Akkuyu Nükleer Santrali Neden Hedefte?

 



**Akkuyu Nükleer Santrali Neden Hedefte?

Tarihin, enerjinin ve jeopolitiğin kesiştiği bir yol ayrımında**

Akdeniz’in maviliğine bakan topraklarda yükselen Akkuyu Nükleer Güç Santrali, yalnızca beton bloklardan, reaktörlerden ibaret değildir. O, bir ülkenin enerji bağımsızlığına, sanayileşme idealine ve jeopolitik duruşuna atılmış derin bir imzadır. İşte bu yüzden de hedefte; çünkü bazen bir yapı, sembol değerini aşarak büyük güçlerin hesap defterlerine düşen bir satıra dönüşür.

Enerji bağımsızlığı: Ulusal güç inşasının temel taşı

Türkiye uzun yıllardır, enerjide dışa bağımlılığını azaltma hayalini taşır. Akkuyu, bu hayalin somut hâlidir: Ülkenin ilk nükleer santrali olarak, yıllık elektrik ihtiyacının yaklaşık %10’unu karşılayabilecek bir kapasiteye sahiptir.

Bu, yalnızca ekonomik bir rakam değil; Türkiye’nin elini güçlendiren stratejik bir koz demektir. Uluslararası ilişkilerde, enerjisini kendi üretebilen bir ülke, masaya daha yüksek sesle vurur. İşte tam da bu yüzden, Akkuyu’nun varlığı bazı çevreleri rahatsız eder.

Jeopolitik denklemin parçası: Rusya ve Akdeniz dengesi

Santralin inşaat ve işletme süreci, Rusya'nın dev enerji şirketi Rosatom tarafından yürütülmektedir. Bu durum, Türkiye ile Rusya arasında enerji temelinde kurulan yeni türden bir ortaklığı da temsil eder.

Akdeniz’de enerji rekabetinin keskinleştiği, Doğu Akdeniz gazının paylaşımı konusunda gerginliklerin yükseldiği bir dönemde; Akkuyu, sadece Türkiye'nin değil, Rusya'nın da Akdeniz’deki uzun vadeli stratejisinde kritik bir rol üstlenir. Dolayısıyla, Atlantik ekseninde yer alan kimi güçler için bu proje, Türkiye’nin “bağımsız enerji” arayışının ötesinde; Batı’dan kısmen uzaklaşan yeni bir dış politika vizyonunun işareti olarak okunur.

Hedef alınmasının ardındaki söylem: Çevre hassasiyeti mi, stratejik kaygı mı?

Elbette, nükleer enerjiye yönelik eleştirilerin bir bölümü çevre ve güvenlik kaygılarına dayanmaktadır. Ancak dikkatle bakıldığında; uluslararası medya ve bazı kuruluşlar nezdinde Akkuyu’nun hedef alınması, çoğu zaman yalnızca çevresel kaygılardan ibaret kalmaz.

Bu eleştiriler; projenin inşaatındaki yabancı sermaye, santralin olası stratejik etkileri ve Türkiye'nin enerji denkleminde Batı’ya daha az bağımlı hâle gelme ihtimaliyle birleşir. Böylece, “Akkuyu karşıtı” söylem, küresel güç dengelerinin bir yansımasına dönüşür.

İleri görüş: Sürdürülebilir gelecek için ortak akıl şart

Resmi ve profesyonel bir değerlendirmeyle söylemek gerekir ki; nükleer enerji, doğru şekilde inşa ve denetlendiğinde karbon emisyonunu azaltır, enerji arz güvenliğini artırır. Ancak şeffaflık, güvenlik ve çevre standartları vazgeçilmezdir.

Türkiye’nin enerji bağımsızlığı yolculuğu, sadece Akkuyu ile sınırlı değildir; rüzgâr, güneş ve yeni nesil enerji teknolojileriyle desteklendiğinde daha sağlam temeller üzerine oturur. Burada asıl mesele, bu dev projelerin jeopolitik tartışmalara kurban edilmeden, ulusal çıkar ve bilimsel akıl ekseninde yürütülmesidir.


Son söz:
Akkuyu bir nükleer santralden fazlasıdır; bir milletin enerjide özgürleşme arzusunun ve geleceğe dair iddiasının somut ifadesidir. Bu yüzden hedefte; çünkü güçlü bir Türkiye hayali, kimi odakları daima rahatsız edecektir.


Post a Comment