Kelimelerin Esareti: Rehine mi, Mahkûm mu?

Kelimelerin Esareti: Rehine mi, Mahkûm mu?

 


Dünyanın sessiz vicdanına soruyorum:
Neden Hamas’ın elindekiler “rehine” olarak anılırken, İsrail’in hapishanelerindeki Filistinliler sadece “mahkûm” diye adlandırılıyor?
Bu kelimelerin arasında yalnızca anlam farkı yok — adaletin terazisinde bilinçli bir eğim var.

“Rehine” denildiğinde bir trajedi, bir acil çağrı, bir insanlık dramı canlanır zihinlerde.
Ama “mahkûm” dendiğinde suç ve yargı ima edilir; o insanın masumiyeti, hikâyesi, çocukluğu, evinden koparılışı görünmez olur.

Oysa bugün İsrail hapishanelerinde on binlerce Filistinli var:
Çocuklar, doktorlar, gazeteciler, öğretmenler...
Birçoğu iddianamesiz, avukatsız, süresiz tutuluyor.
Bir devlet eliyle, adalet perdesi altında yürütülen sistematik bir esaret.
Ama dünya buna “rehine” diyemiyor.
Çünkü kelimeler bile taraf seçmiş durumda.

Bu, yalnızca bir dil meselesi değil — vicdanın hangi tarafa baktığı meselesidir.
Sözcükler, kimi zaman tanklardan daha güçlüdür.
Onlar algıyı şekillendirir, gerçeği örter, acıyı meşrulaştırır.
Ve Filistin’in acısı yıllardır işte bu kelime oyunlarının gölgesinde unutuluyor.

Bugün Filistin’de yalnızca insanlar değil, kelimeler de esir alınmıştır.
Adaletin dili susturulmuş, vicdanın kalemi kırılmıştır.

Gerçek barış, kelimelerin adaletle buluştuğu gün başlayacak.
O zamana dek, her vicdan sahibi insanın görevi şudur:
Kelimeleri özgürleştirmek.
Çünkü dil düzeldiğinde, hakikat yeniden nefes alır.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski