Savaş, insanlığın en ağır imtihanlarından biridir. Ancak savaşın bile sınırları, hukuku ve vicdanı vardır. Bir insanın savaş alanının dışında, elinde silah yokken; yalnızca kimliği, dili, inancı ya da kökeni nedeniyle öldürülmesi, hiçbir koşulda meşru görülemez. Bu, savaşın değil; insanlığın çöküşünün adıdır.
Kimlik ve inanç, insanın varoluşuna dair en mahrem alanlardır. Doğduğu yer, inandığı değerler ya da ait olduğu kültür; bir bireyin suçu değil, hikâyesidir. Bu hikâyeyi kanla susturmak, yalnızca bir hayatı değil, ortak geleceği de hedef almaktır. Çünkü sivillerin hedef alındığı her saldırı, toplumların vicdanında onarılması güç yaralar açar.
Uluslararası hukuk bu gerçeği açıkça tanımlar. Sivillerin korunması, savaş hukukunun temel direğidir. Ancak mesele yalnızca hukuk değildir; asıl mesele ahlaktır. Hukuk, vicdanın yazıya dökülmüş hâlidir. Vicdan çöktüğünde, metinler sessiz kalır. Kimliğe dayalı öldürme eylemleri, insanı insan yapan tüm değerleri inkâr eder; yaşam hakkını, inanç özgürlüğünü ve eşitliği paramparça eder.
Tarih bize şunu defalarca göstermiştir: Kimlik üzerinden yürütülen şiddet, güvenlik getirmez. Aksine, nefreti kalıcılaştırır, kuşaklar arası travmaları derinleştirir ve çatışmayı sürekli kılar. Bir çocuğun, bir kadının, bir yaşlının yalnızca “öteki” olduğu için öldürülmesi; hiçbir ideolojiye, hiçbir inanca, hiçbir devlete güç kazandırmaz. Bu, yalnızca insanlığın hanesine yazılan yeni bir utançtır.
Gelecek, silahların değil ilkelerin rehberliğinde inşa edilebilir. Gerçek güvenlik; farklılıkların bastırılmasıyla değil, tanınmasıyla mümkündür. İnançlar, kimlikler ve kültürler bir tehdit değil; insanlığın zenginliğidir. Bu zenginliği yok etmeye yönelen her eylem, dünyayı daha güvenli değil, daha kırılgan hâle getirir.
Sonuç olarak şunu açıkça söylemek gerekir: Savaş alanında olmayan bir insanı, kimliği ya da inancı nedeniyle öldürmek mutlak bir yanlıştır. Bu, ne savunmadır ne zorunluluktur. Bu, insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Sessiz kalındıkça büyür, meşrulaştırıldıkça tekrar eder. Bu nedenle söz söylemek bir tercih değil, bir sorumluluktur. Çünkü insan onuru, savunulmadığı her an biraz daha kanar.
Çıplak Ellerle Cesaret: Silahlı Saldırganı Durduran Adama Milyarderden Dev Ödül👈
