İsrail’in Jeopolitik Hamleleri: Suriye’nin Bölünmesi ve Mısır’a Yönelik Sessiz Senaryo
Ortadoğu haritası, yalnızca toprakların değil, aynı zamanda kimliklerin, mezheplerin ve tarihsel kırılmaların da haritasıdır. Bu haritada her hamle, yalnızca sınırları değil, milletlerin kaderini de şekillendirir. İsrail’in Suriye'deki iç savaş sürecindeki pozisyonu ve göz ardı edilemeyecek müdahaleleri, daha geniş bir jeopolitik mühendisliğin parçası olarak okunmalıdır. Bu stratejinin bir sonraki halkası ise tarih boyunca İsrail’in güvenlik ve nüfuz çemberinde önemli yer tutan Mısır olabilir.
Suriye: İsrail'in Güvenlik Kuşağındaki Kilit Hedef
İsrail, kurulduğu günden bu yana “güvenlik” kelimesini devlet politikasının merkezine yerleştirmiştir. Bu güvenlik doktrini, çevresindeki ülkelerin güçlü ve merkezi yönetimlerden yoksun kalması üzerine inşa edilmiştir. Bu bağlamda, Suriye’nin parçalanması, Tel Aviv için yalnızca bir fırsat değil, aynı zamanda bir zorunluluk olarak görülmüştür.
2011’de başlayan Suriye iç savaşıyla birlikte İsrail, dolaylı müdahalelerle mezhepsel ayrışmaları derinleştirmiş, Dürzîler, Kürtler, Aleviler ve Sünniler arasındaki fay hatlarını stratejik biçimde gözlemlemiştir. Özellikle Golan Tepeleri’ni elinde tutmaya devam eden İsrail, bu bölgedeki kaosu kendi lehine bir tampon bölge olarak kullanmayı amaçlamaktadır.
Bölünmüş Bir Suriye'nin İsrail’e Getirileri
- Askerî risklerin azalması: Merkezî otoriteden yoksun, parçalanmış bir Suriye, İsrail sınırlarında bir tehdit olmaktan çıkar.
- İran etkisinin sınırlanması: İran’ın Suriye’deki nüfuzu, güçlü bir Şam yönetimiyle daha etkin olurdu. Fakat parçalanmış yapılar İran’ın lojistik hatlarını kırılgan kılar.
- Enerji ve su güvenliği: Fırat ve Dicle gibi bölgesel su kaynaklarının yeniden tanımlanacağı bir denklemde İsrail, dolaylı kazançlar hedefler.
Bir Sonraki Adım Mısır mı?
Eğer Suriye projesi başarıyla tamamlanırsa, gözler Nil’in ülkesi Mısır’a çevrilebilir. Zira Mısır, hem İsrail’in güvenlik doktrini açısından hem de Gazze’nin kontrolü bakımından kilit bir ülkedir. Ancak bu hedef çok daha hassas, çok daha derin stratejiler gerektirir.
İsrail-Mısır Dengesi: Barış mı, Soğuk Savaş mı?
1979 Camp David Anlaşması ile İsrail-Mısır ilişkileri “barış” temelinde şekillense de, bu barış asla tam anlamıyla sıcak bir dostluk doğurmamıştır. Sina Yarımadası'nın güvenliği, Hamas'ın Gazze'deki gücü ve Mısır'daki olası siyasi dalgalanmalar İsrail’in radarındadır.
İsrail, Mısır’da da içsel çatışma alanlarını büyütmeyi hedefleyebilir:
- Sina’da Beduin unsurların radikalleşmesi,
- İhvan-ı Müslimin hareketinin bastırılmasından doğan toplumsal huzursuzluk,
- Su krizi bağlamında Nil üzerindeki Etiyopya-Mısır geriliminin körüklenmesi...
Bu kırılganlıklar, dış müdahaleye açık zeminler yaratır. Tıpkı Suriye'de olduğu gibi, parçalı ve kırılgan bir Mısır da İsrail'in lehine olur.
Jeopolitik Şiir: Böl ve Yönet
Bir milletin kırılması, bombalarla değil;
Kimliğinin, inancının, geleceğinin sorgulanmasıyla olur.
Bir ulus bölünürken sessiz kalırsa,
Coğrafyası da sessizliğe bürünür.
İsrail, bölünmüş bir Ortadoğu’nun ortasında
Güçlü, yekpare ve ayakta kalmayı hedefler.
Ama unutmamak gerekir:
Tarih, yalnızca kuranların değil, direnenlerin de sahnesidir.
Sonuç: Sessiz Haritalar, Yüksek Sesli Gelecekler
İsrail’in Suriye’deki adımları, bölgedeki tüm güçleri yeniden konumlandırmıştır. Eğer bölme stratejisi başarılı olursa, Mısır’ın iç dinamiklerine yönelik yeni hamleler de kapıda olabilir. Ancak her devletin kendi kaderini tayin etme hakkı vardır. Bu kader, sadece dış müdahalelerle değil, halkların iradesiyle de yazılır.
Bu yüzden bölgedeki her ülkenin, özellikle Suriye ve Mısır’ın; birlik, şeffaflık ve adalet temelinde yeniden yapılanması, yalnızca kendi güvenlikleri için değil, Ortadoğu’nun geleceği için de hayati önemdedir.
Rusya'nın Suriye’deki Rolü: Esad'ın Koruyucusu mu, Geleceğin Mimarlarından mı?
Suriye, yalnızca bir savaş alanı değil, aynı zamanda büyük güçlerin çıkarlarını çarpıştırdığı jeopolitik bir satranç tahtasıdır. Bu tahtada Rusya, Esad rejiminin değişmemesi için elindeki tüm taşları oynamış, hatta sahaya fiilen inerek dengeleri değiştirmiştir. Ancak zaman değiştikçe, stratejiler de evrilir. Bu yüzden şu soru anlam kazanır: Rusya, Esad’ı desteklemeye devam edecek mi, yoksa onu kontrollü bir şekilde tasfiye etmeye mi yönelecek?
1. Rusya’nın Suriye’ye Geliş Sebebi: Derin Stratejik Kazanımlar
2015 yılında Rusya, askeri üsler kurarak ve hava operasyonları başlatarak Suriye iç savaşına doğrudan dahil oldu. Bunun birkaç temel nedeni vardı:
- Tartus Deniz Üssü: Rusya’nın Akdeniz’e açılan tek deniz kapısıydı.
- Orta Doğu'da nüfuz kazanma arzusu: ABD'nin çekildiği boşluğu doldurmak.
- IŞİD bahanesiyle askeri varlık meşrulaştırma: Terörle mücadele kisvesi altında, bölgeyi şekillendirme fırsatı.
- Batı’ya meydan okuma: Suriye, Rusya için Ukrayna krizinden sonra Batı’ya karşı yeni bir cepheydi.
2. Esad ile İttifak: Çıkar Temelli Bir Dayanışma
Rusya’nın Beşar Esad’a verdiği destek, kişisel sadakatten çok çıkarların örtüşmesine dayanmaktadır. Esad, Rusya’ya şu avantajları sağladı:
- Üsler ve silah satışları için kolaylık,
- Batı karşıtı ittifakların güçlenmesi (İran, Çin, Suriye, Kuzey Kore gibi),
- Ortadoğu'da enerji denklemlerine müdahale imkânı.
Fakat bu ilişkide gizli bir denge de vardır: Esad vazgeçilmez değildir. Eğer Esad'ın varlığı, Rusya'nın bölgesel çıkarlarını tehdit etmeye başlarsa, Moskova yeni bir alternatif liderlikle yola devam etmeyi tercih edebilir.
3. Rejim Değişikliği İhtimali: Teorik mi, Gerçek mi?
Bugün için Rusya'nın Suriye rejimini değiştirmek gibi bir niyeti yoktur. Ancak şu koşulların oluşması durumunda bu senaryo masaya gelebilir:
- Esad halk nezdinde tamamen meşruiyetini kaybederse,
- İran ile rekabet büyür ve Rusya’nın etkisi azalırsa,
- Suriye'de yeniden inşa süreci Batı’nın desteğine ihtiyaç duyarsa,
- ABD ile yapılacak büyük pazarlıkların bir parçası olarak bir “geçiş hükümeti” önerilirse.
Bu durumda Moskova, Esad sonrası bir düzenin mimarı olmaya çalışabilir. Ancak bu, bir darbe ya da isyan yoluyla değil; kontrollü, diplomatik ve Rusya’nın çıkarlarını gözeten bir geçiş süreciyle olur.
4. Rusya-Esad İlişkisi: Zamanla Sertleşen Bir Denge Oyunu
Son yıllarda Rus medyasında, Suriyeli yolsuz yetkililere ve rejimin ekonomik başarısızlıklarına yönelik eleştirilerin arttığı görülmektedir. Bu, Moskova'nın Şam üzerindeki baskısını artırmaya çalıştığını göstermektedir. Çünkü Rusya, sadece bir savaşı kazanmak değil, aynı zamanda barış sonrası düzenin de hakimi olmak istemektedir.
Bu nedenle, Esad rejimi Rusya için şimdilik gerekli ama uzun vadede belki değiştirilebilir bir araç olabilir.
Sonuç: Moskova’nın Gölgesindeki Şam
Rusya, Suriye sahnesinde yalnızca bir müttefik değil, aynı zamanda güçlü bir patron haline gelmiştir. Esad, bugünün adamıdır. Ama yarın, Rusya için başka biri daha “uygun” bulunursa, Moskova tereddüt etmeden yeni bir düzenin önünü açabilir. Ancak bu düzen, yine Rus çıkarlarının gölgesinde, yine Moskova’nın kalemiyle yazılacaktır.
Dolayısıyla, bugün için Rusya rejimi değiştirmez. Ama değiştirirse, bu kaos için değil, kontrol için olur.
Hayır, bugünkü konjonktürde Rusya'nın Suriye rejimini değiştirmek gibi bir amacı bulunmamaktadır. Aksine, Rusya, 2011'de başlayan iç savaştan bu yana Beşar Esad rejiminin en güçlü ve kararlı destekçisi olarak sahada yer almıştır. Ancak, bu desteğin mutlak bir sadakatten değil, jeopolitik çıkarlar ve stratejik hesaplardan kaynaklandığını da unutmamak gerekir.
Yorum Gönder