Yalnızlığın Sessiz Çığlığına Kulak Ver: Susuzlukla Zehri Karıştırma
Yalnızlık… İnsanın iç sesine en yakın olduğu, kalbinin en çıplak haliyle kendisini duyduğu o kadim duraktır. Kimi zaman sert bir rüzgâr gibi ürpertir, kimi zaman dingin bir göl gibi huzur verir. Fakat ne zaman ki ruhumuzda derin bir susuzluk baş gösterir; işte o zaman gözlerimiz, bizi en çok yaralayacak elleri bile kurtarıcı sanacak kadar körleşebilir.
Bu susuzluk, bizi; yanımızda olmayı hak etmeyen, kalbimizin narin dokusunu zehirle çürütecek toksik insanlara yönlendirebilir. Oysa sırf susadık diye zehir içmek, çare değil, daha büyük bir çöküştür.
Yalnızlık Bir Eksiklik Değil, Bir Fırsattır
Toplum, yalnızlığı çoğu zaman bir kayıp, bir eksiklik gibi sunar. Oysa insanın kendisiyle baş başa kalması; düşüncelerini, hayallerini ve en önemlisi yaralarını tanıma fırsatıdır. Bu anlar, kim olduğumuzu hatırladığımız, neye ihtiyacımız olduğunu berrak bir biçimde görebildiğimiz anlardır.
Yalnızken hissettiğimiz susuzluk, sadece bir ihtiyaç değil; aynı zamanda bir uyarıdır. Ruhumuz, “kendini tanı” der; “kimsenin gölgesinde değil, kendi ışığında yürü” diye fısıldar. İşte bu sesi bastırıp, ilk bulduğumuz su sanılan zehre sarıldığımızda, hem kendimize hem de hayallerimize ihanet etmiş oluruz.
Zehir, Dost Maskesiyle Gelir
Toksik insanlar çoğu zaman kendilerini dost, sevgili, kurtarıcı ya da yol arkadaşı gibi sunar. Sözleri sıcak, ilgileri çekicidir; fakat bir müddet sonra içimizde tarifsiz bir ağırlık, bir eksilme başlar. Kendimiz olmaktan uzaklaşır, onların onayıyla beslenmeye başlarız.
Bu durum, ruhun özgürlüğüne vurulan ince ama keskin bir prangadır. Zehir yavaş işler; önce kendimize güvenimizi, sonra neşemizi, ardından da kimliğimizi eritir. Geriye, başkasının çizdiği bir siluet kalır; kim olduğunu bile unutmuş bir siluet.
Kendini Sevmek, En Gerçek Su Kaynağıdır
Oysa çarenin dışarıda değil, içimizde olduğunu kavradığımızda; yalnızlık, acı veren bir boşluk olmaktan çıkar, ruhumuzu besleyen bir kuyunun başına dönüşür. Kendini sevmek, kendine değer vermek; en saf, en duru sudur. Bu kaynaktan içtikçe, başkalarının bize vereceği kırıntılara muhtaç hissetmeyiz.
Gözlerimiz daha seçici olur; kim bize gerçekten iyi geliyor, kim sadece kendisini beslemek istiyor, kolayca ayırt ederiz. Ve en önemlisi, sırf susadık diye zehir içmeye kalkışmayız.
Son Söz: Yalnızlık Cesarettir
Unutma: Yalnızlık bir eksiklik değil, bir cesarettir. Kalabalıkların içinde kendini kaybetmek kolaydır; asıl güç, kendinle baş başa kalmayı göze alabilmektir. Sırf susuzluğunu dindirmek için kendine zarar verecek sulara koşma. Gerçekten hak ettiğin, ruhunu yeşerten, seni sen yapan dostluklar, sevgiler ve bağlar; ancak kendine sadık kalabildiğinde seni bulur.
Ve işte o zaman, ne susuzluk seni zehre götürür, ne de yalnızlık seni tüketir. Çünkü artık sen, kendi kaynağını bulan insansın.
Yorum Gönder