“2030: Mülksüz Mutluluk Masalı — Kimin İçin, Ne Kadar Gerçek?”

“2030: Mülksüz Mutluluk Masalı — Kimin İçin, Ne Kadar Gerçek?”

 

Geleceğin ufkuna baktığımızda, 2030 yalnızca bir tarih değil; büyük dönüşümlerin çarpıcı bir simgesi, insanlık yolculuğunun sert bir dönemeç noktası olarak karşımızda. Dünya Ekonomi Forumu’nun yıllardır dillendirdiği “Büyük Sıfırlama” vizyonu, kimi gözlerde modern bir ütopya, kimilerinde ise en incelikli biçimde tasarlanmış bir distopyanın habercisi…

Bu vizyonun merkezinde duran “mülksüzlük” fikri, sıradan bir ekonomik tercih değil; yaşam biçimimizde, özgürlüğümüzün tanımında ve kimliğimizin temelinde bir kırılma yaratabilecek kadar güçlü bir iddia.


Mülksüz Bir Mutluluk Mu? Yoksa Sessiz Bir Teslimiyet Mi?

“Hiçbir şeye sahip olmayacaksınız ve mutlu olacaksınız.”

Bu ifade, Dünya Ekonomi Forumu’nun 2030’a dair sekiz büyük öngörüsünden ilki. İlk kez 2016’da yayımlanan bir makalenin başlığında duyuldu ve ardından videolarla, konuşmalarla, tekrar tekrar dünya kamuoyuna sunuldu.

Buradaki mutluluk vaadi; eve, arabaya, alete, kıyafete sahip olunmayan; her şeyin “kiralanabildiği” bir geleceği işaret ediyor. İhtiyaç duyduğumuz ne varsa, tek tıkla, insansız depolardan robotlarca hazırlanıp drone’larla kapımıza getirilmiş olacak. Viral risk yok, insan emeğinin kokusu yok, temas yok. Eşyanın kendisi değil, yalnızca “kullanım hakkı” var.

Bu sistemde özel alan bile artık “kullanılmadığında başkasına devredilen bir hizmet”…


Mahremiyetin Buharlaştığı, Ekonominin Hizmete Dönüştüğü Bir Çağ

Bu öngörülerde çarpıcı olan, yalnızca sahipliğin ortadan kalkması değil; mahremiyetin de bir hizmete dönüşmesi. Forumun kendi metinlerinde şu cümleleri okuyoruz:

“Arada bir gerçek bir özel hayatım olmadığı için rahatsız oluyorum. Umarım bunu bana karşı kullanmazlar.”

Bu ifade, geleceğin insanının iç sesi gibi… Konforla kuşatılmış bir gönülsüz mahkûmiyeti andırıyor.

Peki kimin elinde birikecek bu “sahiplik”? Üretim araçlarını, altyapıyı, veriyi, mülkiyeti kim kontrol edecek?

Cevap belli: Büyük dijital devler, trilyon dolarlık sermayeler, veri baronları ve onların yönlendirdiği kapalı karar mekanizmaları…


Yeni Kölelik: Zincirlerimiz Görünmez Olabilir

Antik çağda kölelik, insanın insan tarafından sahiplenilmesiyle başlıyordu. Modern çağın köleliğinde ise sahiplik ortadan kalkıyor — bizim lehimize değil, bizi mülksüz bırakarak.

Mülkiyetsiz insan;

  • bağımsız karar veremez,
  • savunacağı bir toprağı kalmaz,
  • gücünü kişisel varlığından değil, kiraladıklarından alır.

Gelir, erişim kapısını açan tek anahtar haline gelir. Sisteme uyum göstermeyenler için kiralama hattının kapanması yeterlidir. Ve en tehlikelisi:

Özel hayatı kaybeden, özgürlüğün imzasını da kaybeder.

Dijital devlerin elindeki veriler, yönetimin elindeki sosyal kredi mekanizmaları, görünmez bir otoritenin kamçısı olabilir.


Pandemi Sonrası Büyük Fırsat

COVID-19, tarihte bir dönüm noktası oldu. Sadece sağlık krizine değil; küresel ekonomik yeniden yapılanmaya da kapı araladı. Milyonlarca küçük işletme kapanırken, büyük teknoloji şirketleri rekordan rekora koştu.

Bir milyarder teknokratın gözünde, bu felaket “çökmekte olan eski düzeni yeniden şekillendirme fırsatı”ydı.

Fakirleşen toplum, yeni reçeteleri daha kolay kabul eder.
“Mülkiyet yük,” “kiralama kurtuluş,” diye sunulur.

Ve insanlık, yavaş yavaş kendi özgürlüğünü taksitle teslim eder…


2030: Karanlık Bir Senaryo Mu, Kaçınılmaz Bir Gerçeklik Mi?

Dünya Ekonomi Forumu, yıllardır bu vizyonun altyapısını döşüyor:

  • Şehirlerin yeniden tasarımı
  • Nesnelerin hizmetleşmesi
  • Dijital kimliklerin standartlaşması
  • Sosyal kredi sistemlerinin test edilmesi
  • Nakitsiz ekonomiye geçiş
  • Uzaktan, bulut üzerinden yönetilen tüm yaşam

Parlak bir vitrin hazırladılar.
Ancak vitrinin arkasında kuvvetli gölgeler saklı.


Bizi Nasıl Bir Dünya Bekliyor?

2030’da karşımıza çıkabilecek tablo şu:

  • Sahiplik yerine erişim
  • Mahremiyet yerine kayıt
  • Özgürlük yerine kontrol
  • İlişkiler yerine algoritmalar
  • Topluluk yerine ağlar
  • Vatandaş yerine müşteri

Konforun ilahlaştırıldığı, özgürlüğün ise paketin içinden sessizce çıkarıldığı bir dünya…


Son Soru

Sıranın bize gelmeyeceğine inanmak kolaydır.
Kaderin soğuk adımlarını duymamak da…

Ama tarihin en büyük dönüşümü kapımıza drone’larla dayandığında, seçim hakkımız hâlâ var mı olacak?

Belki de cevap, bugün sorduğun bu sorunun içinde gizli:

Hiçbir şeye sahip olmadığımız, ama her adımımızın izlendiği bir dünyaya hazır mıyız?
Yoksa gözlerimizi kapatıp, ışıklar sönene kadar beklemeyi mi seçeceğiz?

2030’a doğru yürürken, bu sorunun yankısı ruhumuzda büyümeye devam edecek:
Konfor mu, özgürlük mü?
Ve insan, kendi iradesini kiraya verdiğinde, gerçekten mutlu olabilir mi? GZT

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski