Ateşkesin ilanıyla birlikte Gazze kıyılarında şaşırtıcı bir sahne ortaya çıktı. Aylarca boş kalan plajlar çocuk sesleriyle doldu;

Ateşkesin ilanıyla birlikte Gazze kıyılarında şaşırtıcı bir sahne ortaya çıktı. Aylarca boş kalan plajlar çocuk sesleriyle doldu;

 

Gazze kıyılarında dalgalar her zaman aynı ahengi taşırdı; sabahın sessizliğini delen küçük teknelerin takırtısı, kayıkların kenarlarına vuran tuzlu su, balıkçıların birbirine karışan duaları… Fakat savaşın gölgesi bu melodiyi susturmuş, denizin ufku bile korkunun rengine boyanmıştı. İsrail’in aylar boyunca sürdürdüğü “yasak bölge” uygulaması, Gazze’nin kıyı şeridini görünmez bir duvara çevirmişti. Denize açılmak, ekmek kazanmak bir yana, nefes almak kadar doğal olan bir hak bile ölümle iç içeydi.

Şimdi ise ateşkesin ardından, ufuk çizgisinde yeni bir ışık, yeni bir umut beliriyor. Filistinliler, uzun süredir ilk kez denize erişimin yeniden mümkün olduğu bu günlerde, kaybolmuş bir hayatın parçalarını geri toplamaya çalışıyor. Nizar Sadawi’nin aktardığı bu hikâye, yalnızca balıkçıların geri dönüşünü değil; aynı zamanda özgürlüğün, direncin ve insan onurunun su yüzüne çıkışını anlatıyor.


Denize Dönüş: Bir Halkın Nefes Alma Hakkı

Ateşkesin ilanıyla birlikte Gazze kıyılarında şaşırtıcı bir sahne ortaya çıktı. Aylarca boş kalan plajlar çocuk sesleriyle doldu; yüzü güneşten kavrulmuş balıkçılar teknelerini kumun altından çıkarıp tekrar suya indirdi. Her biri, “acaba”larla dolu bir geleceğin ilk adımını atar gibiydi:
Acaba deniz bugün bereketli olacak mı? Acaba bir sonraki gün yine ateş altında kalacak mıyız?

Balıkçı Ahmed el-Basuni, teknesine binmeden önce durup denize baktı; gözlerinde hem özlem hem de temkin vardı. “Bu su, bizim yaşam damarımızdı,” dedi. “Aylarca ona dokunamadık. Şimdi yeniden kavuşuyoruz ama ne kadar sürecek bilmiyoruz.”

Onun sözleri, Gazze’de herkesin ortak duygusunu yansıtıyordu:
Denize kavuşmak bir başlangıçtı, fakat aynı zamanda kırılgan bir armağandı.


Geçim Kaynaklarının Yeniden Doğuşu

Gazze’de balıkçılık yalnızca bir meslek değil; nesiller boyunca aktarılan bir kültür, bir kimlik, bir yaşam mücadelesi. Savaşın en ağır darbelerinden biri de işte bu geleneksel geçim kapısının kapanması olmuştu.

Aylarca kıyıda çürüyen tekneler, kırılan ağlar ve aç kalan aileler…
Şimdi ateşkesin sunduğu fırsat, bu çarkın yeniden dönmesini sağlıyor.

Ancak balıkçılar açıkça görüyor ki, sular her zamankinden daha fakir. Uzun süreli kısıtlamalar, ekosistemi zayıflattı; bazı bölgeler tamamen kullanılmaz hâle geldi. Balık miktarı azaldı, tekneler daha uzağa gitmek istiyor ama siyasi belirsizlik ufukta hâlâ kara bir çizgi.

Yine de bu dönüş, bir tür yeniden doğuş gibi. İnsanlar hem kaybettiklerini hem de korumak zorunda olduklarını daha iyi anlıyor.


Özgürlük ile Tehdit Arasında

Ateşkes, Filistinlilere denize açılma hakkı sağladı ama bu hak, gergin bir sessizlikle örülü. Balıkçılar sınır hattına yaklaşmaktan hâlâ çekiniyor. Çünkü geçmişte “sınırı geçtiği” iddia edilen pek çok tekne vurulmuş, bazı balıkçılar hayatını kaybetmişti.

Bu yüzden suya açılan her tekne, aslında bir cesaret hikâyesi.
Her ağ atışı ise, geleceğe dair kırılgan bir dua.

Bir balıkçının sözleri, bu duyguyu en berrak hâliyle anlatıyor:

“Biz denize ekmek için gidiyoruz. Silah değil, yalnızca ağ taşıyoruz.”

Bu cümle, Gazze’nin suya düşmüş gölgesi gibi; sade, ama sarsıcı.


Toplumsal İyileşmenin Simgesi: Deniz

Gazze’de deniz sadece bir mekân değil; savaşın içinden bile umudu çıkarabilen bir ruh hâli. Çocuklar tekrar suda yüzüyor, kadınlar kıyıda oturup ufku seyrediyor, aileler kumların üzerinde yeniden bir araya geliyor. Sanki dalgalar, toplumsal yaraların üzerini bir süreliğine şefkatle örtüyor.

Çünkü deniz, Gazze’de özgürlüğün en somut hâli.
Gökyüzüne karışan çizgisi, sınır bilmeden uzanan tek yer.

Ateşkesin tanıdığı bu nefes aralığı, belki bir gün gerçek barışın ilk kıvılcımı olabilir.


Sonuç: Dalgaların Taşıdığı Bir Umut

Nizar Sadawi’nin hikâyesi bize şunu hatırlatıyor:
Bazen bir halkın özgürlüğünü anlatmak için büyük cümlelere gerek yoktur; bir teknenin suya bırakılması, bir ağın açılması, bir çocuğun dalgaya gülümsemesi yeterlidir.

Gazze’nin balıkçıları, denizin kıyısında yeniden duruyor.
Korkunun gölgesinden çıkmış olmasalar bile, deniz onları çağırıyor.

Ve her ağ atılışında, suyun kaldırma kuvveti yalnızca balıkları değil, bir halkın umutlarını da taşıyor.

Şimdi soru şudur:
Bu nefes alma hakkı kalıcı olacak mı, yoksa dalgalar gibi gelip geçen bir sükûnet mi?

Cevabı zaman gösterecek.
Ama bugün Gazze kıyılarında, rüzgârın taşıdığı tek şey korku değil; yeniden başlama cesareti. TRT WORLD 

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski