not: Makale, TRT World'ün Holy Redemption belgeselinde ortaya konan görüntülere ve ifadelere dayanmaktadır. Belgesel şu anda TRT World platformlarında izlenebilir durumdadır. Görsel materyaller, röportajlar ve saha çekimleriyle desteklenen bu yapım, bölgede yaşanan insan hakları ihlallerini belgelemek adına tarihi bir öneme sahiptir.




Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski